Zengin ve Dilencinin Haklılığı ve Küstahlığı Üzerine

~ 11.06.2009, Yeni Yaklaşımlar ~

Türkiye’den Hindistan’a kadar, bütün dilenciler raahtsız edici, daha da öte tehdit edicidir. Gözlerine üç saniyelik bir bakış, kesinlikle cesaret işidir……

Siz onun dilenemsinden, insan onurunu bunca aşağıda tutmasından utanırsınız; ya onu böyle düşkün görmek istemezsiniz ya da ayağa kaldırıp kendinize denk tutmak istersiniz. Ve lakin nafile, onun niyeti denklik değildir. Sizi yükseğe çıkarıp, kendini en dipte tutarak, aradaki mesafeyi açıp, sizden koparacağı sadakayı olabildiğince büyütmek, onun kazanma yoludur. Çünkü siz ne kadar yüksekteyseniz, aşağıya atacağınız “parça” o kadar büyük olur. Sadece dilenciliğin değil ama dalkavukluğun temelinde de, bu şaşmaz gerçek yatar.

Orta Anadolu bozkırlarından, Arap toprakalrına, İran’dan Hindistan gerilerine kadar bu coğrafyada, bütün zayıfların bilinçaltına kazanmıştır ki, kendilerinin yaşama hakkı, ancak güçlülerin bir sadakadır. Yüzyıllar belki de bin yıllar önce, güçlü ile zayıfın dengesi az çok birbirine yakınken, bir süre gelgitler yaşanmış, ama sonunda yaşam her zaman olduğu gibi güçten yana tercihini koymuş, ip kopmuştur. Bugünden ötede, hiçbir zayıf, bin yılların oluşturduğu dengeyi değiştirmeyi deneyecek hayalcilikte değildir. İki toplumsal katmanın arası derin biçimde açılmış, herkes kendi katmanına razılanmış ve tapusunu almıştır. Artık herkesin toplumsal statüsü, etrafa “horozlanmak” için, ona ayrılmış bir çöplüktür bugün. Onun için bu ülkenin güçlüleri tamamen sorumsuz, zayıfları ille de küstahtır; herkesin tapulu alanında fazladan şımarmaya hakkı vardır, kendi gerçeğine denk olarak! Zenginlerimizin debdebeli bir hayat, kayıtsız şartsız haklarıdır! Yalnızca zenginimiz böyle düşünmemektedir; aynı zamanda onların lehine fakirlerde buna inanmaktadır. Onun için bu topraklarda halkın malı için, “verdimse ben verdim kime ne” diyebilen güçlüler çıkmış ve zayıflar da bu ahvalde bile o güçlüden emir dilenmeye devam etmiştir! Bu coğrafyada, debdebe bir haksa, şüphesiz dilencilikte haktır! Çünkü dilencinin, sınırları belli, tanımlı, ilelebet değişmez bir tapulu toplumsal statüsü vardır. O yüzden ne dilencinin küstahsızlığı haksız, ne dilencilik ayıptır. Benzer olarak, zenginliğin gösterilmesi de asla ayıp değil, toplumsal gerekliliktir. Kim kimden ne dilenecektir, ancak bu sayede bilinebilir. Onun için buralarda insanlar besili durmanın somut göstergesi olarak durduk yer de diş karıştırır, iri koltuklara yayılır, konuşurken çene kaldırırlar. Doğuda besili olmanın estetik bir değeri vardır. Kadının tombulu, erkeğin göbeklisi özen toplar.

Cumhuriyet / Tahir M. Ceylan

Hits: 26123