'Hukuk' siyasetin elinde 'guguk' olunca

~ 06.05.2013, Mehmet Y. YILMAZ ~

BUGÜN bu köşede mahkeme tarafından yollanmış bir tekzip metnini okuyacaksınız.

Dikkatli okurlar aynı metni daha önce okuduklarını da hatırlayacaklardır.
17–18–20 ve 21 Aralık tarihlerinde eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın eşinin ameliyatı üzerine yazdığım yazılar ile ilgili Ankara Sulh Ceza mahkemelerinden 4 adet tekzip kararı gelmişti.
Avukatlarımız bu kararlara üst mahkemede itiraz ettiler.
İtirazlarında:
1– Söz konusu yazıların tamamının tek bir konu ile ilgili olduğu, dolayısıyla her bir yazı için“üstelik aynı tekzip metni yayınlanacak şekilde” karar verilemeyeceği, bu tip bir kararın kanun koyucunun amacını aştığını ve tekzip talep edenin kendisine tanınan hakkı kötüye kullandığını.
2– Yargıtay kararları ile de sabit olduğu üzere Sağlık Bakanlığı’nın tüzel kişi olarak tekzip talebinde bulunma hakkı olmadığını ve söz konusu yazıların Bakanlık ile değil Recep Akdağ ve eşi ile ilgili olduğunu.
3– Gönderilen tekzip metinlerinin Basın Kanunu’ndaki açık hükme aykırı bir şekilde, tekzip konusu yazılardan uzun olduğunu.
4– Yazının tekzip metninde açıklanan hususları zaten içerdiğini.
5– Yazıların Recep Akdağ’ın eşinin ameliyat olmasının değil, bu ameliyat olanağının sıradan vatandaşlar için imkânsız denebilecek derecede zor olduğunu.
6– Yazılarda “hukuka aykırı” bir işlem olmadığının zaten ifade edildiğini ancak kanundan hedeflenen amacın muvazaalı bir şekilde arkasını dolanacak bu “formül”ün uygulanmasının adaletsiz olduğu, dolayısıyla tekzip metninde yer alan “her şey hukuka uygundur” ifadesinin bir anlamı olmadığını.
7– Yazının içeriğinin, Basın Kanunu’nun 14. maddesinde ifade edilen “Düzeltme ve Cevap” hakkının yasal unsurlarını taşımadığı, yazılarda hiçbir şekilde hakaretamiz bir ifade olmadığı, kaldı ki AİHM kararları ile desteklenerek çok daha ağır ve şoke edici ifadelerin dahi ülkeyi yöneten siyasiler için kullanılabileceğini.
8– Tekzip metninin büyük bir kısmında Recep Akdağ’ın başarıları, kamuoyu tarafından ne kadar takdir edildiği ve Tam Gün Yasası’nın faydalarından bahsedildiği; cevap ve düzeltme amacı taşıyan bir içerik barındırmadığı, dolayısıyla ortada tekzibin yayınlanması ile kamuoyu açısından korunan bir menfaat bulunmadığı gibi sağlanacak herhangi bir hukuki yarar da olmadığını.
9– 10.01.2013 tarihli yazımda konu ile ilgili olarak Sağlık Bakanı’na söz hakkı verdiğimi ve gerekli açıklamayı yayınladığımı belirttiler.
Ama gördüğünüz gibi “hukuk devleti” olduğu iddia edilen bir ülkede, kanunun açık hükmüne rağmen aynı tekzip metnini bir kez daha okuyacaksınız.
Dört ayrı mahkemeye düşen tekzip taleplerinin hepsinin aynı matbu gerekçeyle gönderilmiş olması da yargının, siyaset karşısındaki durumunu gösteriyor.
Bu durumu HSYK’nın “Meslek İçi Eğitim Bürosu”nun dikkatine de sunarım, belli ki bir eğitim programı gerekiyor: Haber nedir, yorum nedir, tekzip ve açıklama hakkı nasıl kullanılır, tekzip edilen haber metinlerinin de yargıçlar tarafından dikkatle okunması gerekir gibi konuları içeren bir eğitim programı!
Tekzip metni
“Gerçekleri çarpıtmak gazetecilik değildir”
17 Aralık 2012 tarihli, Mehmet Y. Yılmaz imzasıyla yayınlanan “Kendi Yasağını Delen Bakan”başlıklı yazıda Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın eşinin geçirdiği ameliyat ile ilgili Tam Gün Kanunu’nun delindiği iddiasında bulunulmuştur.
Bilindiği üzere Tam Gün Kanunu ile hekim/ hasta arasındaki para ilişkisini sona erdirmek, hekim/hasta arasındaki güven ilişkisini güçlendirmek, hastalarımızın sağlık hizmetine erişimini kolaylaştırmak amaçlanmıştır. Sağlıkta tam gün çalışma uygulaması Sağlıkta Dönüşüm Programının temel ayaklarından biridir ve halkımızın büyük destek ve teveccühünü kazanmıştır.
Tam Gün Kanunu’nun bazı maddelerine ilişkin Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararından sonra, 650 Sayılı KHK ile iptal edilen kısımlarla ilgili yeniden düzenleme yapılmıştır. Bu KHK iledışarıda çalışan öğretim üyelerinin üniversitede döner sermaye adına hasta kabul edemeyecekleri, ancak eğitim öğretim faaliyetlerine devam edebilecekleri yönünde kural getirilmiştir.
Buna göre, öğretim görevlisi hekimler, serbest çalışmayı tercih etmiş olsalar bile, eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürmeleri ve tıpta uzmanlık eğitimi pratik eğitim gerektirdiğinden idarenin uygun gördüğü teşhis ve tedavi süreçlerine katılarak eğitim ve konsültanlık hizmetlerinde bulunmaları hukuken gereklidir. Ayrıca YÖK, Ana Bilim Dalı Başkanının talebi ve dekan onayı ile öğretim üyelerinin konsültasyon hizmeti vermelerine imkan tanımaktadır.
Bu uygulamalar, söz konusu yazıda iddia edildiğinin aksine şahsa özel değildir ve kanuni düzenlemelere aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın yasayı deldiğini iddia etmek basının bağlı kalmak zorunda olduğu meslek ilkelerini göz ardı eden bir yaklaşımdır. Söz konusu yazıdaki iddialar, objektiflik ilkesi gereği konunun muhataplarına sorulmayarak, medya ahlakının temel prensiplerinden birisi hiçe sayılmıştır.
Demokrasilerde medyanın halkı doğru şekilde bilgilendirmek gibi hayati bir amaç ve sorumluluğu vardır. Gerçek dışı iddialar üzerinden, bireylerin kişiliğine, mahremiyetine, toplumsal saygınlığına saldırmak hiç kimsenin hakkı değildir.
 
(Hürriyet)
Mehmet Y. YILMAZ | Tüm Yazıları
Hits: 1606