YARGITAY Başsavcısı’nın üniver-sitelerde başörtüsüne ilişkin açıklaması ile, sorunun iyice içinden çıkılmaz hale getirilmesi yolunda bir adım daha attı.
Aslında, daha önce, başörtüsüne ilişkin düzenlemenin, Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi ve başörtüsü ile laiklik arasında doğrudan ve esaslı bir bağ kurmak yolunun açılması, fevkalede yanlış bir işti. Başörtüsü yasağını sürdürmek adına, laiklik ilkesine ve onun hukuki çerçevesine büyük zarar veriyor, bunu görmek lazım.
* * *
Laikliği önemseyenler, laiklik ilkesini katı biçimde tanımlamak ve bu tanımı hukuki çerçeve içinden dayatmak yerine, laikliği demokratik bir siyaset ve toplum anlayışı ile buluşturmak adına çaba göstermekten imtina ettikleri sürece laiklik ilkesi ve onun hukuki güvenceleri yara almaya devam edecek. Asıl önemsenmesi gereken husus bu.
Laiklik ilkesi, toplumsal ve siyasal hayatın dini referanslı baskılardan uzak tutulmasının güvencesidir. Bu açıdan demokrasinin vazgeçilmez koşullarından biridir. Diğer yandan, demokrasi, özgürlük merkezli bir toplumsal barış ortamı vaat eder. O nedenle, laiklik ilkesi özü korunmak şartıyla, toplumsal/siyasal talepler doğrultusunda yorumlanmak durumundadır. Bu ufuktan yoksun, katı bir laiklik tanımı, kendisini güvenceye alan hukuki çerçeveyi zedelemekten, ona itibar kaybettirmekten başka bir işe yaramaz, yaramıyor.
* * *
Başörtüsü konusunda yasağın kalkması yönündeki düzenlemenin, Yargıtay Başsavcısı’nın iddia ettiği gibi, ‘dinsel inanç veya dinsel kurallarla doğrudan bağlantı kurularak yapılan düzenleme olduğu’ için, laikliğe aykırılığı, tartışmaya muhtaç bir iddiadır. Zira, laiklik prensibinde esas olan, dinsel baskılara karşı güvence oluşturmaktır, özgürlük/serbesti taleplerine siper olmak değil.
Demokratik ve laik bir düzende, dini inanca gönderme yapan toplumsal talepler dikkate alınmaz demek mümkün değildir. Üstelik, halihazırda, toplumsal hayatımızda, dini referanslı düzenlemeler yok değil, dini bayramların resmi bayram olması bunların en önemlisi. Esas olan, yapılan düzenlemelerin, bir talebe cevap verirken baskı aracı olup olmamasıdır. Başörtüsü ile üniversiteye girmek, bir baskı aracı değil, bir özgürlük/serbesti talebi olması nedeniyle laikliğe aykırı olduğu söylenemez.
* * *
Ana muhalefet partisi başta olmak üzere, bu düzenlemeye karşı çıkanların ileri sürdüğü, geleceğe dair muhtemel baskılar, tartışma konusu olabilir, ancak halihazırda baskı oluşturmayan bir özgürlük talebinin önünü kesmek için gerekçe olamaz. Bu konuda, en ciddiye alınması gereken kaygının, ilköğrenimde başörtüsü konusu olduğu doğrudur. Muhalefetin bu konuyu tartışmaya açması anlaşılır, ancak bu tartışmayı, üniversite konusunun çözümünden bağımsız yapmak daha doğru olur.
Laikliği önemseyenler, iktidar partisinden geleceğe dair teminat istemek yerine, tüm güçlerini, topluma laikliğin önemini anlatmaya ve ona itibar kazandırmaya harcasalar, daha iyi bir teminat zemini yakalamış olurlar. Zira, laikliğin en iyi ve güvenilir teminatı, onun demokrasi için önemini anlamış ve benimsemiş bir toplumdur, yasaklar değil.
(Hürriyet 23.10.2010)