ÇÖKTÜRÜLEN İSTANBUL

~ 14.03.2023, Av. İ. Güneş GÜRSELER ~

Gazeteci Yavuz Donat, Milliyet Gazetesi’nde 8 Aralık 1992 tarihli yazısında, Başbakan Süleyman Demirel ile aramızdaki bir konuşmaya yer veriyor ve rahmetlinin  bana “İstanbul çöken şehir olmaz.” dediğini aktarıyordu.(1)

Doğruyol Partisi ile Sosyaldemokrat Halkçı Parti’nin koalisyon hükümetinde yani yaklaşık 30 yıl önce, Başbakan başdanışmanı olarak görev yaptığım dönemde  bir uçak yolculuğumuz sırasında gerçekleşen bu konuşmada,  İstanbul’un Trakya ve Kocaeli Yarımadası ile birlikte bir plan bölgesi olarak geleceğini planlayan yeni bir yönetim modeli üzerinde, Başbakan Yardımcılığı, ilgili bakanlıklar ve kurumlar  olarak yürüttüğümüz çalışmadaki gelişmeleri ve önerileri özetlemiştim. 

Bu çalışmalarda  belirginleşen öncelikli politika önerileri; 

-sanayi yerleşimi ve kentsel yerleşimin ülke çapında planlanarak İstanbul’a ve ülkenin batısına iç göçün önlenmesi böylelikle de İstanbul nüfusunun 10.000.000’u aşmamasının sağlanması,

- bölgenin plan bölgesi valiliği olarak yerel yönetimlerle birlikte  örgütlenerek merkezde olan  yetkilerin yerelleştirilmesi,

-  bölgenin ve  Marmara Denizi’nin çevre sorunlarını bölgesel bir yaklaşımla ele alarak bölgesel bir çevre örgütlenmesi kurulması,

- kentsel ve endüstriyel yerleşim planlanarak akarsuların ve yeraltı sularının kirlenmesinin önlenmesi,

- imar uygulamalarının sürdürülebilir  denetimi için “imar polisi” kurulması,

- salgın hastalık ve deprem tehlikesi karşısında sivil savunma ve acil yardım örgütlenmesinin geliştirilmesi gibi önerilerdi.

Birlikte yolculuğun sağladığı olanağı kullanarak böyle bir özet sunum yapmaya beni zorlayan, kısa bir süre önce Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ile birlikte Kahire’ye ziyaretimiz oldu. Kahire’nin gündüz nüfusu 16.000.000 olmuş, ne trafik ne de şehircilik kalmıştı, çöken bir şehir görmüştüm.  Bu çöküntüyü Demirel’e anlatıp “İstanbul’u 10.000.000’da tutmalıyız” deyince, “Tutamazsın, İstanbul’da simit satan geçiniyor, İstanbul çöken şehir olmaz.” yanıtını almıştım.

Özetlediğim bütün çalışmalar,  Demirel’in cumhurbaşkanı olması, Erdal İnönü’nün başbakan yardımcılığından ayrılması ve bir süre sonra da koalisyon hükümetinin dağılması ile tamamlanamadı. Üçe bölünen  sosyal demokratların 1994 yerel seçimine SHP, DSP, CHP olarak girmesi ile de İstanbul, “kupon arazi” ve “rant belediyeciliği” anlayışına teslim edildi.

Oysa bu çalışmalarımızın sürdürülürken  Kentbilimci  Prof. Dr. Doğan Kuban,  İstanbul’un, “ani çöküş – collapse” yaşadığını açıklamıştı.(2)

Şehir Plancıları Odası eski Genel Başkanı Yüksek Şehir Plancısı H. Cengiz Türksoy da “İstanbul İntihar Yolunda…” başlıklı yazısında tüm sorunları ve nedenlerini özetliyordu (3) ;

 “Türkiye kentlerinde, artık bir ortak kent  kültüründen söz etmek olası değildir. Ne kente, ne köye yaraşan; var olan düzenin kendisini yeniden üretmesine yol açan melez bir kültür oluşmuş; bu kültür tümüne egemen olmayı başarmıştır.”

“Yüzeysel yaklaşımlarla ve günübirlik önerilere dayalı projelerle  sorunların çözülebileceği sanıldı. Hiçbir sorun çözülemedi. Bu kez çözüm, “serbest piyasa ekonomisi” adıyla uygulamaya konulan spekülasyon ve rant oyunlarına dayalı yağma ve vurgun düzeninde arandı. Çözümsüzlüğün yeniden üretiminden başka bir anlamı olmayan bu düzen ile keyfiliğin ve kişisel inisiyatiflere dayalı yönetimlerin belirleyiciliğinde bugünlere gelindi. Toplumsal ve doğal dengeler bozuldu; çevre kirlendi; kişisel çıkarların maksimizasyonu uğruna birçok kültür varlığı yok edildi. Kentin, her an yüz yüze kalabileceği bir salgın hastalık ya da deprem felaketine karşı hiçbir önlem düşünülmedi. Hızlı nüfus artışının çoğalttığı gereksinimlerin önceden karşılanması için planlı bir çalışma yapılmadığı gibi, göçün nedenlerini ortadan kaldıracak önlemler de alınmadı. Tersine Anadolu insanının sıkıntılarına karşı duyarsız kalınmasıyla söz konusu göç desteklendi.”

Görüldüğü gibi yıllar boşa geçti ve son 20 yıl ile de çöküş gerçekleşti. Çöküşün yarattığı  girdaba Trakya da çekildi ve Trakya; “Trakistanbul” oldu. Yetmezmiş gibi bir de “Kanalistanbul” eklenerek  çöküşte ısrar ediliyor.(4) (5)

Gelinen noktada inkar edilemeyecek gerçek, İstanbul’un sorunlarının sadece İstanbul’un sorunları ya da sadece  “belediye” sorunları olmadığıdır;  ülke sorunlarının kendisidir. Ülkemizin sorunları ağırlaştıkça İstanbul’un ve bölgenin sorunları da katlanarak  ağırlaşmıştır. İstanbul’un sorunlarının çözümü ülkenin sorunlarının çözümüne, merkezi yönetimin yeniden yapılandırılıp yerinden yönetim  anlayışının,  kentsel planlama anlayışının egemen kılınmasına, tarım sorunlarının çözümüne, endüstriyel yerleşimin fiziki planlamasının yapılmasına ve çevre sorunlarının çözümüne bağlıdır.

(1   Milliyet Gazetesi,  8 Aralık 1992 (Ekte sunulmuştur.)

(2)  “İstanbul, “ani çöküş”ü yaşayan bir kent oldu” Cumhuriyet BİLİM-TEKNİK, Sayı 390, 10.9.1994

(3)  Cumhuriyet BİLİM-TEKNİK, Sayı 393, 1.10.1994

(4)  https://www.malkarahaber.com.tr/makale/trakistanbul-ve-kanal-istanbul-41

(5)  https://www.devrimgazetesi.com.tr/az-gelismisligimizin-kanitlari-ergene-ve-trakistanbul/

Av. İ. Güneş GÜRSELER | Tüm Yazıları
Hits: 75318