 
                            ŞERİF Mardin Neşe Düzel’e Taraf’ta iki gün süren önemli açıklamalar  yaptı (10, 11 Ekim). Din insanın deruni hayatıyla ilgilidir ve toplumsal  hayatta dayanışma, kardeşlik cemaatleri yaratmak gibi işlevleri vardır.
Cumhuriyetçi ideoloji insanın bu yönüne cevap veremediği için, dinin “vicdanda ve mabette” kalmasını sağlayamadı. İşte, Şerif Hoca’nın deyimiyle “Toplumda İslami enerji yükseliyor”. Ama bu İslam eskisi gibi değildir; teknolojiyle ve parayla tanışmış bir dindarlıktır.
İslamcı yazar Ali Bulaç, içeriğe girmeden Hoca’nın yöntemini eleştirdi. Bulaç’a göre “Batılı bilimsel yöntemler” Batı toplumlarına özgün sorunlardan çıkmıştı; Müslüman toplumlar bu yöntemlerle analiz edilemezdi. (Zaman, 13 Ekim)
Şerif Hoca’nın katılmadığım yorumları olmakla beraber kullandığı “bilimsel yöntemler”in  evrensel olduğunu, İslam toplumlarını analiz etmek için de modern  sosyolojinin yöntemleriyle bakmak gerektiğini düşünüyorum; Ali Bulaç’ın  aksine...
Tabii sosyal bilimlerde yöntemlerin çok esnek olduğunu, aynı yöntemle farklı yorumlara varılabileceğini de belirtmeliyim.
Toplum değiştiği zaman
Medrese bir “mümin” idealizasyonu, bir de “günahkâr”  eleştirisi yapmış, topluma bu gözlükle bakmıştı; toplumsal faktörlere  dikkat etmemişti. Halbuki İslam tarihinde esnafın, tüccarların,  savaşçıların, yüksek sınıfların, bedevilerin ve köylülerin din algıları  farklı oldu. Kuran’da da bedevilerle şehirlilerin din algısının farklı  olduğu belirtilir.
Peki sanayileşme, piyasa ekonomisi, girişimci orta  sınıfın gelişmesi, kadının toplumsal hayata daha fazla katılması gibi  modernleşme dinamikleri çağımızda din algısını nasıl etkilemektedir?
Günümüzün İslam dünyasında temel ‘toplumbilimsel’ soru budur.
Batı  toplumları bu aşamayı 19. yüzyılda yaşadı. Büyük sarsıntılarla altüst  olan sosyal sınıf yapılarını inceleyen Marx, birey-toplum  ilişkilerindeki çözülmeyi ve yeni dayanışma yapılarını inceleyen  Durkheim ve dindarlıkla piyasa ekonomisi arasındaki etkileşimi inceleyen  Weber bu sancılı sürecin sosyologlarıdır.
Türkiye önde gidiyor
Bu büyük sosyologlar günümüzde epey aşılmıştır. Modernleşmenin tek modelinin Batı olmadığı da görülmüştür. Çağımızda hem “çoklu modernleşme” söz konusudur, hem postmodern dinamikler gelişmektedir.
İslam  dünyası modernleşme sürecini ve sorunlarını gecikerek yaşıyor. Önde  giden Türkiye’dir, yüz yıl önce de Türkiye öndeydi, bugün de.
Onun  için demokrasi, özgürlük, kadın eşitliği, girişimcilik ve ekonomik  rasyonalizm Türkiye’de daha gelişmiştir. Bütün kesimlerde çeşitliliğin  ve ‘liberal değerler’e ilginin artması bundandır. Tipik gösterge olarak “kadın” konusu yeni ilmihal kitaplarında eskisine göre  daha ‘liberal’ gözle yazılmaktadır.
AKP niye güçlü? Cevabı bu sosyolojik olgulardadır.
Modernleşme  her kesim için kaçınılmazdır. Şerif Hoca’nın bilimsel metodu doğrudur  fakat İslami kesimdeki modernleşme faktörlerini yeterince anlatmadığını  düşünüyorum.
(Hürriyet)