EKONOMİDE GELİŞMELER (I)

~ 11.01.2016, Av. Reha TAŞKESEN ~

Not: Bu çalışma tamamen dış kaynaklar kullanılarak yapılmıştır. 2016 yılı ve daha sonrası için genel bir derlemedir. Diğer kaynaklar da dikkate alınarak daha da faydalı bir hale getirmek mümkündür. Yazı uzun olduğu için iki bölüm halinde okuyucularımızı bilgisine sunulmuştur.

 

EKONOMİDE GELİŞMELER (I)

 

            Dünya ekonomisi 2015 yılında beklentileri tam olarak karşılamamıştır. Önemli kırılganlıklar da yaşanmamıştır. Ancak 2015 yılının son aylarında ve özellikle Aralık 2015 ayı içerisinde alınan bazı kararlar, küresel ekonominin geleceği bakımından dikkat çekmiştir.

 

            2016 yılına girmeden küresel ölçekte alınan bu kararlar ve özellikle ABD MB/FED faiz arttırma kararı, geleceğe yönelik bir değerlendirme yapma ihtiyacını zorunlu kılmıştır[1].

 

            Bu noktadan yola çıkarak yaptığımız araştırmalar, dünyadaki mevcut ekonomi ve finans düzeninde önemli değişiklikler yapıldığını ya da yapılma arzusu olduğunu ortaya koymuştur.

 

            Bu değişiklikler ile birlikte II. Dünya Savaşı sonrasında kurgulanan ekonomik düzen de önemli ölçüde değişmiş olacak ve belki de yeni bir küresel ekonomik düzene geçilmiş olacaktır[2].

 

            2015 yılı içerisinde alınan kararlar ya da geleceğe yönelik girişimler:

 

            1.Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Konferansı (Nairobi/Kenya, 15-19 Aralık 2015):

 

            Nairobi’de düzenlene konferansta gelişmiş ülkelerin istekleri ağır basmış gibi görülmektedir[3]. Konferansta öne çıkan konular aşağıda sıralanmıştır:

 

            Doha konferansında alınan kararlara onay veren ya da bu kararlara atıfta bulunan bir anlayış öne çıkmamıştır[4].

            Tarımsal ürünlerin ihracatına verilen destek/teşvik uygulamalarının terk edilmesi istikametinde bir anlayış öne çıkmıştır[5].

 

            Bir ve kapsamlı (ülkeler için bağlayıcı olan) ticaret anlaşması yerine iki (ya da çok taraflı (bölgesel) anlaşmalar da yapılabileceği anlayışı ağır basmıştır.

 

            Bu şekilde özellikle gelişmiş ülkelerin, küresel ölçekte ekonominin ve ticaretin şekillendirilmesi bakımından yeni ve bölgesel uygulamalar yapabilmesine de imkan sağlanmıştır.      

           

            2.Çin Para Biriminin (Yuan/Ren Min Bi), “Özel Çekme Hakkı (ÖÇH) Sepeti” Kapsamına Alınması (30 Kasım 2015):

 

            ÖÇH/SDR, dolar ve altın rezervlerinin genişleyen uluslararası ticaret hacmini destekleme konusunda yetersiz kalması üzerine 1969 yılında tesis edilmiştir[6]. Halen varlık sepeti içerisinde 4 ülkenin (ABD, AB, İngiltere, Japonya) para birimi (Dolar, Avro, Pound, Yen) yer almaktadır.

 

            Çin 6 ay süren bir müzakere ve uluslararası ikna süreci sonrasında bu ayrıcalıklı alana girmeyi başarmıştır. Ancak, Yuan Kasım 2016 ayından önce işlem görmeyecektir.

 

            Çin’in 40 yıl süren ekonomi/finans alanındaki reform çabalarının bu sonuca gelinmesinde önemli bir katkı sağladığı düşünülmektedir. UPF/IMF nezdinde Yuan (Ren Min Bi) artık dönüştürülebilir (convertible) ve serbest kullanılabilir (freely usable) para birimidir.

 

            Yuan’ın ÖÇH/SDR sepetine dahil olması ile birlikte buradaki varlık hacminin kısa sürede %10-11 oranında artabileceği düşünülmektedir.

 

            Bu şekilde giderek artan uluslararası ticaret hacminin varlık ihtiyacı da gelecek yıllara sari olarak daha rahat şekilde karşılanmış olacaktır.

