Özel Yetkili Yargı

~ 02.07.2011, Ataol BEHRAMOĞLU ~
Cumhuriyet tarihimizin tanıdığı ilk özel yargı kurumu İstiklal Mahkemeleri’dir.
Bu gün hiç kimse bu özel yetkili mahkemelerde yapılan yargılamaların, verilen hükümlerin âdil olduğunu, hukukun evrensel kurallarına uygun nitelik taşıdığını düşünmüyor.
***
Özel yetkili yargı kurumuna dönüşebilecek sonraki bir girişim, Demokrat Parti hükümetince TBMM içinde oluşturulan Tahkikat Komisyonu idi…
İktidardaki bu partinin Meclis Grubu’nca 7 Nisan 1960’ta yayımlanan bir bildirideCHPnin ülkedeki bütün yıkıcı grupları çevresinde topladığı, halkı, orduyu iktidara karşı ayaklanmaya kışkırttığıöne sürülmekteydi.
Bu bildirinin hemen ardından, 18 Nisan 1960’ta 15 DP milletvekilinden oluşan Tahkikat Komisyonu kuruldu.
Meclis’in 27 Nisan 1960 tarihli oturumunda yine iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla muhalefetin eylemlerinin soruşturulmasıgörevi verilen bu komisyonun, bu tarihten bir ay sonra 27 Mayıs 1960 darbesiyle varlığı sona ermese, neler yapabileceği kuruluş gerekçesi ve amacından bellidir…
1960 darbesi Demokrat Parti’yle birlikte, onun özel yetkili soruşturma kurumuna da son vermiş oldu…
1960 darbesi sonrasında kurulan Yassıada Mahkemesi ise bu darbenin özel yetkili yargı kurumuydu…
Yassıada’da kurulan özel yetkili mahkemede yapılan yargılamaların ve verilen hükümlerin adil olduğunu, hukukun evrensel ilkelerine uygun nitelik taşıdığını bugün herhalde kimse savunamaz…
***
Bunların ardından yine özel yetkili yargı kurumları olarak Devlet Güvenlik Mahkemeleri 1961 Anayasası’na eklenen bir hükümle 1973 tarihinde kurulmuş, fakat Anayasa Mahkemesi’nin iki yıl sonra aldığı bir iptal kararı ile varlıklarına son verilmişti…
Tekrar ortaya çıkmaları 12 Eylül faşist darbesinin 1982 tarihinde halkımızın oyuna sunulan ve yüzde doksanın üstünde bir oyla kabul edilen anayasası iledir…
Bu mahkemelerde yapılan yargılamaların, verilen hükümlerin, hukukun yüzkarası olduğunda herhalde kimsenin kuşkusu olmasa gerek...
***
Böylece günümüzün özel yetkili yargı kurumları olanÖzel Ağır Ceza Mahkemelerine gelmiş oluyoruz...
Bu mahkemeler, ülkemizin AB hedefleri ve bu hedefle ilgili uyum paketleri bağlamında, 1982 Anayasası’nın DGM’leri düzenleyen 143. maddesinin kaldırılması sonucunda çıkarılan bir yasayla onların yerine kurulmuş olan kurumlardır...
Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nden herhangi bir farkları bulunmadığı için de AB’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin gözünü boyamak için oluşturulmuş takıyyekurumlarıdır...
Özetle söylenecek olursa, tek partili bir özel dönemin ürünü olan İstiklal Mahkemeleri’nin, Demokrat Parti’nin kurmaya ömrünün yetmediği özel yetkili bir kovuşturma ve sonuç olarak yargı kurumunun, bir darbe sonucunda Yassıada’da kurulan mahkemenin ve yine bir (üstelik faşist) darbenin ürünü Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin, kuruluş amacı ve işleyişiyle günümüzdeki benzeridir.
Yukarıda adlarını saydığım özel yetkili mahkemelerin gerekçelerini de belirtmiş oldum. Peki, günümüzün özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kuruluş gerekçesi ve işlevi nedir?
Askeri bir darbe ya da tek parti döneminde olmadığımıza göre, gerekçe ve işlev nedir?
Sivil bir darbeyi kollayıp korumak mı?
Sivil darbe karşıtlarını, tıpkı Demokrat Parti’nin Tahkikat Komisyonu için uydurduğu bir gerekçenin neredeyse tıpatıp aynısı ile sindirip yok etmek mi?
Bunlar değilse nedir, ne olabilir?
***
Gerekçe ve işlev ne olursa olsun, günümüzdeki özel yetkili ağır ceza mahkemelerinden hukukun evrensel ilkelerine uygun âdil kararlar beklemek boşunadır, havanda su dövmektir, kendini aldatmaktır.
Bu mahkemeleri her türlü muhalefete karşı bir tehdit silahı olarak kullanan ve uygulayan günümüz siyasal iktidarından demokratlık beklemek de aynı ölçüde boş bir hayaldir.
Olması gereken, bu mahkemelerin ortadan kaldırılmasıdır.
Bu mahkemeleri Avrupa Birliği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi kurumlar nezdinde yargılatmak, hukukun evrensel ilkelerine aykırılıklarını gözler önüne sermek ve mahkûm edilmelerini, sonuçta da kapatılmalarını sağlamaktır...
İktidar sözcülerinin ve (geçmişin özel yetkili yargı kurumlarını eleştirirken günümüzdekileri yüzleri kızarmaksızın savunan) medyadaki yandaşlarının, yargı kavramına saygı söylemi arkasına gizlenerek utanç verici bir ikiyüzlülükle söyledikleri yalanları, saptırma ve demagojilerini yüzlerine çarpmaktır...

(Cumhuriyet 02.07.2011)

Ataol BEHRAMOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 3444