Siyasetin tasfiyesi

~ 29.03.2024, Aydemir GÜLER ~

Partisizleşme yoluyla siyasetin tasfiyesi, bir model. Sahipçisi çok. Politizasyondan yana sıkıntısı olmayan halkı örgütlü kılmak, bir başka model. Sahipçisi TKP.

Siyasetle, toplumsal sorunlarla ilgili kesimler sık sık kitlelerin halinden şikâyet eder. Kimse okumuyor, düşünmüyor, anlamıyor… Entelektüel ortamlarda kolayca onay bulan bu fikir aslında hayli zayıftır. Eğer kast edilen ilgisizlik ise, Türkiye hiç de apolitik değildir. Bu kadar dertli ve gergin bir ülkede nasıl siyaset dışı kalınabilir ki? Kalınamıyor…

Bir zamanlar pop kültür ve futbol gerçekten siyasetin üstünü örtmeye yarardı. Sadece kulüpler değil stadyumları dolduran yüzbinler de çoktandır siyasetin tam göbeğinde. Televizyon dizileri ideolojik mücadelenin önde gelen aracı… Din de bir zamanlar, gerçek dünyanın sorunlarını havale etmeye yararmış. İş çoktan değişti…

Hayır, hiçbir şey siyasallaşmayı gizlemek için kullanılmıyor. İnsanların birbirlerine hangi partiye oy vereceğini sormanın mahrem sayıldığı, ayıplandığı, bayağı depolitize edilmiş ülkeler var dünya üzerinde. Türkiye hiç öyle değil.

*    *    *

Bizim sorunumuz bilmemek, ilgilenmemekten ziyade, bayağı yüksek siyasallık düzeyiyle son derece düşük örgütlülük arasındaki çelişkidir. Bu çelişki entelektüele katlanılmaz gelse de, geniş kitlelerin kendilerini var edebilme yöntemi haline geldi. Yani işe yarıyor! 

Örgütsüz insanlar kendi başlarına çözüm üretemeyeceklerinin farkındalar. Çareyi güçlüye sığınmakta buluyorlar. Güçlü dediğin aslında sorunların yaratıcısıymış, başlarına gelen felaketin sorumlusundan başkası değilmiş; bunu bilmez de değiller. Elbette örgütlülüğün kırk yılı aşkın zamandır ağır biçimde cezalandırılmış olmasının da payı büyük bu tabloda.

Burada şikâyetin manası, işlevi yok. Örgütsüzlüğün ilacı örgütlenmektir ve günümüzde devrimcilik başka ilkelerin yanı sıra, tam da kitlelerle örgütleyici bir ilişki kurup kuramadığınızla ölçülmek durumundadır. Bu sınavdan geçer not alamayıp mangalda kül bırakmamak veya suçu “okumayan, düşünmeyen” halka yıkmak, aptalca bir aydın apolitizmidir. Bunu gayet politik örgütler de yapabiliyor!

*    *    *

Düzen siyaseti ise kitlelerin politizasyonundan pek memnun olmadığını bu seçimde sergilemiş bulunuyor. Zira yüksek politizasyonla düşük örgütlülüğün kalıcı bir denge oluşturması olanaksızdır. Endişeliler…

Yoksa bir parti, kendisini sembolize eden, her görene hatırlatan amblemini neden geri çeker? Bugün iktidar partisi seçimde parti kimliğini, mümkün olsa tümden iptal edecek! 

AKP’nin dibinden ayrılmayan MHP faşistlere özgü o vurgulu partizan kimliğini yardakçılıkla likide ediyor. Bir parti sabah akşam başka bir partiyi niye över! Överse kendisini geri çekmiş olur.

Görece daha yeni sahneye çıkmış bir parti, içine girdiği denklemin neresinde olduğunu en güçlü biçimde ilan etmez mi? Öyle olmalı; ama görüyoruz ki, muhalefet etmek için piyasaya çıkan Yeniden Refah ve Zafer partileri bugünkü iktidar bloğundan fazla uzaklaşmamak diye bir ilkeye sahipler. Oradan dökülenleri toplayacaklar çünkü. 

Ana muhalefette durum daha vahim. Başkentte CHP listeleri AKP-MHP’lilerle dolup taşıyor. İstanbul’da belediyeciliğin sağı solu olmaz diyen afişler asılıyor; “İmamoğlu aklın yolu” imiş! CHP’nin iktidardan farkı, tarikat bağlarının karşılaştırılamayacak kadar zayıf olması. Ama CHP adayları bundan pek memnun olmasalar gerek, kendilerine tarikat arıyorlar. Daha önemlisi, laiklikle özdeş görünmemek için ellerinden geleni yapıyorlar. 

Feodaller, taşrada seçimlerde partileri aralarında bölüşmezler. Bir aşiret temsilcilerini partilere dağıtır. Yani feodalite düzen partilerinin listelerine el koyar. Sonuç olarak aynı soy isimleri rakip listelere yerleşir. Bu durum metropollerde müteahhitlik şirketleriyle sürüyor! Partinin önemi yok, sermayenin önemi var…

Eskiden bir parti kendisini ve bütün adaylarını aynı seslenmeyle özdeş hale getirmeye çalışırdı. Akılda kalacak çarpıcı bir seçim sloganı! Şimdi partiler atomlarına, yani adaylarına ayrışıyor. Her özel isim bir slogan. Şurası mesut olacaktır, burası sinemdedir, beriki yavaş değil hızlıdır… Adayın ismine göre aynı parti bir kente barış, ötekine savaş vaat edebilir! Sonuç olarak aynı partinin farklı seçim çevrelerinde ortak bir dile sahip olması ilkesi artık terk edilmiştir. 

Galiba bütün adaylarını bir “Reis” siluetinin arkasına saklayan AKP, bu ilkenin en önemli istisnasını oluşturuyor. Ama iktidar partisinin her şeyi olan “en büyük başkan”, diğer başkan adaylarını eziyor. AKP, belki de bu nedenle, muhalefetin darmadağınık halini fırsata çeviremeyecek… Yani durum daha kötü. Ampul karartılıyor, ama ışık saçan aday çıkmıyor! 

*    *    *

Bu tablo siyaseti tasfiye etmektedir. Bu kadar politize olmuş bir toplumun stadyumlara ve pembe dizilere mahkûm edilmesi hayaldir. Uyuşturucu bağımlılığı bir yere kadar yaygınlaştırılabilir. 

Böyle olunca sözünü ettiğim tasfiye bir “partisizleşme” biçimini alıyor. Dedik ya, memleketin sorunu örgütsüzlük. Düzen de bütün ağızlardan örgütün, yani partinin ne gerekli ne önemli olduğunu söylüyor. 

İşin tuhaf tarafı bu dalga, solu da etkisi altına almış durumda. Hangi sol partinin nerede neden aday çıkardığını, ne kadar CHP’ye ne kadar DEM Partiye eklemlendiğini çözebilene aşk olsun! Düzenin kiri pası, onun eteklerine tutunan solun üstüne akıyor, bulaşıyor. Doğrusu oradan uzak durmaktır.

Partisizleşme yoluyla siyasetin tasfiyesi, bir model. Sahipçisi çok.

Politizasyondan yana sıkıntısı olmayan halkı örgütlü kılmak, bir başka model. Sahipçisi TKP.


https://haber.sol.org.tr

Aydemir GÜLER | Tüm Yazıları
Hits: 146645