 

            Çin ekonomisinin büyüklüğü dikkate alındığında ÖÇH/SDR sepetine dahil olan para miktarının nicelik bakımından şimdilik çok önemli olmadığı düşünülebilir. Orta ve uzun vadede konunun nasıl bir şekil alacağını ise zaman gösterecektir. Ancak, Çin para biriminin buraya dahil edilmesine ABD tarafından onay verilmesi (veto yetkisinin kullanılmaması) aynı zamanda ABD tarafının Çin’e önem verdiğinin bir işareti olarak düşünülmektedir.

 

            3.2010 IMF Reform Paketi’nin ABD Kongresi Tarafından Onaylanması (18 Aralık 2015):

 

            Reform paketinin onaylanması için ABD tarafının ikna edilmesi IMF bakımından önemli bir başarı olmuştur[7].

 

            Yukarıda da açıklandığı gibi özellikle UPF/IMF varlık sepetindeki hacmin uluslararası ticaret/finans ihtiyacını karşılayamaması ve yükselen ekonomilerin de yönetimde söz/pay sahibi olma arzuları bir reform ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.

 

            ABD tarafından 2010 yılında hazırlanan reform paketine geride kalan 5 yıl içerisinde onay verilmemesi uluslararası alanda yeni arayışların gündeme gelmesine neden olmuştur.

 

            Küresel ekonominin ağırlık merkezinin Asya-Pasifik bölgesine kaymış olması, öncelikle bu bölgede ortaya çıkan ihtiyaçların karşılanmasını zorunlu kılmıştır. Ortaya çıkan ihtiyacın karşılanmasına yönelik olarak Asya Altyapı ve Yatırım Bankası kurulmuştur. Bankanın kurulmuş olması dikkate alınması gereken önemli ve bölgesel bir girişimdir[8].

 

            Reform paketinin onaylanmasını müteakip aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yükselen ekonomilerin IMF bünyesindeki etkinliklerinin artabileceği düşünülmektedir[9].

 

            UPF/IMF Başkanı onay sonrasında yaptığı açıklamada aşağıdaki hususlara dikkat çekmiştir[10]:

            -UPF/IMF öz kaynaklarında artış sağlanacaktır (2 kat artış öngörülmektedir).

 

            -Kriz noktalarına daha etkin şekilde müdahale edilebilecektir.

 

            -Küresel ekonomide etkinliği giderek artan yükselen/gelişen ülkeler, UPF/İMF yönetiminde daha iyi temsil edilebileceklerdir.

 

            Reform paketine ABD tarafından onay verilmesi, aynı zamanda UPF/IMF bünyesinde gelecek yıllara sari olarak ihtiyaçlara cevap verecek ve rekabet edebilecek seviyede yeni bir yapılanmanın da önünü açmış olmaktadır.

 

            4.Atlantik Ticaret ve Yatırım İşbirliği Anlaşması (ATYİA):

 

            ABD ve AB arasında halen devam etmekte olan görüşmelerin maksadı, Atlantik Okyanusu’nun iki tarafındaki ülkeler topluluklarının gümrük vergilerinin ve mevzuatının yeniden düzenlenmesi suretiyle birbirlerinin pazarlarına girebilme imkanlarını kolaylaştırmaktır[11].

 

            Bu sayede gelir seviyesi de yüksek olan bu iki topluluk (NAFTA ve AB) arasında yeni bir ekonomik bölge tesis edilmesi de mümkün olabilecektir.

 

            Bir açıklamaya göre anlaşmanın her yıl İngiltere ekonomisine 15 milyar dolar, ABD ekonomisine 120 milyar dolar ve AB ekonomisine de 150 milyar dolar katkı sağlayabileceği ifade edilmiştir[12].

 

            Görüşmeler “karşılıklı olarak pazarlara nüfuz”, “ortak mevzuat çalışmaları” ve “ticari usuller” olmak üzere 3 başlık altında halen devam etmektedir[13].

 

            Görüşmelere başkanlık eden yetkililer, 2015 yılı içerisinde önemli aşamaların geride kaldığını ifade etmişlerdir. Ancak, taraflar aynı zamanda da ekonomik büyümenin ve istihdamın desteklenmesi, stratejik işbirliğinin güçlendirilmesi, ortak değerlerin savunulması bakımından 2016 yılında görüşmelerin hızlandırılması suretiyle büyük ve kapsamlı bir anlaşma noktasına ulaşılma konusunda tam bir mutabakat içerisinde bulunduklarını açıklanmıştır[14].

