Ümit Kocasakal'ın Veda Mesajı

~ 27.09.2016, Yeni Yaklaşımlar ~

Değerli meslektaşlarım ve yurttaşlarım;

Meslektaşlarımızın destek ve teveccühü ile  üç dönemdir yürüttüğüm İstanbul Barosu Başkanlığına, yeniden aday olmam yönünde gerek gurubumuzdan, gerek diğer meslektaşlardan gerekse kamuoyundan  yoğun bir talep ve ısrar olduğu halde,  tamamen kendi karar ve değerlendirmeme bağlı olarak bu dönem aday olmamaktayım.

Bu kararımın nedenlerini sizlerle kısaca paylaşmayı gerekli görmekteyim.

Bilindiği üzere mahkeme kadıya mülk olmadığı gibi baro başkanlığı da kimseye "mülk" değildir, olmamalıdır. Bir dönem (iki yıl) yönetim kurulu üyeliği, üç dönem (altı yıl) başkanlık olmak üzere sekiz yıl yönetimde görev yaptım. Sekiz yıl insan yaşamı için oldukça uzun bir süre. Bazı şeylerin kendiliğinden ve tadında bırakılması gerektiğine inanıyorum.

Gerçekten, bu görevleri üstlenmek kadar, iktidarın, makamın büyüsüne  kapılmadan, insanların teveccühünü, sevgi ve saygısını suiistimal etmeden, zamanında bırakabilmeyi de bilmek gerekir. Üstelik bunun, yeniden seçilme olasılığının oldukça yüksek olduğu, destek ve teveccühün devam ettiği bir dönemde ve aksi yönde bir talebe rağmen yapılabilmesi değerli ve anlamlıdır.

Kişilerin makam ve koltuklara yapışıp kaldığı, o koltukları zamanı gelince kendiliğinden bırakamadığı, hatta ardarda gelen yenilgi ve başarısızlıklarda dahi kendiliğinden gitmeyi bilmediği, başka kişilere fırsat yaratmayı düşünmediği bir ülkede bu yaklaşımım tuhaf gelebilir, fazlaca "romantik" bulunabilir. Ancak ben; bir makama, göreve gelme biçimi kadar, gitme biçiminin de önemli olduğuna inanmaktayım. Bu şekilde başka meslektaşlara da bu onurlu görev ve hizmeti yapabilme imkanı sağlamanın, bir devinim yaratmanın, görev ve sorumlulukları paylaşmanın gerekli ve önemli olduğu kanaatindeyim. Eşim ve çocuklarımın da beni özlediklerini düşünüyorum...

Makamlar, kişiler gelip geçici, kurumlar ve fikirler kalıcıdır. Hiç bir makam ve kişi vazgeçilmez değildir, olmamalıdır. Altı yıl önce, kendi istek ve planlamamın dışında, o anki mevcut şartlardan kaynaklanan bir talebe bağlı olarak kaçamayacağım bir görev ve sorumluluk sebebiyle üstlendiğim bu görevi, kimsenin "artık git" dememesine rağmen; buna gerek kalmadan ve fırsat tanımadan tamamen kendi isteğimle bırakabilmenin huzur ve mutluluğu içindeyim.

Ben baroyu, baro başkanlığını hiç bir zaman bir "sıçrama tahtası", başka yerlere gelebilmek bakımından bir araç yahut bir zırh ve kalkan olarak, şahsi bir güç  kaynağı olarak görmedim. Bana göre kurumların kişileri bir takım yerlere taşımak gibi bir görev ve işlevi olmayıp aksine hizmet ve sorumluluk üstlenen kişilerin o kurumu bir yerlere getirme, ona hizmet etme yükümlülüğü vardır.

Kişinin çocuklarına bırakacağı en değerli miras, onurlu bir yaşamdan ibarettir. Bu anlamda İstanbul Barosu Genel Kurulu üç dönemdir bu anlamdaki terekeme en onurlu, en değerli sıfatı, değeri katmıştır. Meslektaşlarıma minnettarım. Kuşkusuz çocuklarım da minnettar kalacaktır.

İstanbul Barosu, sarsılmaz bir hukuk ve adalet kalesi, çok köklü ve güçlü bir kurumdur. Hak ve özgürlüklerin güvencesidir ve her zaman öyle olacaktır. Bu bir bayrak yarışıdır ve bu hak ve adalet bayrağı elden ele geçecek ve hiç bir zaman düşmeyecektir. Bu açıdan artık bayrağı bir başka meslektaşıma devretmek zamanının geldiği kanaatindeyim. Benden sonra bu görevi üstlenecek meslektaşlarımın da İstanbul Barosunun hukuk devleti ve adalet mücadelesini, geleneksel çizgisini kararlılıkla sürdüreceğine şüphem yoktur. Her zaman her türlü katkıya hazır şekilde yanlarında, mücadelenin içinde olacağım.

