Çocuklarımızda internet bağımlılığı pandemisi

~ 08.04.2023, Erhan Nalçacı ~

 Önemli olan var olan teknolojiyi, bu asalak, zararlı, insan düşmanı sınıfın elinden almak, onu emekçilerin mutluluğu ve refahı için kullanılır hale getirmek. 

Geçen hafta Silikon Vadisi’ndeki krizden bahsetmiş ve 1970’lerden itibaren ABD’de ortaya çıkan teknoloji tekellerinin yaptıkları atılımla kapitalizmin ömrünü uzattıklarını söylemiştik. 

Üretici güçlerdeki sıçrama teknoloji ile birlikte insanın gelişimini de kapsar. Teknolojinin gelişimine rağmen insan güdükleşiyorsa burada üretici güçlerin gelişiminden bahsetmek zorlaşır, başka bir deyişle üretici güçlerin gelişimini boğan bir üretim tarzı tarih sahnesinden çekilmeye hazır hale gelmiştir. 

Bu boğulmanın çok yönü var ama bu yazıda pandemi haline gelen çocuklarda internet (dijital oyun, cep telefonu, sosyal medya vb.) bağımlılığını ele alalım. 

Niye pandemi diyoruz? 

Çünkü bütün dünyada salgın halinde. 2022’de yapılan 64 ülkeden her yaştan 2 milyondan fazla bireyi kapsayan bir çalışma bağımlılık oranını %27 olarak bildirmiş, yani nerdeyse her dört kişiden biri internet bağımlısı. Türkiye’de 8-15 yaş arası çocukların %40 kadarı günde 7 saat gibi uzun bir süreyi internette geçiriyor.     

Çocuklarda internet bağımlılığı nasıl tanımlanabilir: 

Sürekli yeni oyunları araştırma, saplantılı bir şekilde yeni uygulamaları indirme, diğer arkadaşlarıyla internet üzerinden arkadaşlığı tercih etme, kendi başına internette gezmeye uzun zaman ayırma, telefonla meşgul olan yetişkinlere özenme, selfi paylaşma saplantısı vb. 

Evrimsel olarak, diyelim ki memeliler çoğu kez eylemleri konusunda bilinçli olmadıkları için yaşamda kalmalarını kolaylaştıran davranışları için bir ödül sistemi gelişmiştir. Çok basitçe ödül beyinde dopamin salgısındaki artış ile ilişkilidir. Yaşama avantaj kazandıran bir davranış, dopamin salgısında ani bir artışa neden olur, bu kişiye keyif verir, rahatlatır, kendini mutlu hissetmesine yol açar, aklı daha iyi çalışır, böylece olumlu davranış pekişir. 

Normalde insanlarda toplumsal yaşantının içinde geniş bir davranış repertuvarı dopamin ödülüne kavuşur. Diğer insanlarla olumlu ilişkiler, yaratıcı hobi faaliyetleri, kitap okuma, müzik dinleme, dans etme, spor yapma, flört ve cinsellik, topluma yararlı olma duygusu, çeşitli problemleri çözme vb. 

Bu geniş repertuvar bir yerde sosyalizmin hedeflediği çok yönlü insan anlamına gelir. 

Ancak Silikon Vadisi’ndeki teknoloji tekelleri insanın evrimsel geçmişinden gelen bu özelliği bir zaaf olarak gördüler ve tüm stratejilerini bunun üzerine inşa ettiler. 

Dünyada kapitalizme ait iki sektör müşterilerine “kullanıcı” diyor. Uyuşturucu ticareti yapanlarla teknoloji şirketleri! 

Uyuşturucu şirketleri kimyasal maddelerle ani dopamin artışına bel bağlıyorlar, teknoloji şirketleri ise geliştirdikleri algoritmalara. 

Çocuklar internetten o kadar hızlı ve seri olarak ödül sistemini etkileyen uyarılar alıyorlar ki davranış repartuvarları daralmaya başlıyor. 