 

            2011 yılında her iki tarafın mutabakatı ile başlayan görüşmelerin daha da gecikmesine meydan verilmeden ve 2016 yılındaki ABD başkanlık seçimi öncesinde tamamlanabileceği düşünülmektedir.

 

            Anlaşma sağlandıktan sonra yürürlüğe girmeden önce AB tarafında, anlaşmanın Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu tarafından kabul görmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Anlaşma daha sonra 28 üye ülke parlamentolarında da onaya sunulacaktır.

           

            ABD tarafında ise; anlaşmanın Kongre tarafından onaylanması yeterli olacaktır. ABD bakımından özellikle başkanlık seçimi öncesinde bir sorun yaşanmayacağı düşünülmektedir. ABD dış temsilciliklerinin ise, 28 AB üyesi ülke nezdinde kamuoyu oluşturma çalışmaları ile olası sorunları aşma gayreti içerisinde oldukları/olacakları düşünülmektedir.

 

            Onay sürecinin sona ermesi ile birlikte hayata geçirilecek Atlantik Ticaret ve Yatırım Antlaşması (ATYİA) ile Atlantik’in her iki sahilinde yeni, büyük ve varlık değeri yüksek bir ekonomik bölge tesis edilmiş olacaktır.

 

            5.Pasifik İşbirliği Anlaşması (PİA) (11 Aralık 2015):

 

            ABD, doğal olarak coğrafyanın kendisine sağladığı imkanları en iyi şekilde değerlendirmek arzusundadır.

 

            Bu nedenle de bir yandan Atlantik karşı sahili ile (AB) bir ekonomik işbirliği (belki de bütünleşme) girişimini sürdürürken, diğer yandan da Pasifik karşı sahilinde belli ülkeler ile bir yeni serbest ekonomik bölge tesis etme gayreti içerisindedir.

 

            Her iki istikametteki bu girişimlerinin diğer önemli bir boyutu da hiç kuşkusuz güvenliktir. Pasifik İşbirliği Antlaşması çalışmalarının ABD tarafından ifade edilen maksadında; anlaşmanın ABD tarafının bu hayati bölgeye yönelik taahhütlerinin yerine getirilmesine katkı sağlayacağı, bölgedeki muhatapları ve müttefikleri ile işbirliği zeminin gelişmesine katkı sağlayacağı ifade edilmiştir[15].

            Anlaşma kapsamında, şimdilik ABD ve 11 diğer ülke bulunmaktadır[16]. Anlaşma ile Amerikalı girişimciler, çiftçiler ve küçük ölçekli işletmeler (KOBİ), (haksız rekabete maruz kalan) ürünlerini üzerindeki 18.000 vergi ve diğer gümrük sınırlamaları olmadan

11 diğer ülkede pazara sunma imkanı bulabileceklerdir.

 

            Anlaşmaya imza koyan 12 ülkenin ticaret bakanları “bunun 21. yüzyıl için küresel boyutta ticari kuralları yeniden düzenleyen ve ticareti liberalleştiren en kapsamlı anlaşma olduğunu” ifade etmişlerdir.

 

            Anlaşmanın, dünya ticaretinin %40 kadarı ile ilgili kurallara düzenleme getireceği beklenmektedir[17].

 

            Anlaşma, aynı zamanda Çin’in Asya-Pasifik bölgesindeki giderek büyüyen hakim durumuna karşı çıkış anlamı taşımaktadır. Her ne kadar Çin bu işbirliğine katılma için davet edilse de; anlaşma kapsamındaki kısıtlamaların kendi finansal ve ekonomik düzenini etkileyeceği endişesi ile anlaşmaya katılmaya karşı çıkmıştır.

 

            Anlaşma, ülke meclislerinde onaylandıktan sonra işlerlik kazanacaktır.

 

 

 

                                                                                  Av. Reha Taşkesen

                                                                                   Ankara, 08.01.2015

 

 

Birinci bölümün sonudur.



