Terörsüz Türkiye!

~ 23.05.2025, Av. Dr. Başar YALTI ~

Bazı sözcükler vardır sihirlidir. Barış gibi, adalet gibi, özgürlük gibi, demokrasi gibi. Bu soyut sözcükler, olumlu anlam taşır ama kendilerini koruyamazlar, içlerini istediğiniz şekilde doldurabilirsiniz. Hele politikacı iseniz bu sözcüklerle oynayabilir, sihirbazlara taş çıkartırcasına eğip bükebilirsiniz. İnsanların ağzını açık bırakan ütopyalar üretebilirsiniz.

Politik iktidarlar daha beterdir. Onlar, evrensel anlamı olan bu tür kavram ve sözcükleri kullanırken içine “cinlik” katarlar. Toplumu büyülemenin, insanların zihinlerini bulandırmanın, kendi siyasal projelerini dayatmanın aracı olarak kullanırlar. Dolayısıyla dilimizde türkü olmuş, şiir olmuş bu güzel sözcüklerin anlamını, siyasal iktidar kullandığında anlamını çözmek için uzman olmak, siyasal analiz yapmak gerekir.

“Barış hâkimlikleri” kuruyoruz diyerek sizi en militan hâkimlerin önüne atabilirler örneğin. İmar barışı diyerek bütün imar mevzuatına aykırı yapıları meşrulaştırabilirler. George Orwell’in 1984 adlı romanında anlatıldığı gibi sevgi bakanlığı kurup en küçük hareketinizi dahi denetleyen distopik bir ülke yaratabilirler. Sözcükleri yasaklayarak konuşma ve düşünme gücünüzü birkaç yüz sözcüğe indirgeyebilirler. “En özgür ülke” diyerek sokak röportajlarını yasaklayabilir, basın mensuplarını içeride tutabilir, adalet diyerek suçsuz insanları hapislerde çürütebilirler.

Demokrasi diyerek her türlü hileye başvurabilir, hukuk diyerek hasımlarını yargı yoluyla bertaraf edebilirler. Ve “terörsüz Türkiye” diyerek temel anayasal ilkeleri (üniter devlet, laik, demokratik cumhuriyeti) yok edebilir, Türkiye’yi bölebilir, Lozan antlaşmasını yok sayabilirler.

KİTLELERİ MANKURTLAŞTIRMA

Öyle anlaşılıyor ki mutasyona uğramış milliyetçi bir partinin girişimi ile öteki uçtaki terör örgütü, “barış” adı altında BOP projesinin Türkiye’de yürürlüğe girmesi için bir araya getirildi. Doğal olarak yandaş koro hemen barış, “terörsüz Türkiye”, “halkların kardeşliği”, “bin yıllık birliktelik” gibi kimsenin karşı çıkamayacağı temalarla propagandaya başladı.

Herhangi bir zor kullanılmadan kontrolü mümkün olduğu için, totaliter/ otoriter rejimlerin “uysal yurttaş” yaratma gibi bir işlevi vardır. Bunu basın, eğitim, cezaevi ve propaganda bakanlıkları yoluyla yaparlar. Bilindiği üzere halinden memnun “köleler” değişim istemezler. Aksine mevcut rejimin, statükonun, istikrarın korunması için çalışırlar. Cesur Yeni Dünya adlı kitabında Huxley, halinden memnun kitleleri onlara zevk hapları dağıtarak kontrol altında tutar. Otorite, uykuda öğrenme ve bilinçaltına işleme yöntemlerini kullanarak zihinleri kontrol altına alır ve şartlandırır. Böylece kitleler kolayca güdülenir. Bir başka deyişle mankurtlaştırılır. Bilinir ki propagandanın en önemli başarısı bir şey yapmak, yaptırmak değil, bir şeyi yapmaktan alıkoymaktır.

Toplum bu çerçevede, “terörsüz Türkiye” sürecini sessizce izliyor. En muhafazakârından sosyalistine, kafalar karışık. Kim terörsüz Türkiye istemez ki!

Oysa geldiğimiz aşamada, yapılan açıklamalara bakıldığında sorunumuz Kürt sorununun çözülmesi olmaktan çıkmış, onu da kapsayan Cumhuriyetin varlığı-yokluğu sorununa dönüşmüştür.

ÜNİTER, LAİK, DEVRİMCİ CUMHURİYETE SALDIRI

Siyasi iktidar doğrudan kendisinin söyleyemediği ya da bu aşamada söylemeyi uygun bulmadığı düşüncelerini artık başkalarına söyletiyor. Bunu bir ara en gerici unsuru HÜDA PAR aracılığıyla yapıyordu, şimdiyse bölücü unsur PKK’yi kullanıyor. Dikkat edilmeli, gericilikle bölücülük aynı amaçta birleşiyor: “1923 Cumhuriyeti”nin yıkılması! “Terörsüz Türkiye” ve barış gibi olumlu kavramların arkasında gizlenen sihirbazlık ve “yeni anayasa” ısrarıyla kastedilen Türkiye Cumhuriyeti yerine, güya genişleterek, “Türkiye federal cumhuriyeti”ni kurmak ve bu yolla mevcut üniter nitelikli, laik, demokratik hukuk devletini, Cumhuriyetin devrimci yönünü ortadan kaldırmaktır.

Bunu, düşünsel tutsaklığı olmayan sade zihinler kolayca görmektedir. Ayrıntılarda boğulmadan söyleyebiliriz ki “terörsüz Türkiye” sürecinin yayımlanan veya kamuoyuna duyurulan aşamaları ve yapılacaklar listesi, emperyalist güçlerin hazırladığı genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi’nin yürütüldüğünü ve Türkiye’yi de fiilen kapsamına aldığını gösteriyor.

Emperyalist projelerin, halkların kardeşliğine ve gereksinimlerine hizmet etmediği tarihsel bir gerçektir. Bu bakımdan, küresel sermayenin çıkarları ve BOP gereksinimlerine göre şekillendirilmiş yeni süreç, çok hevesli gözüken Kürt politik kesiminin hevesini kursağında bırakabilir. Kürt kökenli yurttaşların barış, demokrasi ve adalet beklentisini boşa çıkarabilir.

Bu süreçte, yürütülen projenin sonuçlarını gören ve laik, demokratik Cumhuriyetten yana olanlara düşen bir görev var. Konuyu duygusallaştırmadan, hamasete yer vermeden ve en önemlisi de bu işin (şimdiki) Meclis’te çözüleceği gibi bir aymazlığa düşmeden projeyi ve sonuçlarını halka anlatmak, ülkenin bütünlüğünün, laikliğin ve demokrasinin açık bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu, korunmaya, sahip çıkılmaya gereksinimi olduğunu topluma göstermektir. Bu, hepimizin yurttaşlık görevidir.


https://www.cumhuriyet.com.tr

Av. Dr. Başar YALTI | Tüm Yazıları
Hits: 5475