BBC’de pazar gecesi “Mısır” üzerine çok ilginç bir program vardı. Bir bölümü Christiane Amanpour-Hillary Clinton söyleşisine ayrılan programa Arap dünyası uzmanları ile ABD yönetimini yakından izleyen gözlemciler katılmıştı. Clinton-Amanpour röportajı ardından Washington ve Arap dünyası ilişkilerini masaya yatıran BBC’nin konukları, ABD başkentinde yabana atılmayacak bir “panik havasının” estiğini ortaya koydu.
Obama yönetimi dış politikası adına konuşan bir kadın konuk “Olan bitenin nelere gebe olduğu hakkında en ufak bir fikrimiz yok!” dedi: “Örneğin sosyal medya olgusuyla şimdiye dek hiç karşılaşmadık. Bu yeniliğin sonuçları hakkında hiçbir tecrübemiz yok…”
Onca mesele arasında bu konu kafama takıldı…
Batı basını; “Mısır’daki isyanı”, -Christiane Amanpour gibi iki elin parmaklarını geçmeyecek sayılı uzman muhabir dışında- büyük oranda “yurttaş gazeteciliği” tabir edilen bloglar ve doğrudan tanıklıklara dayanan yeni “sosyal medyalar” üzerinden izliyor…
İçinde yaşadığımız dünya -bundan 8 yıl önce!- “embedded/iliştirilmiş gazeteciliğe” abanan “Irak savaşı dünyasından” çok farklı.
Obama yönetiminin; Bush yönetimi gibi, uluslararası algıları “embedded medya” üzerinden biçimlendirip yönlendirme imkânı, bundan böyle kısıtlı. BBC’deki kadın, “sosyal medya karşısında ABD yönetiminin çaresizliğinden” söz ederken, üstü kapalı bunu kastediyor, “artık eskisi gibi Washington’ın kalıplarıyla uluslararası kamuoyuna formüllerimizi dayatamıyoruz!” demeye getiriyordu…
Mısır isyanının başından bu yana ABD başkentinde esen “kontrolü kaybetmek ve panik havasında” bu önemli bir etken.
Sırlar artık ortadan kalktı. “Yeni dünyanın” sonlanmak bilmeyen “şeffaflık ihtiyacı” karşısında, “reel politiğin karanlık denklemlerini” nasıl yürürlükte tutacağı bilinmiyor.
Washington ‘zikzakları’
Bu, “reel politik dengeler” ve “kriterlerin” geçerliliğini yitirmesi demek değil.
Bilakis…
Filistinliler üzerinde yoğun baskı uygulamak başta olmak üzere Batılı güçlerce geçtiğimiz haftaya dek kayıtsız şartsız desteklenen Hüsnü Mübarek döneminin sonu, Batı dünyası için tam bir kâbus…
Ortadoğu’daki bekçilik rolünü sadakatle yerine getiren Mübarek’in satranç tahtasından yok olması, Batı kançelaryalarında bu nedenle bugüne değin görülmemiş bir şok yaratıyor.
Üst düzey AB temsilcileriyle AB ileri gelenlerinin, bu yüzden ağzını bıçak açmıyor. Hafta içinde kesif suskunluğa gömülen İsrailli yetkililer, Obama ve Avrupalı güçlerden şimdi -son çare olarak!- “Aman Mübarek’i harcamayın! Sakın ola onu satmayın!” diyerek yardım dileniyorlar…
“Ortadoğu’nun rakip tanımayan tek demokrasisi olmakla övünen” İsrail; “ileri Batı demokrasilerinden” Mısır halkına karşı “diktatöre” kalkan olmasını istiyor. Ve Obama yönetimini, “(Sokaklarda ‘hak’ arayan) bu Arapları sen azdırdın!” diye sıkıştırıyor.
Washington ise olan biten karşısında açmazda. Sürekli yalpalıyor ve tam ne diyeceğini bilemiyor. Obama, Clinton… bir gün öyle, bir gün böyle konuşuyorlar.
İsyancılar sokaklarda “reisin” posterlerini paralarken, Mısırlıları karşısına almak pahasına “Mübarek hükümeti istikrarlıdır!” demeci veren Hillary Clinton; olaylar tsunami halini alınca, bu kez çark ediyor ve Mübarek’in şimdi gidici olduğunu ima eden söylemlere sarılıyor.
İran, Irak’tan sonra ‘üçüncü hezimet mi?’
Uysal, konformist, kaderci, otoriteye saygılı Arapların, birdenbire böyle zembereğinden boşalmışçasına meydanlara dolması; “zafere dek devrim!” ve “diktatörü devirene dek” sloganlarıyla boy ölçüşerek hedefe kilitlenmesi… kimse tarafından uzun boylu hesaplanmamış…
İsyanla eşzamanlı ortaya dökülen “WikiLeaks” belgelerinde; ABD’nin gerçi “Mübarek’e baskı koymak amacıyla”, muhalefet gruplarına 2008/2009 -Obama!- döneminde destek verdiği bariz biçimde görülüyor…
Ama Washington belli ki muhalefet odaklarına verilen bu desteğin… işleri böyle bir zamanlamayla/bu noktalara taşıyabileceğini hesaba katmamış.
Amerikalılar 82 yaşındaki kocamış diktatörün sonrasını yönlendirmek ve Mısır’da bir “rejim değişikliği” yaratmak amacıyla belli ki bir süredir epey mesai harcamışlar. Ne var ki olaylar, “Mübarek’in alternatifi” tam oluşturulmadan, şirazeden çıkmış…
Beklenmedik bir kontrpiyede kalmak durumu olmasa, Obama yönetiminden böyle açık biçimde “gaf” şeklinde algılanan mesajlar çıkar mı?
“Kontrolden çıkan” isyanın ivmesi karşısında, sürekli şimdi iki geçmiş olaya gönderme yapılıyor.
Biri, 2003’te Ortadoğu’nun altını üstüne getirmek pahasına Bush’un Irak’ta Saddam’ı devirmek suretiyle gerçekleştirmek istediği “rejim değişikliği”…
Diğeri, ’79’da Humeyni devrimine hazırlıksız yakalanan Carter örneği…
Washington’daki paniğin adı işte şimdi bu: Üçüncü kez dünyanın en stratejik bölgesinde ters köşeye yatırılmak!
(Cumhuriyet 01.02.2011)