[1] RT, Önemli olduğu tespit edilen gelişmeler aşağıda sıralanmıştır:

1.Dünya Ticaret Örgütü Nairobi/Kenya Konferansı, 2.Çin para biriminin “Özel Çekme Hakkı” sepetine dahil edilmesi, 3.IMF Reform Paketi’nin ABD Kongresi Tarafından Onaylanması, 4. Atlantik Ticaret ve Yatırım İşbirliği Anlaşması, 5. Pasifik İşbirliği Anlaşması, 6. Paris İklim Konferansı/Anlaşması, 7. ABD Merkez Bankası (FED) Faiz Artırım Kararı, 8. Bankacılık Alanında Reform Beklentisi

[2]II.Dünya savaşı sonrasında kurulan düzen “Bretton Wood Sistemi” olarak adlandırılmaktadır. Para ve döviz kuru yönetimine yönelik sistem, 1944 yılında “Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı” sırasında geliştirilmiştir. Bu konferansın önemli sonuçları; Uluslararası Para Fonu” (IMF) ile bir “Uluslararası Kalkınma Bankası” (IMF) kurulmasıdır. Ayrıca, ayarlanabilir bir döviz kuru sisteminin de hayata geçirilmesi sağlanmıştır. Tedavüldeki para altına endekslenmiş ve IMF dünyadaki ödemelerde bir dengesizlik olması durumunda soruna müdahil olması konusunda da yetkilendirilmiştir.

[3] DTÖ 10. Bakanlar Konferansı, 15-19 Aralık 2015 tarihleri arasında Kenya/Nairobi’de toplanmıştır. Toplantı “Nairobi Paketi” adı da verilen TARIM, PAMUK ve GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER (GOÜ) ile ilgili toplam 6 anlaşmanın kabul edilmesi ile sona ermiştir.

[4]DTÖ, Doha Konferansı (2001); Katar/Doha’da düzenlenen DTÖ konferansı son kapsamlı olanıdır. Burada ithal ürünlere konulan sınırlamaların daha makul seviyeye çekilerek dünya ticaret hacminin arttırılması hedef alınmıştır. Ayrıca, GOÜ için ticaret yapabilme imkanlarının geliştirilmesine yönelik “Doha Bakanlararası Gündemi” oluşturulmuştur.

[5] Nairobi Paketi (Nairobi Package): I. Tarım (1. GOÜ Mensupları için Özel Koruma Mevzuatı Geliştirilmesi, 2. Gıda Güvenliği Bakımından Kamu İhtiyacının Belirlenmesi, 3. İhracat Rekabeti, 4. Pamuk, II. GOÜ Sorunları (5. GOÜ için Öncelikli Usullerin belirlenmesi, 6. GOÜ’de Hizmetler ve Hizmet Üretenler Menfaatine Öncelikli İyileştirmelerin Hayata Geçirilmesi ve GOÜ Hizmetler Ticaretine Katılımı).

[6]https://www.ecb.europa.eu/paym/groups/pdf/fxcg/special_drawing_rights.pdf?028d835f5be5e6ec6441e14a2aa6fa40

1970’li yıllara gelindiğinde ABD Dolarının ve altın rezervinin, “Bretton Wood Sistemi” kapsamında işlemekte olan uluslararası ticaret ve borsa faaliyetlerini destekleme konusunda yeterli olamadığı görülmüştür. 1969 yılında Uluslararası Para Fonu (UPF/IMF) bünyesinde tesis edilen ÖÇH/SDR (Special Drawing Rights) varlık sepeti, giderek artış gösteren ticaret hacminin ihtiyacını karşılamıştır. Bu varlık sepetinin diğer bir faydası da; eldeki mevcut doları bu sepete tahvil etmek suretiyle doların değer kaybetmesinin önüne geçilmiş olmasıdır.

[7] https://www.imf.org/external/np/pp/eng/2010/103110.pdf

UPF/IMF Kota ve Yönetim Reformu (IMF Quota and Governance Reform)

[8] http://www.aiib.org/html/aboutus/AIIB/

Asya Altyapı ve Yatırım Bankası-AAYB (Asian Infrastructure and Investment Bank-AIIB)

AAYB mevcut çok taraflı/katılımlı kalkınma bankalarını tamamlayan ve işbirliği içerisinde çalışan, bölgesel önemli yatırım ihtiyaçların cevap verecek bir banka olarak faaliyet gösterecektir.  57 kurucu ülke temsilcisi 29.06.2015 tarihinde Çin/Beijing’de düzenlenen törende bir araya gelmiş ve Kuruluş Sözleşmesi (Türkiye’de dahil olmak üzere) 50 ülke temsilcisi tarafından imzalanmıştır. Sözleşme 31.12.2016 tarihine kadar imzaya açık olacaktır. AAKB’nın 2015 yılsonu itibarıyla çalışmaya başlayabileceği beklenmektedir.

