Siz bana (veya başkasına) yasak koyunca, kelimeler kaybolmaz.
Daha ötesi, kelimeler kaybolsa, misal, kalbim yok olmaz.
Fakat esas önemlisi şu:
Siz ezdiniz, baskı yaptınız, yasak koydunuz, azarladınız, cezalandırdınız, korkuttunuz, tehdit ettiniz, parmak salladınız diye…
Hakikatler kaybolmaz.
Hak talebi kaybolmaz.
İnsanın insana ihtiyacı; insanın insanlığa ihtiyacı, insanın kendi sesine, kendi nefesine…
İnsanın özgürlüğe, insan yerine konmaya ihtiyacı kaybolmaz.
O yüzden…
Siz…
Parmak sallayan adamlar…
İster lacili hükümet konaklarından…
İster hakili kurmay katlarından…
İster kudretinize, servetinize yaslanarak…
İster hiddetinize, şiddetinize abanarak…
Parmak sallayan adamlar...
Kimsenin haklı, hakiki ya da farklı sesini susturamazsınız.
Çünkü tarih hep boyun eğerek, itaat ederek, susarak değil…
Konuşarak, mücadele ederek, inat ederek, itiraz ederek, başka türlü yazarak da yazılır!
***
Başkasına parmak sallayan, parmak ne kelime, sopa sallayan, sopa ne ki, tankı, topu, martı, eylülü, şubatı, nisanı sallayan “ordumuz”u alkışlayıp şimdi darbesizlikten hayal kırıklığına uğramış gazeteciye ve bir garip hukukçuya parmak sallanmasına dahi tahammül edemiyorum.
Kiminin, yüksek komuta başkasını ezerken, azarlarken, sıraya dizerken sessizliğini veya alkışını, ülkenin bir kısım insanından adeta nefret edişini hep tiksinerek hatırlasam da…
El altına 600 bin kişilik orduyu, el altına koskoca devlet -hükümet imkânı almış Büyük Parmaklar’ın, bir kibirle onları da böcekleştirip ezmesine tahammül edemiyorum.
Çünkü, güç bozar!
Güç kendini kirlettiği gibi; ağzına pelesenk ederken, özgürlük, hak, hakikat, demokrasi, insanlık gibi evrensel, ortak idealleri de bozar.
***
TSK’nın yüzde 80’inden fazlasını oluşturan astsubay, uzman ve sivil memurların; sadece özlük hakkı meselesini değil, esas insan hakları meselesini yıllardır anlayıp yazmaya çalıştım.
7 yılda elimde biriken, bilgi, belge ve daha önemlisi, çoluk çocuk duygu, tepki, öfke dolu, hakiki, sahici mektuplara, mesajlara, seslere bakıyorum bir…
Bir de, Genelkurmay’ın emekli derneği TEMAD’ı da kendisinden özerkleşti diye tehdit eden açıklamasına bakıyorum…
Çok açık yazıyorum buraya…
Ya emeklileri ve aileleriyle de birlikte, on binlerce sivil memur, uzman erbaş, uzman jandarma, hatta subay…
Bir haftada internet üstünde 150 bin kişilik bir sesle Bu Kadarına PES Diyen on binlerce Astsubay yalan söylüyor…
Ya da bir avuç Kastsubay yalan söylüyor!
***
Genelkurmay’ın inkâr etmekle kalmayıp şimdilik kankası hükümeti de arkasına alarak azarlaması hakikati değiştirmez.
Kimseyi de susturamaz.
Ama Genelkurmay ve hükümet bir de şu sese kulak versin.
Eş durumundan memleketim Bergama’ya tabutu gelen 23 yaşındaki, 9 aylık bebek babası Astsubay Yıldırım Akbulut’un babası ile dayısına:
“Vatan sağolsun. Bu akan kanın artık durdurulması gerekir. Bizim yüreğimiz yandı, başkasının yanmasın. 30-40 yıldır kan akıyor. Kaç kişi ağladı. Artık yeter. Madem ki akıllı insanlarız, büyüklerimiz bu soruna mutlaka çözüm bulmalı.”
Bir tabut Bergama’ya, bir tabut Şemdinli’ye giderken; aynı gün, Genelkurmay sadece asker hakkını değil, insan hakkını talep edenleri azarlıyor.
Ölünce şehit diye kutsayıp hayatta iken hakkını, haysiyetini ezdikleri tabutları, mezarları da azarlıyor!
***
Bu bir sistem.
Tersaneden dershaneye; ordudan plazaya; şantiyeden rantiyeye.
Ceylanpınar’da minik sütkızları katleden arsızlıktan; taammüden cinayetle botsuz, sigortasız, taşeron kölesi TEDAŞ işçilerini gölet buzuna yollayıp dondurarak boğan yüzsüz aymazlığa!
Parmak Sallayan Adamlar bunlardan utansın azıcık!
İşte o yüzden…
Nasıl bütün çocuklar biraz sütkardeş ise…
Bütün ruhu yaralanan, umutları gömülenler; bütün ezilenler, kanı emilenler de, birbirlerinin kanına girseler dahi; hangi inanç, kimlik ve görüşte olurlarsa olsun, biraz kankardeştir!
Not: Sansür şuydu: Genelkurmay, on binlerce askerin kullandığı “Dahili internet sistemi”nde yazılarıma erişimi yasakladı; bazı birliklerde de Habertürk’ün girişi engelleniyor, ama o zaman, almayan da alıyor! Aferin size. Çok stratejik bir şey olmuş!
Fakat neden sonra, neredeyse 24 saat sonra, binlerce tepkiden sonra, “Genelkurmay’dan Habertürk’e açıklama: Erişimi engellemek aklımızın ucundan geçmez!”
Erişimi engellenen onca asker hayal görmüş ya da bir tıklamayı becerememiş olmalıydı!
(Habertürk)