O resim

~ 13.02.2023, Ergin YILDIZOĞLU ~

Depremle birlikte karşımızda oluşan, yalnızca siyasal İslamın rejiminin iflasının değil aynı zamanda büyük sermayenin, neoliberal projenin peşinde, siyasal İslamın kucağına atlamış olmasının sonucunun da resmidir; görebilmek için biraz “yüksekten uçmak” gerekiyor. 

NEOLİBERALİZMDEN...

Sermaye birikimi sürecinin hızlanma eğilimiyle, kitlelerin alışkanlıklarının, ekonomik taleplerinin yavaşlatıcı etkisi arasındaki uçurumun giderek derinleşmesinin karşısında yeni bir dünya görüşü olarak neoliberalizm şekillenmeye başlayınca teknokratların, uzmanların önemi arttı. Bu uzmanların işi, sermaye birikim sürecinin yeni aşamasını yönetmek, eğitim sistemi ve medya aracılığıyla kitlelerin neoliberalizmi benimsemesini sağlamaktı. Kitleler neoliberal ideolojinin ana temalarını içselleştirmeli, yeri geldiğinde kendi çıkarlarına ters politikaları destekleyebilmeliydi. Ülke uzmanların elinde bir şirket gibi yönetilmeliydi. 

Demokrasi pratikleri ve seçim sistemi neoliberalizmin sınırları içine hapsedilecek, kapitalist üretim tarzı asla sorgulanmayacaktı.  Mahkemeler, yargı ve yasama neoliberalizmi genişletecek yasaları destekleyecek, aksi yönde eğilimleri bastıracaktı.

Neoliberal kapitalizm, yeni pazarlar, hammadde kaynakları peşinde yeni alanlara yayılır. Neoliberalizmin dünya sistemi içinde tek seçenek olduğunu tüm ülkeler kabul etmelidir; etmeyenlerin rejimleri değiştirilebilir: Neoliberal küreselleşme aslında emperyalizmdir. Neoliberal ideoloji, emekçiler, etnik azınlıklar, kadınlar, LGBT bireyler üzerindeki, emperyalizmin girdiği bölgelerde yol açtığı acılar karşısında acımasız bir duyarsızlık sergilerler.

FAŞİZME...

Zamanla, neoliberal kapitalizmin yarattığı sorunlar uzmanların becerilerini, bilgilerini aşar, sermaye ile halkın talepleri ve duyarlılıkları arasındaki uçurum derinleşir. Bu aşamada, neoliberalizm ırkçı, dinci, küresel ısınmayı reddeden, faşizme özenen akımlarla buluşmaya, kimi ırkları, azınlıkları günah keçisi konumuna koyan bir koalisyonun oluşmasına paralel faşizme dönüşmeye başlar.

Türkiye’de bu “süreç olarak faşizm”, bir büyük deprem felaketinden sonra, 2001 ekonomik-siyasi krizi içinde neoliberalizmin siyasal İslamla buluşmasıyla başladı. Ancak siyasal İslam güçlendikçe kendi projesini uygulamaya koymaya başladı. Kemalist devlet sınıfları (donanımlı uzmanlar), hatta liberal entelijansiya tasfiye edildi. Siyasal İslamın lidere sadık ama bilim, eğitim düşmanı donanımsız kadroları devlete yerleşti. Eğitim sistemi yeniden şekillenmeye başladıktan sonra “süreç olarak faşizm”, neoliberalizmin önceliklerinin değil, siyasal İslamın sınıflarının gereksinimleri doğrultusunda hızlandı. 

Başkanlık sistemi, “15 Temmuz darbesinin” sonrasında yaşananlar, neoliberalizm ile halkın talepleri arasındaki uçurumun yanına, bir de neoliberalizmle (büyük sermayenin çıkarları) siyasal İslamın rejimi arasında gittikçe derinleşen bir uçurum ekledi.  

Ekonomik kriz ve nihayet deprem felaketi, devlet yönetiminin iflası, dinci faşizmin neoliberalizm ile arasındaki giderek derinleşen uçurumun yanına, bu kez, siyasal İslamın rejimi ile halkın beklentileri arasında giderek derinleşen bir uçurum ekledi. Şimdi karşımızda, mali ve ideolojik kaynakları tükenmiş, yalnızca fiziki ve simgesel şiddete dayanmaktan başka çaresi kalmamış bir “zombi” rejim var!

https://www.cumhuriyet.com.tr

Ergin YILDIZOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 4963