Öykünmek hoş olsa da, ona sığınmanıza izin vermezler…
Büyük bedenlerde sergilenen özdeş naifliklerden; hafiflik, aptallık, sığlık v.b. akar yalnızca…
Ağlama duvarlarımız…
Kaybettiklerimiz; ‘
Saydam ve derin’ soluklar karşımızdadır! Bir zamanlar onlardan biri olduğumuz inanılmaz...
Hiçbir zaman ama; ‘
çocuk gözlerle’ gördüğümüz dünyayı görme umudumuz yok artık. Öğretilenlere mahkum; ‘bilmeye koşullandıklarımızı
gönüllü yüklendik’! Artık başka türlü bakamayız hayata. Korkutucu!.. Bu korkutucu. Baş döndürücüdür kaybettiklerimiz…
Önümüze, ’rasyonel her aklın’ korkacağı ‘
boşluklar’ açar çocuklar. Onların gözleriyle dünyayı yeniden tanıma maceramız baştan çöker. Yerleşik hayatı ve varlıklarımızı korumaz; bize özen göstermezler. Boynuz kulağı geçmiştir. Çocuklukla bir 'hak' olmaktan daha fazla; bir ‘korku’ olarak yüzleşiriz… Öngörülemez belirsiz ve anlamsızlıklarını düzenler; ‘akıllı, iyi insan’larımızı örnek almalarına çabalarız! Kuşkusuz, yeryüzü savunmasızlığındaki ‘
çocuklar’; bu dönüştürücü, determinist akıllarımızdan
özenle korunmalıdır…
Çok mu severiz…
Birbirimiz üzerlerinden referanslar oluşturarak yüklendiğimiz; imlendiğimiz; katkıda bulunarak tuzaklandığımız değerler dünyasıyla henüz tanışmamıştır çocuklar. Kültür çöplüğüne bulaşmamıştırlar! Ne iyi!.. Ölçünmesiz, kendiliğindenlikli, esir alınmamışlar henüz! Akıl ve çıkar ikircikleriyle şekillenmemiş... Varoluştan gelen kendileri ve özgür duyguları üzerilerindeki…
Erişkinlerin rüyalarında görebilecekleri şeyler…
Vücutlarındaki işaret, istek ve duygular; korundukları özgür boşluklara, çevrelerine; içtenlikle yansır! İtiraz edemeyecekleri sinsi kural ve duygular; yük ve yükümlülüklerini içlerine yerleştirir; tutsaklıklarını üretip, yönetmeye başlar…
Kendi akışındaki çocuk; belirsiz, özgür ve yaratıcı düzen kurma oyunundan çıkarılıp; dışındaki otoritenin düzenine boyun eğdirilerek tek tipleştirilir. ‘Her şeyin mal’ olduğu dünyada eşyalaşır; şeyleştirilir...
Şanslı olanlar, sanatla, kültür ve bilim ile; ‘yaratıcılığa izin veren’ sihirli oyun havuzlarına düşerler. Gine de küresel Pazar Kültürü; sömürü zincirine eklenmeyenlerin yaşamalarına izin vermez…
Yeniden anlamak, öğrenmek ve inanmak gereklidir çocukluğa. Bu sosyal şaşkınlık ve uygunsuzluktan çıkmak için!
Açsam Rüzgara Yelkenimi;
Dolaşsam ben de Deniz Deniz
Ve bir sabah vakti, kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi...
Orhan VELİ