Katalanca programın tam başlığı şöyle: “İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin 50. Kuruluş Yıldönümü Vesilesiyle Avrupa’da Çok Düzeyli Temel Haklar Sistemi” (El sistema multinivell dels fonamentals a Europa en el 50 aniversari del Tribunal Europa de Drets Humans).
Programın adı şu: Avrupa Bütünleşmesi Hukuku ve Politikaları Ortak Avrupa Master Programı.
Yer: Barselona Özerk Üniversitesi.
Seminer programı, üniversite dışından gelen davetli öğretim üyelerinin de katılımıyla Polonya- Szczecin (Stettin) Üniversitesindeki ortak programa videokonferans yoluyla aktarılıyor; böylece onlar da ders ve tartışmalara katılmış oluyorlar… Kullanılan diller, öğretim üyesinin yatkınlığına göre, Fransızca ve İspanyolca… Öğrenciler müthiş, gerek Polonya’da gerek Barselona’da: anadilleriyle birlikte 3-5 dil kullanabiliyorlar.
Programda, İnsan Haklarının, hem içerik olarak ve kullanım mekanları hem de güvence mekanizmaları bakımından çok düzeyli özelliği masaya yatırılıyor…
Universitat Autonoma de Barselona, sadece Barselona ve Katalonya Bölgesi üniversiteleri arasında değil, İspanya üniversiteleri içerisinde diyaloga ve uluslararası işbirliği ve ilişkilere en açık olanı.
EŞRESMİ DİL VEYA ÇİFT RESMİ DİL
Aslında, Katalonya da dışa açık bir bölge veya “özerk topluluk”. Bunun tarihsel nedenleri var; ama bugün de devam eden özelliği, Katalanların tacir özellikleri…
Bilindiği gibi Katalonya, İspanya’nın 17 bölgesinden biri. Bunlar içerisinde, Bask ve Galiçya ile birlikte, en özerk bölgelerin başında.
Biz, “eşbaşkan” deriz; burada ise, “iki resmi dil” deyimi yerine, İspanyolca ve Katalanca için “eşresmi dil” deyimi kullanılıyor. Bunun güvencesi, Anayasa. Franko rejimi sonrası uzlaşma yoluyla hazırlanan 1978 Anayasası. Anayasa Mahkemesi de güvence ve kullanım koşullarını belirlemiş bulunuyor…
Bütün resmi dairelerde her iki dil geçerli ve kullanımda.
Eğitimde de, anaokulundan başlayarak iki dil. Ama, anadili olması nedeniyle Katalonca öne geçiyor… Üniversitede yine çift dil kullanılıyor…
Avrupa Master programı direktörü Prof. Teresa Freixes, eğitimde ve resmi kurumlarda çiftdil kullanımı üzerine büyük bir uzlaşmanın sağlandığını anlatıyor…
YA KAMUSAL VE SİYASAL ALAN?
Hemen belirteyim: “kamusal” sıfatını, bizde yanlış olarak kullanıldığı üzere, resmi ve devlet mekanı için değil, toplumsal ve kamuya açık mekanlar için kullanıyorum.
Dil üzerine, anaokulundan üniversiteye kadar eğitimde büyük ölçüde oydaşma (konsensus) sağlanmış bulunuyor. Kuşkusuz bunda, Baskçanın aksine, Katalonca’nın İspanyolcaya -ama daha çok Fransızcaya- yakınlığı önem taşıyor.
Bu nedenle, yeni dönemde, yani “eşresmi dil” tanındığı zaman, Bask ve Katalonya, birbirinden farklı yollar izlemek zorunda kalıyorlar: Katalonca, zaten konuşulan ve yazılan bir dil. Üstelik, Latince’nin Occitan (dok dili) grubundan. Bunun resmiyet kazanmasıyla yapılan, dilin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi…
Buna karşılık, Baskça çok farklı bir dil; üstelik kullanım alanı çok sınırlı. Bu nedenle, dil yeni baştan öğrenilmeye başlanıyor ve bunda çok yönlü sıkıntılar yaşanıyor…
Burada işaret etmek istediğim sorun farklı: Katalonya’da tabelalar, öncelikli -veya sadece- Katalonca. Sosyalistler, tek başlarına hükümet kuracak çoğunluğa sahip olamadıkları için bağımsızlıkçılarla koalisyon yapmak zorunda kalıyor. Ne var ki, bunu koz olarak kullanıp, sosyalistlere birçok isteklerini kabul ettiriyorlar: bunu, İspanyolca ticarethane isimlerini Katalonca’ya dönüştürmeyenlere yaptırım uygulamaya kadar vardırıyorlar. Bu nedenle, dava Anayasa Mahkemesi önüne kadar gidiyor…
Oysa, bağımsızlıkçıların en yüksek oyu sadece %14.
Gelecek seçimler, 28 Kasım’da yapılacak ve bir ilke imza atılacak; çünkü, yeni kurulan gzenofob (ırkçı) parti ilk kez seçimlere katılacak. Neden böyle bir parti? Meslektaşlar anlatıyor: Katalonya, çok göç alan bir bölge, gerek ülke içinden gerek dışarıdan. Bunların sayısı, %20′lere ulaşıyor ve göçmenlerin Katalonya’ya uyum sorunları yaşanıyor… (Bölge göç vermiyor; daha çok yatırımcı ihraç ediyor).
Unutmayalım: tabelaların tek dilde yazılması bile bir milliyetçilik değil mi?
Asıl düşündürücü olanı şu: hemen hemen bir federe devlet statüsüne sahip olan Katalonya’nın bağımsızlığı için “etnik milliyetçilerle Marksistlerin yolları kesişebiliyor. Prof. Freixes, enternasyonalist ideoljinin böyle bir eğilime girmesini anlamakta ve açıklamakta güçlük çekiyor…
YENİ ANAYASAYI ENGELLEYEN NE?
Tartışmalar sırasında Stettin’den bir öğrenci, Turkiye’nin yeni anayasaya zihniyet olarak ne ölçüde hazır olduğunu soruyor. Yanıtı, …yine de toplumumuz oldukça dinamik sözleriyle noktalıyorum; Diyarbakır’da görülen KCK davasındaki anadilde savunma sorununa girmeksizin. Yine, yer adları aklıma geliyor: Türkçe’nin altına tabelalara yazılan Kürtçe adları sildiren Valilik işlemini onaylayan Danıştay kararı… Bu konularda somut adım atmayan yanaşmayan TBMM. “Yürütme-Yasama ve Yargı” koalisyonunun yansıttığı zihniyet sorunu… Ama bunlara değinmiyorum, kızın sorusunu unutmaksızın.
Şimdilik söyleyebileceğim, dil konusunun “kültürel haklar ve siayasal haklar kavşağı”nda yer alıyor olması ve bu sorunun çözümünde başka ülkelerin taklit edilemeyeceği; ama farklı deneyimlerden esin kaynağı olarak yararlanılabileceği. Bunun için de ise, bilgilenme ile başlanması gerektiği…
Zira, “dil özgüürlüğü”, çok düzeyli insan hakları Avrupa sisteminin bağrında yer alıyor.
(Birgün 11.11.2010)