Gündelik yaşantıdaki insan ilişkileri onları yeterince uyaramaz hale geliyor. Hobiler, fiziksel aktiviteler de öyle. Öylesine daralıyor ki geriye bilgisayar, tablet veya cep telefonu ekranı kalıyor. 

Diğer bağımlılıklarda olduğu gibi, internetten yoksun kalınca büyük bir gerilim doğuyor, ulaşmak için yalan söylemek dâhil her yola başvurabiliyorlar. Uzaklaştırılınca sinirli ve saldırgan oluyorlar. 

İçine düşülen bu durum depresyon dâhil birçok akıl sağlığı sorunu yaratıyor.  Konuşma ve düşünme yeteneklerinde azalmalar saptanıyor. 

Ayrıca ekran başında geçirilen uzun saatler fiziksel sorunlara yol açıyor, hareketsizliğe bağlı kilo alımı, boyun ve sırt ağrıları, işitme ve görme kayıpları gibi. 

Bu bağımlılığı alçakça yayan şirketler aynı zamanda çocukları şiddete yönlendiriyorlar. İnsanların birbirinin “kafasına sıktığı” oyunlar normal bir mecra gibi algılanıyor, gerçeklik duygusu bozuluyor. 

Bilime dayanmayan zırvalar düz dünyadan aşı karşıtlığına bu yalan dünyanın uzantıları olarak beyinlere sızıyor. 

Neden teknoloji şirketleri bu insanlık dışı işi yapıyorlar? 

Bir kere internet kullanan herkesin bilgisini topluyorlar ve bunu kâra çeviriyorlar. Dünyanın en çok kazanan şirketlerinden bahsediyoruz. Hepimizi daha çok daha çok bağımlı hale getirmeleri kazançlarını artırıyor. 

İkincisi, internet kullanıcısı geniş emekçi yığınlarının kafasını ideolojik olarak karıştırma fırsatı buluyorlar. 

Üçüncüsü ise çok konuşulmuyor. ABD’de de başta Afrika kökenliler olmak üzere emekçi sınıflar ayaklanma eğiliminde olduğunda o mahallelere uyuşturucu satışı hep artmıştır. Bağımlılığı emekçilerin devrimci iradesini kırmak için de kullandılar. 

Ve bugün ayaklanmak için o kadar neden var ki, kıymetlimiz, geleceğimiz çocuklarına bu şekilde kıymalarının onlar açısından bir rasyonalitesi var. 

Osmanlının Balkanlarda çocukları ailelerinden koparıp devşirmeleri gibi. 

Silikon Vadisi şirketleri evlere giriyor ve çocuklarımızı elimizden alıyorlar. 

Ne yapmalı? 

Bir kere anne babalar mücadeleyi bırakmamalı, interneti sınırlama, kendilerinin az kullanarak örnek olması, çocukları dış aktivitelere yönlendirmesi, bunların bir değeri var. 

Öte yandan, çocuklar hepimizin, birlikte kolektif olarak sahip çıkmalıyız. Emekçilerin örgütlendiği semt evleri gibi mekânlar çocuklarımıza sahip çıkmanın birçok başarılı örneğine tanıklık yaptı. Bunları genişletmeli ve yaymalıyız. 

Ancak çok önemli bir şey, Marx ve Engels’in düşünce dünyamıza kattıklarından 150 yıl sonra tabi ki “makine kırıcılık” yapmayacağız. Önemli olan var olan teknolojiyi, bu asalak, zararlı, insan düşmanı sınıfın elinden almak, onu emekçilerin mutluluğu ve refahı için kullanılır hale getirmek. 

Seçimlerden gündelik hayata tercihlerinize, yönelimlerinize bu gözle bir kez bakmanızda yarar var.


https://haber.sol.org.tr/

Erhan Nalçacı | Tüm Yazıları
Hits: 76011