Türkiye'nin hukuk sınavı

~ 01.04.2016, Yeni Yaklaşımlar ~

İki gazetecinin yargılandığı dava, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar ve iktidar basınının kara propaganda niteliğindeki yayınlarının gölgesinde görülecek. Dava, Cumhurbaşkanı, iktidar ve yargının tutumu nedeniyle adeta “pilot dava” haline geldi. Davanın seyri, basın özgürlüğü başta olmak üzere hukuk güvenliği ve adil yargılama gibi temel insan haklarının ötesinde “demokrasi ve hukuk devleti” için de önemli bir gösterge olacak.

[Haber görseli]

Başsavcılığın iddianamesinde yer alan “terörizm, casusluk ve darbecilik” suçlamalarıyla görülen davanın seyri Türkiye için önemli bir dönemeç de olacak. İki gazetecinin sadece gazetecilik faaliyetlerinden ötürü yargılandıkları Anayasa Mahkemesi kararıyla tescil edildi. AYM bu kararıyla hem iki gazetecinin tahliye edilmesini sağladı hem de davada beraat kararı dışındaki ihtimallerin “hak ihlali” olacağına dair şimdiden güçlü bir mesaj verdi. Yerel mahkeme de Anayasa’ya göre AYM kararına uymak zorunda olduğu için tahliye kararını imzalamak zorunda kaldı. Buna rağmen Erdoğan’ın AYM’ye haksız suçlamalar yöneltmesi ve yerel mahkemeyi AYM kararına “direnmediği” için eleştirmesiyle davaya ilişkin yeni bir algı oluşturma çalışmaları başladı.

Kötü sinyaller

İstanbul Başsavcılığı AYM’nin “gazetecilik faaliyeti dışında delil yok” değerlendirmesini bertaraf etmek için hiçbir somut veri içermeyen bir bilgi notunu duruşmadan önce mahkemeye sundu. Bunu duruşmaya iki gün kala duruşma savcısının değiştirilmesi izledi. Bunun etkisi kendini geçen haftaki duruşmada gösterdi. Yeni görevlendirilen savcı, duruşmada hiçbir hukuki geçerliliği olmamasına rağmen duruşmanın “kapalı” devam etmesini istedi. Mahkeme de bu talebi kabul etti. Mahkemenin, milletvekillerinin duruşmayı izlemesine karar verebilecekken dışarı çıkarmak istemesi ve vekillerin çıkmaması üzerine duruşmayı ertelemesi de adil yargılamaya gölge düşüren kararlardan birisi oldu. Yürütmenin başı durumundaki Cumhurbaşkanı’nın davaya müdahil olarak kabul edilmesi ile yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ciddi bir yara aldı.

Tepkiyle karşılandı

Cumhurbaşkanı’nın, duruşmayı izleyen konsoloslara ilişkin açıklamaları da muhatap ülkelerce tepkiyle karşılandı. Oysa AB üyeliğine aday Türkiye’deki birçok dava yabancı ülke temsilcilikleri tarafından yakından takip ediliyor. Türkiye de diğer ülkelerdeki temsilcilikleri aracılığıyla devleti veya vatandaşlarını ilgilendiren davaları izliyor. Uluslararası ilişkiler alanında sıkça karşılaşılan bir durumun krize dönüştürülmesi de davanın kritik önemini ortaya koyuyor.

Hukuk darbesi mi?

Mahkemenin bugün ve bundan sonraki duruşmalarda göstereceği tutum ve alacağı kararlar, Anayasa’daki “AYM kararlarının bağlayıcı olduğu” yönündeki kurala yargının uyup uymadığını da gösterecek. AYM kararına aykırı her karar, örneğin soyut suçlamalar ve delillerle tutuklama kararı verilmesi Anayasa’nın fiilen yürürlükten kaldırılması anlamına gelecek. Bu olasılığın gerçekleşmesi, artık hukukun değil, iktidarın hüküm verdiği bir yargı sistemine ülkenin terk edildiğinin de tescili olacak. Mahkeme, hukuka darbe diye nitelenecek baskılara ve yönlendirmelere direnemezse, zaten varlık – yokluk savaşı veren “demokratik hukuk devleti” ilkeleri de hükümsüz hale gelecek. Yargının tutumu, iktidarın bundan sonra da temel hak ve özgürlükleri ihlal potansiyelinin sınırını ya da sınırsızlığını belirleyecek.

 

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/508065/Turkiye_nin_hukuk_sinavi.html

 

Hits: 101013