Hukuk ve Diğer Disiplinlerle Olan İlişkileri

~ 08.07.2009, Av. Muazzez ÇÖRTELEK ~

Görünüşte ilişkileri dolaylı gibi duran disiplinler yakından incelendiğinde, aralarındaki alışverişin ne denli doğrudan olduğu görülür. Sosyoloji, tarih, edebiyat, psikoloji arasındaki kesişimler, birçok araştırma ve incelemenin konusu olmuştur. Ancak, hukuk ile bu alanların ilişkileri özellikle ülkemizde gereği gibi inceleme alanı bulabilmiş değildir. Ancak, hukuk ile felsefe ve sosyoloji ilişkisi, diğer disiplinler arası ilişkilerin çok ötesinde bir anlam ve değer taşımaktadır.

Hukuk sosyolojisinin tanımı, bu alanın amacını da açıklar: “Hukuk sosyolojisi, hukuk tarihi araştırmalarının sağladığı malzemeden de yararlanarak, hukuk yaşamında yürürlükte bulunan düzeni bulmaya ve açıklamaya çalışır.”.

Psiko-fizik fenomenler, olaylar, davranışlar, kararlar, fikirler, sebep-sonuç / nedensellik ilkesine dayanan beyanlar inceleme konusu yapılır. Hukuk sosyolojisi hukuku, hukuk dogmatiği gibi, ideal bir muhteva / içerik olarak değil, hukuk yaşamını meydana getiren fiili ve bilinçli davranışlar açısından inceler. Örneğin, mahkeme kararlarında görülen tamamen mantıki ve hukuki nitelikteki kanıtların arkasında, hangi sosyal ve psikolojik etkenlerin rol oynadığı sorunu, hukuk sosyolojisinin içinde irdelenir.(*)

Geleneksel anlamda felsefe, varlığın ve bilginin ilklerini incelemekte, insan bilgisinin sınırları ile yaşamın anlamını ve amacını sorgulamaktadır.

Hukuk felsefesi ise, öncelikle hukuk kavramının tanımını, hukuki düşünme ve anlama metotlarının analizini ve hukukun değerlendirilmesine ilişkin sorunları ele alır. Bu çerçevede, ahlak ile hukuk ayırımı, hukukun geçerliğinin bağlayıcılığı ile birlikte değerlendirilebileceği, hukukun normatifliği, hukuki muhakemenin özellikleri, adalet kavramı, ceza yaptırımı gibi konular, hukuk felsefesinin sorunları olarak ele alınmıştır.

Hukukun kurallara dayalı bir sistem olduğu düşünülecek olursa, bu sistemi oluşturan kavramların, insanın düşünce tarihi ile birlikte başlayan uzun bir yolu kat ettiği ve insanoğlunun bu kavramları geliştirmek için bu yolu sürdürmek zorunda olduğu kuşkusuzdur.

Hukukun diğer disiplinler ile ilgisi ise, ilk bakışta öne çıkan bir durum değildir. Ancak, hukuk ile tarihin, psikolojinin, dilbiliminin ve elbette edebiyatın ilişkileri incelemeye değerdir ve ülkemizde yeterince incelenmiş konular değildir.

Oysa, örneğin hukuk ile edebiyat arasındaki ilişkilere eski tarihlerden beri değinilmektedir. Bu gözlemlerin Platon ya da Aristo’ya kadar gittiği söylenebilirse de, günümüzde “Hukuk ve Edebiyat” çalışmalarının başlangıç noktası olarak Yargıç Wigmore ve Yargıç Candozo’nun 1907’lerdeki çalışmaları kabul edilmektedir.

Ancak Mme. de Stael’in 1801 tarihli “Edebiyata Dair” isimli eserinin bu çerçevede bir ilk olduğu, zira bu eserin adalet, gelenekler ve insan hakları ilişkisini irdelediği belirtilmiştir.(**)

Hukukun farklı alanlar çerçevesinde incelenmesinin, örneğin epik tiyatro tekniklerinin kullanılmasının hukuk fakültesi öğrencilerinin değer yargılarına ve hukuk sistemine eleştirel bakarak, adalet bilinçlerini dönüştürebilmelerinde edebiyatın oldukça büyük bir rol üstlenebileceği belirtilmektedir.(***)

Farklı alanlar ile hukuk kavramlarına karşılaştırmalı bakışlar ve özellikle hukuk felsefesi ile sosyolojisinin, hukuk öğrenimi içinde, hak ettiği yeri bulması, hiç kuşku yok ki hukuk uygulaması ile sisteme ciddi katkılar sağlayacaktır.


__________________

(*) Prof. Dr. Adnan GÜRİZ, “Hukuk Felsefesi”, Ankara, 1987.
(**) Varlık Dergisi, Edebiyat ve Hukuk Özel Sayısı, Ocak – 2006.
(***) Hüseyin ÖNTAŞ, “Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisinin Alt Dallarından Biri Olarak Hukuk ve Edebiyat”, Varlık Dergisi, Edebiyat ve Hukuk Özel Sayısı, Ocak – 2006.

Av. Muazzez ÇÖRTELEK | Tüm Yazıları
Hits: 54741