İşte budur!

~ 21.07.2011, Umur TALU ~

Formülümüz eskidir:

Militarizmden şikayet ede ede…

Az gidersin uz gidersin… Bir bakmışsın…

Militerleşmişsin!

 

***

 

Memleketin en kadim, en mümkün ihtimali, militerleşmede birleşmektir.

Hakikaten, her Türk bir bakıma asker doğar!

Fakat ondan da daha önemlisi; Her Türk büyüğü komutan doğar!

 

***

 

Erkek millet”in hayata dair en büyük bilgisi de budur.

İster iktidar olsun, ister muhalefet.

İster kemik olsun, ister et!

Bakın 19 Mayıs’ın canım Samsun’una:

Düğün dönüşü, iki genç ille havaya sıkar kuru sıkı…

Jandarma ne sanacak, hemen terörist sanır; sıkar takır takır.

Küçük kardeş ölü ele geçirilir; büyük kardeşin ruhu yaralı.

İç savaş” mı arıyorsunuz; işte içimizdeki bitmeyen korku, bitmeyen heves, bitmeyen ateş!

İşte Evrensel gazetesine yapılan gibi, bitmeyen iklim, bitmeyen tehdit!

 

***

 

2002’den beri tek başa, ama kendince engelleri aşa aşa dere tepe düz giden bir iktidarın…

AB sorunu, Kıbrıs sorunu, Kürt sorunu…

Hepsinde çözüm iki gözüm, derken…

Vardığı istasyon bu:

Militarizmi törpülenmiş militerlerlerle uzlaşma içinde militerleşme…

Sivilleşmeye tabi olmuş ordu ile mutabakatla sivilliği militerleştirme!

 

***

 

Haksızlık etmeyeyim. Hiç tek taraflı süreç değildi elbet.

Emperyalist kompleksini, ötekini aşağılama kültürünü, kendi maddi, manevi krizine karşılık seni kriz sayma terbiyesizliğini, “yabancı”ya ister açık, ister yumoşlu ırkçılığını, dinsel önyargı ve sömürgeci kibrini asla aşamamış Avrupa’ya biat ve itaat etmemek de Allah’ın emri!

Onca zincire, ezbere veya dolduruşa rağmen “birleşmek” için “Evet” demiş KKTC halkına “Hayır”ı basana tavır da işin şartı.

Silahı, ateşi, yangını, şiddeti, ölümü seven, binlerce genci iç savaş yoluna düşüren de sadece resmiyet değil!

Ama nihayetinde…

Dönüp bakalım, dön dolaş aynı yer.

Onca çözüm vaat edilen, onca “artık iş değişti” denen bu sorunlarda 10’uncu yılda vardığımız durak aynı:

Çözümsüzlük, katılık, milliyetçilik, militarizm!

 

***

 

Şu andan itibaren, ister kendinize, ister komşunuza sorabilirsiniz:

Bu durumda nedir AKP, CHP, MHP arasındaki fark?

Hep mutakabat, hep mutakabat!

CHP ile MHP de kendilerine sorsunlar:

Bu (yeni-eski) AKP’ye anti militarizm üstünden mi muhalefet yapacaklar; Kürt sorununda veya terör meselesinde daha farklı ne diyecekler; Kıbrıs’ta “dediğimize geldi”den öte ne buyurabilecek, daha ulusalcı veya daha milliyetçi nasıl olabilecekler?

Balkon konuşması”nın en azından bir vaadi gerçekleşiyor:

CHP, MHP tabanı; ulusalcı, milliyetçi, hatta “Ergenekoncu ideolojisi”ne sahip denenler de dahil, sadece yüzde 50’nin değil, neredeyse yüzde 90’ın iktidarı olmaya yürünüyor!

Çünkü onlara rağmen “başka bir yol” vaat edilen üç temel meselede de, şimdilik, yine, yeniden aynı çıkmaza varılmış görünüyor!

 

***

 

Fakat, işte budur zaten:

12 Eylül’de karşı referandum yapılan 12 Eylül Darbesi de; 82 Anayasası ile Evren’in cumhurbaşkanlığı etrafında;

Milliyetçi, muhafazakâr, ulusalcı, liberal, cumhuriyetçi, demokrat…

Yüzde 90’dan fazla milleti birleştirmişti:

Türk-İslam sentezinde!

Kızmayın ama…

Dokumuzdaki, hücrelerimizdeki, içimizdeki “Biz” biraz budur!

Darbeci de hızla o damarı bulur…

Muhafazakâr demokrat da döner dolaşır, o damara oturur!

 

***

 

Oysa “Bu millet”, yine birbirine nefretle doldurulana kadar, şöyle bir şeyde de birleşebilmişti; çok değil 7-8 yıl önce:

Ortadoğu’nun yeni emperyalizmle aşağılanıp istilasına; halkların kaderiyle, kimliğiyle, namusuyla oynanmasına; savaşa, kıyıma, kıyama karşı!

Halklara, milletlere, devletlere onur, moral, şahsiyet ve itibar veren bazen de budur…

Hatırla ey sevgili!

 

Mehmet’in morali!

 

Mektup çok sayıda emekli, muvazzaf asker adına:

Mehmet’in morali ağıtınızı ağlayarak okudum. Size kızacaklar. Birilerinin önünde sümende yerini almıştır. En kıymetli makaslarla, cetvelle çizilerek kesilmiş; başkası tarafından onun yerine okunmuş, yorumlanmış günün birinde fırsat olursa ilk alınacaklar listesine adınız yazılmıştır.

Yanındaki emir subayı ya da erine; ‘Bizi nasıl yapratıyor vatan haini’ de demiş olabilir, vatanı herkesten çok sevmeye hakkı olan birisi.

Sonra cevabını bildiği soruyu sormuştur birliğine: Nasılsın asker?

Sa-ol!”

(Habertürk 21.07.2011)

Umur TALU | Tüm Yazıları
Hits: 1753