Kişinin kendi gücüne, yeteneklerine, donanımına güvenmesi, sürekli olarak bir makama bağlanmaması gerekir. Çünkü makamlar bir gün gittiğinde, geriye kalacak olan tüm çıplaklığınızla siz olmaktasınız. İstanbul Barosu başkanlığı gibi bir makam kuşkusuz çok onurlu, kişiyi yücelten bir makamdır. Ancak bu makam, sürekli olarak elinizde tutmaya çalışacağınız bir yer de olmamalıdır. Kaldı ki, ülkeye, hukuka, baroya, mesleğe tek hizmet ve mücadele yeri de başkanlık değildir.

Önemli olan geriye bir hoş sada bırakabilmektir. Bunu yapabildiysem ne mutlu bana. Bunun değerlendirmesi artık bana değil, meslektaşlarıma, kamuoyuna ve tarihe aittir. Ben sadece elimden geleni yaptığımı söyleyebilir ve kamuoyunun, meslektaşlarımın beni iyi hatırlamasını umut edebilirim.

Her durumda üç dönem boyunca onurla yaptığım İstanbul Barosu Başkanlığı sıfatımı, yaşadıklarımı, anılarımı, dostlarımı ve dostluklarımı artık benden kimse alamaz. Türkiye'de daha önce yaşanmamış olaylarla karşılaştığımız bu dönemi kaleme alabilmek, bir kitapta kalıcı bir tanıklığa dönüştürmek en büyük dileğim.

Bu üç dönemde birlikte görev yaptığım tüm meslektaşlarıma, dostlarıma, fedakar baro personeline, yurttaşlarıma, beni destekleyenlere, desteklemeyip iyi niyet ve samimiyetle  eleştirenlere minnettarım. Bir başarı varsa bu tamamen görev yaptığım yol arkadaşlarıma, başarısızlık varsa bana aittir. Çünkü bu makamın onurunu yaşayan kişi ve kişiler, sorumluluğu ve varsa başarısızlığı da üstlenmek zorundadır.

Bu kararımdan dolayı üzülenler ve sevinenler, bundan başka anlam çıkarmaya çalışanlar olacaktır. Üzülenlerin üzülmesine, sevinenlerin de sevinmesine gerek yoktur. Çünkü önemle belirtmek isterim ki, baro başkanlığına aday olmamam, baroya, mesleğe ve ülkeye hizmet etmekten, mücadeleden vazgeçeceğim, ülke sorunlarından elimi eteğimi çekeceğim anlamına gelmemektedir. Aksine bu, farklı konumlarda yeni mücadelelere girişmenin, ülkeye ve hukuka daha başka alanlarda ve düzeylerde hizmet edilebilecek yeni görevlere, daha büyük ve ağır sorumluluklara yelken açmanın ( üstelik baroma herhangi bir zarar verme kaygısı da taşımaksızın, bu anlamda daha da özgür bir biçimde) belki de bir başlangıcı. Her durumda, daima  Cumhuriyetin  ve Ulu Önder Atatürk'ün izinde, hukuk devletinin peşinde ve bana ihtiyaç olduğu sürece ülkemin ve Türk Milletinin hizmetinde olmaya devam edeceğim ve mücadelenin içinde olacağım. Dolayısıyla bu bir veda veya son olmayıp, sadece bu çok onurlu makamı, zamanı geldiği inancıyla ve gönül rahatlığıyla bir başka meslektaşıma devretmekten, buna imkan sağlamaktan ibarettir. Sadece baro başkanlığını bırakıyorum. Ümit Kocasakal olmayı ise son nefesime kadar sürdüreceğim.

Son olarak, aday olmama kararım üzerine, gurubumuzda yaptığımız istişare ve değerlendirmeye bağlı olarak,  başta ben olmak üzere ittifakla başkan adayımız olarak belirlenen, görev yaptığım üç dönem boyunca ve  halen İstanbul Barosu  Başkan yardımcılığı görevini yürüten, benim de listesinde delege adayı olduğum yol ve mücadele arkadaşım sayın Av. Mehmet Durakoğlu'nu yürekten desteklemekte ve kendisine başarılar dilemekteyim.

Gerçekten de  baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş. Tüm meslektaşlarıma ve yurttaşlarıma sevgi ve saygılarımı sunuyor, izniniz ve desteğinizle  yeni mücadeleler için her daim aranızda olacak şekilde, Hasan Hüseyin'in dizeleriyle gidiyorum:

 

"Ben sizleri dostlarım her zaman sevdim
Yanınızda olmasam da
Katılmasam da sazlı sözlü günlerinize
Katmasam da kahkahamı kahkahanıza
Hep sizlerle birlikte başladı sabahlarım
Ben sizleri dostlarım
Her zaman sevdim..."

 

Hoşça kalın, sağlıcakla kalın.

 

Av. Doç.Dr. Ümit KOCASAKAL

  İstanbul Barosu Başkanı

 

Hits: 163016