Çocukların resimleri, haklarındaki bilgiler birer birer düşüyor ve Ankara acısı dayanılmaz hale geliyor.
Hiç tersi olmuyor, farkında mısınız? Yani, ölüler hakkındaki bilginin acıyı “daha katlanılır” hale getirdiği bir durum ortaya çıkmıyor. Oysa ülkemiz tecavüzcü, hırsız, insanlıktan çıkmış yaratıklardan geçilmiyor, şöyle yüzeye baktığınızda. Sanki bunlar hiç oralardan geçmiyor! Kötüler öldürmeye, iyiler ölmeye devam ediyor sanki…
Tam olarak böyle olsun veya olmasın, bilgi acıyı hafifletmiyor, ağırlaştırıyor. Hedefin hep “biz” olmamız rastlantı değil. İster sınav stresini atmak için Kızılay’da gezinmeye çıkmış olalım, ister bir Kürt kasabasında doğduğundan beri 'yeter artık'ın anlamını sayısız vesileyle içselleştirmiş biri, ister servis aracını bekleyen öğretmen veya astsubay… Türkiye insanlarını yitiriyor. İnsanlık oranı azalıyor. Bu yangın yerinde bir dini vakıf yöneticisi çocukları taciz etmek üstüne gündelik yaşamını kurmaya devam edebiliyor.
Ne ilgisi var demeyin! Türkiye’de taciz çok yaygındı ve hep vardı diyen katı hakikati bugünkü çirkinliğin karşısına koymayın! Geleneksel kötülük 21. yüzyıl Türkiye’sinde ayıp olmaktan çıkmış, yani ne kadar sık rastlandığından bağımsız olarak marjinal sayılmaktan kurtulmuş, rejimin temel karakteristiklerinden biri olmuştur.
Çok ilgisi var! Terörle yaşamaya alışacağız diyenin aynı zamanda gerici olması, bir başka gericinin taammüden tacizci olması, rejimin birini ekranlardan indirmemesi, diğerini asla feda etmeyi düşünmeyip ısrarla sahiplenmesi rastlantı değildir.
Buna nasıl dayanılır?
Mesela “düzeltmek”, biraz olsun düzeltmek mümkün müdür? Geçen yılki yeni sosyal-demokrasi vb yoluyla? Yani, bugünün Tayyipsiz veya aynı kapıya çıkmak üzere Güllü, Arınçlı rejim tahkimi yoluyla…
Bombaların rejimin “düzeltilmesine” katalizörlük ettiği saptaması bize ait bir tezdir. Bu rejimin düzeltilemeyeceği de yine bizim tezimiz. AKP’nin ilk troykasının çözüntülerini durumu iyileştirmek için desteklemeyi düşünmek bir zavallılıktır. Hamilelere sokak yasağı getirmeyi düşleyen bir gerici geleneksel kötülüğü hafifletmeye değil tahkim etmeye gelir ancak. Çocuk geline damatlık etmekse tacizi teşvik etmektir.
Acıdan korkarak kurtulamaz kimse…
Peki bedel ödetmek? Kısasa kısas?
İnsanlık, düşmanlarının karşısına kendi kötülüğünü yaratarak dikilebilir mi? Sosyalizm ve komünistler hakkındaki karalamaların yanıtı bu mantıkla verilse, yani kabaca “biz de yaptık, ama bir sorun, niye yaptık?” diyor olsak… Bu yanıt yanlıştır. Nadiren zorunluluklar altında kötülüğe kötülükle yanıt verilmiş olabilir. Ama sonuç böyle değil, hep iyiliği örgütleyerek alındı. Bombanın AKP’ye atıldığını düşünen, “Sur’u, Cizre’yi yakmadan düşüneceklerdi” diyenin yeri bellidir ve bu yer insanlığın dışı. Zaten bizim analizimiz bombaların rejimi bir ölçüde başkalaştırarak gericiliği ve sömürüyü korumaya almak için patladığı yolundadır ve pimi çekenin kimliği önemsizleşmektedir.
Nasıl acıdan korkmak gericiler arasından gerici beğenmenin mazereti olamazsa, acıdan delirmek de düzen operasyonunun tetikçisi olmayı aklamaz.
Newroz’a bir hafta kala Güven Park, yanlışlık katmanlarının üst üste yığıldığı bir enkaz alanıdır şimdi. Enkaz altındaki insanlarımızın acısına radyasyon gibi dalga dalga yayılan tehlikeler eşlik ediyor. Türkiye dayanılmazlaşıyor… Türkiye ölümle terbiye ediliyor. Erdoğan’ı silkeleyip atacak enerji biriktirilirken eşzamanlı olarak toplum gericiliğe teslim olmaya hazır hale getiriliyor.
Acı, asıl o zaman dayanılmaz olacak. Türkiye ilericiliği kırk katır mı kırk satır mı sıkışmasını atlatmalıdır. Ertelemeden, etrafından dolanmadan, hemen şimdi. Bütünü göz ardı etmeden, ehveni şere teslim olmadan, tecavüz yerine tacize rıza gelmeden… Çözümü emperyalistlerden, darbecilerden, iç savaştan beklemeden…
SOLHABER