[9] http://www.wsj.com/articles/congress-set-to-approve-imf-governance-overhaul-1450280799

Hindistan, Brezilya, Türkiye ve diğer ülkelerin küresel ekonomiye katkıları/etkileri oranında IMF bünyesindeki oy ağırlığının da artacağı beklenmektedir. Bu reform çalışması dünyanın 2. Büyük ekonomisi olan Çin’in, IMF bünyesinde Almanya, Fransa ve İngiltere’nin de önüne geçmek suretiyle 3. Pay sahibi olmasına yol açacaktır. Bu mutabakat aynı zamanda kriz anlarında üye ülkelerden çekilen varlık değerinin de artık normal ödünç verme hesaplarında tutulmasına imkan verecektir.

[10] https://www.imf.org/external/np/sec/pr/2015/pr15573.htmMs. 

“Temsil yeteneği daha yüksek ve yenilenmiş bir UPF/İMF, 21. yüzyılda 188 üye ülkenin ihtiyaçlarının karşılanmasına çok daha donanımlı şekilde hazır olabilecektir.”

[11] http://data.worldbank.org/country/

http://data.worldbank.org/region/EUU

Trans-Atlantic Trade and Investment Partnership

Gerçekte bu ortak hareket iki ekonomik bölge arasında yeni ve daha büyük bir ekonomik bölge tesis edilmesine yönelik girişim olarak düşünülmektedir. Bir tarafta NAFTA (ABD, Kanada ve Meksika) diğer tarafta ise AB (28 ülke) yer almaktadır. Ortalama gelir seviyesi $ 35.000/kişi olan iki tarafın (NAFTA $ 34.896 ve AB $ 35.718) bir araya gelmesi ile yaklaşık 1 milyar nüfusa sahip (NAFTA 480 milyon ve AB 508 milyon) büyük ve yeni bir ekonomik bölge ortaya çıkmış olacaktır.

[14]http://trade.ec.europa.eu/doclib/press/index.cfm?id=1230http://trade.ec.europa.eu/doclib/press/index.cfm?id=1413

Avrupa Komisyonu Ticaret (Bakanı) Sorumlusu Cecilia Malmström ve ABD Ticari İşler temsilcisi Büyükelçi Michael Froman tarafından yapılan ortak açıklama, 11.12.2015, Brüksel.

[15] https://ustr.gov/tpp/#strategic-importance

“Anlaşma, ulusal güvenliğin dayanağını teşkil eden ve uluslararası alan ile de irtibat kurmasına imkan sağlayan ABD ekonomisine güç katacaktır. Bu anlaşma, bir yandan küresel ekonominin (ortak) çıkarlarımızı ve değerlerimizi de ihtiva ettiğinin anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Anlaşma, aynı zamanda bu hayati bölgeye yönelik taahhütlerimizin yerine getirilmesine katkı sağlayacak, bölgedeki muhataplarımız ve müttefiklerimiz ile işbirliğimizin gelişmesine yardımcı olacaktır.”

 1. Trans-Pasific Partnership-TPP strengthens the U.S. economy, which is the foundation of U.S. national security and a critical source of our influence abroad. 2.TPP helps ensure that the global economy reflects our interests and values by requiring other countries to play by fair wage, safe workplace, and strong environmental rules that we help set. 3.And TPP reinforces our commitment to this vital region, helping us strengthen our relationships with our partners and allies.”

[16] RT, 12 ülkenin nüfusu ve bölgelere dağılımı şu şekildedir:

Kuzey Amerika (NAFTA) ülkeleri (469.250.000): ABD (312.500.000), Kanada (35.000.000), Meksika (121.750.000), Güney Amerika ülkeleri (47.940.000): Peru (30.440.000), Şili (17.500.000), Doğu ve Güneydoğu Asya ülkeleri (258.700.000): Japonya (127.000.000), Vietnam (95.000.000), Bruni (500.000), Singapur (5.700.000), Malezya (30.500.000), Okyanusya ülkeleri (27.200.000): Avustralya (22.750.000), Yeni Zelanda (4.450.000).

Toplam Nüfus: 803.090.000

[17] http://www.theguardian.com/business/2015/oct/05/trans-pacific-partnership-deal-reached-pacific-countries-international-trade

“Halen sadece Kongre ile de sınırlı olmayan önemli sorunlar ile karşı karşıya olan anlaşma, sanayi alanını önemli ölçüde etkileyecek ve peynirin fiyatından kanser tedavisinin maliyetine kadar birçok konuda önemli sonuçlar ortaya çıkaracaktır.”

Av. Reha TAŞKESEN | Tüm Yazıları
Hits: 2206