Prof. Dr. Ersan Şen
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 05.09.1938 tarihli El Yazılı Vasiyetnamesi ile Türkiye İş Bankası’nın yüzde 28,09’una sahip olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu malvarlığı hakkında siyasi ve iktisadi tartışmalar yapılmakta, o dönem geçerli olan tek parti sistemi gereğince, CHP ile Devletin birlikte telakki edildiğinden, hatta Hindistan’ın gönderdiği paranın Bankanın kuruluşunda kullanıldığından bahisle, hisselerin mülkiyetinin Hazine’ye devrinin gerektiği ileri sürülmektedir. Bu tür tartışmalar siyaseten yapılsa da hukuki karşılığa sahip değildir. Esasen işin hukuki yönü önemlidir.
12 Eylül 1980 döneminde kapatılan CHP, 03.07.1992 tarihinde yürürlüğe giren 3821 sayılı Kanuna dayanarak, 09.09.1992 tarihinde tekrar açılmıştır. CHP’nin tüzel kişiliğinde bir değişiklik olmamıştır. Parti, 09.09.1992 tarihinden itibaren tüm hak ve yetkilerin sahibi ve kullanıcısı olmaya devam etmiştir. 09.09.1923 tarihinde kurulan CHP; 1980 döneminde kapatılsa ve bazı yerlerde tekrar açılış tarihi olan 09.09.1992’ye yer verilse de, ilk tüzel kişiliğini muhafaza etmekte, tüm hak ve yetkilerini kullanmaktadır.
Atatürk’ün El Yazılı Vasiyetnamesinin geçerliliği ve iradesi tartışmaya açılabilir mi, içeriğine ve özüne dokunulabilir mi?
Kazanç elde etmemek ve gelirlerinden yararlanmamak kaydıyla Bankanın yüzde 28,09’na tekabül eden hisselerin mülkiyeti, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün 5 Eylül 1938 tarihinde Dolmabahçe’de hazırladığı ve vefatının ardından 28.11.1938 tarihinde Ankara 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılan El Yazılı Vasiyetname ile CHP’ye bırakıldı. Vasiyetnameye itiraz edilmediği gibi, Vasiyetnamenin geçerliliği hakkında tartışma yapılmamıştır. Somut olayda, vasiyet edenin iradesi ürünü olan muteber bir vasiyetname bulunmaktadır. Bu nedenle, Vasiyetname içeriğine ve murisin iradesine müdahale edilmemelidir.
05.09.1938 tarihli Vasiyetname tüm hükümleri ile geçerli olup, Anayasanın 2, 13, 35 ve 134. maddeleri ile Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerinin koruması altındadır. Ayrıca; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 1. Ek Protokolü’nün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesi, mülkiyet hakkını güvence altına almıştır.
Miras ve mülkiyet haklarına; ancak Anayasanın 13. maddesine uygun olarak kamu yararı amacıyla sınırlama getirilebilir ki, sınırlamalarla bu hakların özüne dokunulamayacağı gibi, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gerekleri ile “ölçülülük” ilkesine aykırı sınırlama da getirilemez.
Acaba Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Atatürk’ün El Yazılı Vasiyetnamesine rağmen, kuru mülkiyeti CHP’de, gelirleri Vasiyetnamenin 6. maddesi gereğince ve Anayasa m.134/2’nin güvencesi ile Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na aktarılan/tahsis edilen, CHP’nin İş Bankası’nda bulunan hisselerine kanun çıkarmak suretiyle müdahale edilebilir mi, kamu yararı gerekçe gösterilerek, Atatürk’ün iradesi hilafına tasarrufta bulunulabilir mi?
Elbette; temel haklardan olan miras ile mülkiyet haklarına, Anayasada düzenlendikleri yer sebebiyle ancak kanunla getirilecek kamu yararı sınırlamasının somut, kabul edilebilir ve kanunun genel düzenleyici niteliğine uygun olması, yani bu kısıtlamanın bir gerçek veya tüzel kişinin malvarlığına özgülenmemesi gerekir. Mülkiyet hakkı sınırlandırılabilir, ancak özüne dokunulmaz veya bundan da öte tümü ile ortadan kaldırılamaz.
