Önce “Cumhuriyet aydını”nı tanımlayalım.
Cumhuriyet değerleriyle yetişmiş, özgür düşünceli, bağımsızlıkçı, yurtsever aydın demek.
Öncelleri (selefleri) Cumhuriyet öncesine, “Genç Türk”lere kadar uzanır.
Bu anlamda, günümüz iktidarınca adları ağza alınmayan Namık Kemal ve kuşağı, Tevfik Fikret, Ziya Gökalp, Cumhuriyet aydınlarıdır.
Çünkü cumhuriyet ideolojisinin temelinde, harcında, onların düşünceleri ve savaşımları vardır.
Önder Mustafa Kemal’in onlara bağlılıkları, kişiliğinde onların etkileri bilinen şeydir.
***
Cumhuriyetin ilk onlu yıllarının aydınları, Cumhuriyet değerlerinin ilk ürünleri ve taşıyıcılarıdır.
Günümüzde de hayatta olanlarının alnında, o değerlerin aydınlığı aynı parıltıyla ışıldıyor.
Muazzez İlmiye Çığ bu olgunun göz önündeki örneğidir.
Onun kişiliğinde, gençlik dediğimiz olgunun zamanla ve yaşla değil, aklın aydınlığıyla ilgili olduğu açıkça görülüyor.
Sayısız yaşlı gencin yanında, bu gepgenç yaşlı insan, cumhuriyet değerleri dediğimiz şeyin nasıl bir insan tipini yaratmayı hedeflediğinin ve ilk onlu yıllarda, özellikle de önderin hayatta olduğu dönemde bunu nasıl başarıya ulaştırmış olduğunun seçkin örneğidir.
***
Bozulma kırklı yılların sonlarına doğru başlıyor.
Cumhuriyetin kendi değerlerine kendi eliyle ihanet etmeye başlamasının tarihidir bu.
Gericiliğin bugün en tepedeki temsilcilerinin saldırdıkları Köy Enstitüleri, bu tarihlerde kapatıldı.
Oysa onlar Cumhuriyet değerlerini yaşatmaya, bu değerleri gelecek kuşaklara ulaştırmaya en yetenekli öğretim kurumlarıydı.
Ulusal eğitimin Cumhuriyet değerlerinin savunucularından alınarak gericiliğe teslimi yine aynı tarihlerdir.
“Dindar gençlik” yetiştirmenin tohumları da aynı dönemde atıldı ve günümüzdeki ürünleri devletin tepesindedir.
***
Cumhuriyet aydını hazırlıksız yakalandı derken söylemek istediğimi şimdi daha yakın örneklerle açıklayayım.
Kırklı yılların sonlarında bu değerlerin yok edilmesinin yolunu kendi elleriyle açan Cumhuriyet yönetimi, ellili yıllarda devrimin kazanımlarının bir bir ortadan kaldırılmasının seyircisi olmak durumunda kaldı.
Ellili yıllarda, seçmenine ve başkanı olduğu partinin milletvekillerine “siz isterseniz halifeliği de getirirsiniz” diyen başbakan, kırklı yılların sonlarında yapılanların doğal uzantısıdır.
Onun yönetimine son veren güç ise asker ve sivil Cumhuriyetçi aydınların ne yazık ki son dayanışma örneğidir…
***
Cumhuriyetçi aydın hazıra kondu.
Cumhuriyet öncesindeki yüzyıllık aydınlanma savaşımının ve dâhi bir önderin gerçekleştirdiği devrimin sonuçlarının ürünü olma mutluluğunu yaşadı ve bu değerlere yaraşır bir ömür sürdü.
Bunu kendi babamın ve annemin yaşamından da biliyorum.
Fakat örgütsüz bir aydın kuşağıdır bu.
Çünkü Cumhuriyet kendi değerlerini savunacak sivil toplum örgütlenmesini başaramadığı gibi, onun oluşmasına engel oldu.
Bir devlet örgütlenmesi, bürokrasi örgütlenmesi olarak kaldı.
Oysa aynı süreçlerde Cumhuriyet değerlerinin karşıtları, şeriatçılık, cemaatçilik, her türlü gericilik, halk içinde sinsice, gizlice ve yeri geldikçe bu devlet ve bürokrasinin de açık ya da gizli desteğiyle örgütlenmesini sürdürerek bugünkü konumuna ulaştı…
***
Günümüzdeki durum budur.
Sivil ya da asker Cumhuriyetçi aydınlar, hapiste ya da görünüşte özgür, fakat hep birlikte her türlü tehdit altındadır.
Devlet, cemaatçi güçler arasında bölüşülmüştür.
“Dindar gençlik” ve 2023 hedefleriyle, Cumhuriyet değerlerinin son kırıntılarıyla kökünden kazınacak oluşunun sinyalleri olanca açıklığıyla ortadadır...
Örgütsüz Cumhuriyet, kendi elleriyle kazdığı çukura, kendi yaratığı olan canavar tarafından bir daha çıkamamak üzere gömülmek üzeredir.
Çözüm mü?
Çözüm, solcu, ulusalcı, demokrat, liberal, fakat Cumhuriyet değerlerine bağlı bütün kurum ve kişilerin, el birliğiyle, güç birliğiyle, kararlılıkla, bu gerici kalkışıma; devlet ve demokrasi gaspına karşı koyması, gücünü halktan alarak Cumhuriyet değerlerini ayağa kaldırmasıdır.
Bu da sadece lafla değil eylemle olur.
Meclis’teki kürsü işgali bunun somut örneğidir…
(Cumhuriyet)