Cumhuriyet Dönemindeki Ekonomik Zorluklar

~ 30.10.2012, Mustafa PAMUKOĞLU ~

Savaşlardan çıkmış ve imparatorluğun bütün enkazını devralmış, başta Mustafa Kemal olmak üzere Cumhuriyeti kuran kadro kalkınma davasına sahipti. Bunu bir uygarlık meselesi haline getirmişlerdi. Milli mücadele bir anlamda kalkınma ile çağdaşlaşmayı sağlama mücadelesi idi.

Cumhuriyetin kurucuları son yüz yıldır savaşmış ve barışın zevkine varamamış halkın çocuklarının büyümesini ve yetişkinlerin huzurlu yaşamasını uygarlık mücadelesinin başarılmasında görüyorlardı.

Bu mücadele döneminde gelir kaynakları kıttır. Uluslararası serbest piyasanın etkisindeki Cumhuriyet sürekli dış açık vermektedir. Ekonomi henüz gelişmediğinden dış açık ciddi bir sorundur. Gümrük ve dış ticaretle ilgili Lozanda kabul edilmiş birçok sınırlama ancak 1929da kalkabilmiştir. Ekonomik kurum ve kuruluşları, kendine özgü parası yoktur. Mali mevzuatı oluşmamıştır. Anadolu oldukça tenhadır.

Bunlar yoktu, ama Cumhuriyeti uygarlık davası olarak gören kadronun azmi, bilgisi, becerisi ve davalarına olan sarsılmaz inançları vardı. Bu da yeterdi ve yetti de...

Bakın bu kadro neleri başardı:

Aşar vergisi 1924te kaldırıldı. Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, İcra-İflas Kanunu, 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu (sağlam maliye anlayışını sağlayacak çok önemli temel bir kanundur) gibi ticareti yakından ilgilendiren kanunlar çıkarıldı.

Şehirleşmeye önem verildi. Ekonominin toplumu geliştirici işlevinin kentlerin kurulmasından geçtiği inancıyla hareket edildi.

Cumhuriyet vergi almaya başladı. 1924 yılından itibaren bütçe sistemine geçildi. Kaynakların kıt olmasına rağmen hiçbir zaman bütçe açıkları (1924 ve 1925te bütçe açıkla kapanmıştır) borçlanmayla finanse edilmedi. İlk denk bütçe 1927de yapılmıştır. Meşrutiyet dönemindeki gibi ek ödenek ve olağanüstü ödenek kullanıp harcamaları artırma yolu tamamen kapanmıştır.

Bütçenin denk bağlanabilmesi için mali tekeller olan tütün, tuz, şeker, petrol, kibrit, alkollü içki, PTT gibi kuruluşlar önemli gelir kaynağı olarak kullanılmıştır.

Savaşın paranın değerini yok eden bir durum olduğunu bilen Cumhuriyet kadrosu paranın değerini kaybetmemesini bir kutsal hedef yapmıştır. Merkez Bankası 1930’da kurulabildi. Ancak bankanın altın rezervi yoktu. Dünya kibrit kralı İvar Kreugerin Türkiyeye 25 yıl vadeli 10 milyon dolar kredi açmasıyla bu sorun aşıldı.

Cumhuriyet daha filizken 1929daki dünya ekonomik buhranının etkisinde kaldı. Bu buhran nedeniyle 1930lu yıllarda vergilerde artırım yapılmış ve iktisadi buhran vergisi çıkartılmıştır.

Cumhuriyet döneminde hiç dış borçlanma yapılmamıştır. İlk iç borçlanma Ergani istikrazıdır. Halktan 12 milyon lira borçlanma yapılmış ve bu para Fevzipaşa-Diyarbakır Demiryolu yapımında kullanılmıştır. İkinci borçlanma tutarı 30 milyon liradır. Bu para da Sivas-Erzurum Demiyolunda harcanmıştır.

Savaşlardan yeni çıkılmış herkes yorgun... Elde avuçta bir şey yok... Lozanın sınırlamaları var... Düyunu Umumiye baş belası... Osmanlı Bankası paranın imtiyazına sahip; burnundan kıl aldırmıyor... Ekonominin altyapısı yok...

Bütün bu zorluklara rağmen Türk ekonomisi Cumhuriyet döneminde ortalama yüzde 7.4 büyüyor. Ne muhteşem!

Bize böyle bir ülke bırakmak için mücadele vermiş Atatürke ve uygarlık sevdalısı kadroya dil uzatanlara yazıklar olsun...

(Cumhuriyet)

Mustafa PAMUKOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1846