Geçmiş dönemde CHP’nin Banka hisselerinin mülkiyetinin Hazine’ye aktarılmasını da kapsayan 6195 sayılı Haksız İktisapların İadesi Kanunu; Anayasa Mahkemesi’nin 11.10.1963 tarihli, 1963 E. ve 1963/243 K. sayılı kararı ile Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştir. İptal kararında iki sebep gösterilmiştir. Yüksek Mahkeme; somut, kabul edilebilir üstün bir kamu yararının gösterilmediğini ve miras ile mülkiyet haklarının özüne dokunulduğunu tespit etmiştir. Hisseleri de kapsayan CHP’nin malvarlığına elkoymaya ilişkin Kanun, hem kamu yararı olmadığı ve hem de Gazi Atatürk’ün El Yazılı Vasiyetnamesinin özüne dokunulamayacağından bahisle iptal edilmiştir. Bu karar hukuki açıdan isabetlidir, çünkü el yazılı ve geçerli olan bir vasiyetname kanunla iptal edilemez. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de 18.02.1997 tarihli, 1997/201 E. ve 1997/815 K. sayılı kararında, Atatürk’ün Vasiyetnamesine ve bu Vasiyetname yoluyla CHP’ye intikal eden İş Bankası hisselerine dokunulamayacağına dair bir onama karar vermiştir.
CHP’nin; Atatürk’ten miras yoluyla elde ettiği hisselere, kötü yönetim, Atatürk’ün kurduğu zamana göre CHP’nin çizgisinin değiştiği veya paranın kaynağının Hindistan’dan geldiği gibi sübjektif ve hukuki dayanaktan yoksun gerekçelerle müdahale edilmesi mümkün değildir. Bir an için hisselerle ve gelirlerle ilgili kötü yönetim iddiası varsa, bunun tartışma zemini miras ve mülkiyet haklarının özüne müdahale edilmesi olamaz. Varsa kötü yönetim iddialarının incelenmesi, hukuki ve cezai boyutları ile ayrı bir incelemenin konusu yapılabilir.
Anayasa m.134/2 ile Atatürk’ün Vasiyetnamesi korunmuştur. Normlar hiyerarşisinde Anayasa en tepede olup, bu prensip “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı Anayasa m.11 ile korunmaktadır. Bu nedenle; bir kamu yararı gerekçe gösterilerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunun Vasiyetnamesine ve iradesine dokunulamaz. Ne zaman CHP bu hisseleri isteği ile devretmek isterse, o vakit Atatürk’ün vasiyeti hilafına tasarruf tartışması veya Siyasi Parti kapanıp tasfiye sürecine girecek olursa, belki o zaman hisselerin başkasına devri veya bir kanuna konu edilmesi gündeme gelebilir. Bunun dışında; hisseler veya bu yolla Banka üzerinde bulunan yönetim hakkı kötü veya yanlış kullanılsa dahi, bunun çözümü hisselere kanun çıkarılarak elkoyulması olamaz. Kanunla dahi miras ve mülkiyet haklarının özüne dokunulamaz (Anayasa m.13). Türkiye Cumhuriyeti; “kanun devleti” değil, “hukuk devleti” niteliğini haizdir (Anayasa m.2).
Anayasa m.69/2 ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu m.67 gereğince, siyasi parti ticari faaliyette bulunamaz. CHP’nin ticaret faaliyete bulunmadığı ortadadır. Ticari faaliyetin doğası gereği, kişide bir kazanç elde etme amacı ve gayreti olmalıdır. Vasiyet yoluyla CHP’ye intikal eden hisselerle CHP’nin ticaret yapmadığı ve kazanç elde etmediği, hem Vasiyetname içeriği ve hem de Anayasa m.134/2 ile sabittir.
Banka hisselerinden gelen gelirlerin tahsisi ile ilgili Vasiyetnamenin 6. maddesinde yazılı iradeye dokunulmaksızın, yalnızca hisselerin mülkiyetinin el değiştireceğine dair gerekçe de kabul edilemez. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk El Yazılı Vasiyetnamesinde; malvarlığını CHP’ye terk ve vasiyet etmiştir. Bu nedenle; CHP’den Banka hisselerinin alınması, Vasiyetnamenin içeriğine ve Atatürk’ün vasiyet iradesine ve hakkın özüne müdahale anlamını taşır. CHP’nin o tarihte geçerli olan tek partili yönetim modeli sebebiyle Devletle birlikte anıldığı ve bundan dolayı Atatürk’ün iradesinin esasen malvarlığının Devlete intikali olduğu iddiası da hukuki olmayıp siyasi içeriklidir. Çünkü Atatürk’ün iradesinin ne olduğu hazırladığı Vasiyetnamede belli olup, Vasiyetnamenin düzenlediği tarihte de Devlet ve Hazine ile CHP ayrı tüzel kişiliklere sahiptir. Banka hisselerinin mülkiyetine ve gelirlerinin tahsisine müdahale edilmesi; kamu yararı gerekçe gösterilse dahi, hakkın özüne dokunan veya hakkı ortadan kaldırmaya yönelik olacağından, Anayasaya ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ne aykırılık tartışması gündeme gelecektir.