Türkiye'nin öncelikli sorununa dair düşünce notları

~ 02.04.2010, Nurhan IŞIKSEREN ~

Yeni siyaset anlayışı, pratiği ve örgüt kültürünün özünü, katılımcı demokrasi ile sentezlenmiş bir temsili demokrasi teşkil etmektedir. Katılımcı demokrasiye siyasal yaşamımızda giderek daha fazla yer verilmelidir.  Ancak, temsili demokrasi siyasal gücü ele geçirmenin bir yolu olarak görüldüğü için katılımcı demokrasiye yer açma konusunda siyasi partilerimizin yeterince istekli olmadıklarını, öncelikle parti içi demokrasi eksikliğinden biliyoruz.

Siyasi partilerimizin iç işleyişleri demokratik olmadan da ülke yönetiminde demokrasinin kurum ve kurallarıyla işlerlik kazanmasını, yerleşmesini beklemek ham hayaldir.

Evet, demokrasi iyi işlemiyor; çünkü lidere bağlı, genel merkez odaklı siyaset seçmen tercihini sınırlıyor. Seçmene, genel merkez tarafından belirlenen, liderin son noktayı koyduğu oy pusulasını sadece onaylamak bırakılıyor.

Bu da siyasetin kılcal damarlarını köreltiyor, yani genel ve yerel siyasetin gittikçe güdükleşmesine ve dolayısıyla halkla ilişkilerin yapay hale gelmesine yol açıyor. Yurttaşların siyasetten uzak durması, siyaseti emek ve zaman verilecek bir alan olarak görmemesinin doğuracağı en önemli sonuç, demokrasinin ‘sandık demokrasisine’ indirgenmesidir.  Demokrasinin bu halinin siyasette otokrat yapıların güçlenmesine zemin oluşturacağı, liderlerin ‘seçilmiş hükümdarlar’ olarak geleceğimizi daha etkin belirleyeceği çok açıktır.

Parti içi vesayet anlamına gelen bu yapı, yani parti liderinin ve yakın çevresinin mutlak egemenliğinde tezahür eden siyaset anlayışı ve pratiği antidemokratiktir.

Ülkemizde demokrasinin gelişmesinin önünde önemli bir engeldir.

Aşılabilmesi için de siyasi partilerimizin iç işleyişlerinin demokratikleşmesini sağlayacak değişim ve dönüşüme gereksinim olduğu açıkça ortadadır.

Nasıl bir değişim/dönüşüm?..

Değişim/dönüşüm yerelden merkeze doğru yürümelidir.

Merkez odaklı değişim/dönüşüm, genelde statükoyu koruma amacı güder,

sözde değişim/dönüşümdür. Değişim/dönüşüm yerelden merkeze doğru gelişirse hayat bulur, içselleştirilir.

Demokratik bir yapıya sahip siyasi partilerde “biat ve itaat” kültürüne yer yoktur.

Parti üyeleri özgürdür, etkindir, sorumludur.

Taban dinamiğini hesaba katmayan; karşılıklı öğrenmeye, parti üyelerinin öneri ve taleplerine kapalı; lider ve dar kadrosunun hakimiyetinde;

parti politikalarının oluşmasında üyelerin sesine kulak vermeyen,

sivil toplum örgütleriyle şeklen ilişki içinde olan; kendi iktidarlarını sürekli kılmak üzere üyeleri yandaş siyasetine zorlayan; nitelikli üyeleri partiden uzak tutmaya programlanmış; yığma üyelerle konumunu güçlü tutmak isteyen

yönetici kadrolarla ( tavan) demokratik bir parti yapısından söz edilemez.

Parti politikalarının oluşumunda taban dinamiğine ve dolayısıyla halkın taleplerinin merkeze taşınmasına önem veren, yerel dinamiklerin katılımını aktif ve canlı tutacak bir açılım kaçınılmazdır. Merkezin yerel uzantısı olmak yerine merkezin oluşmasında ve karar mekanizmalarında belirleyici olunmalıdır.

Bu da kendine güvenen, etkin, halktan kopuk yaşamayan parti üyelerinin varlığının

yanı sıra, parti politikalarının oluşumundan temsil yetkisine kadar parti üyelerinin katkı verebilmelerini, belirleyici rol üstlenebilmelerini sağlayan bir parti hukuku ve işleyişinin mevcudiyetine bağlıdır.

Parti içi siyaset alt kademelerden üst kademelere (taban-tavan) doğru yürümeli, tavanın başına buyruk siyaset yapma biçimine son verilmelidir.

Parti içi demokrasi kayıtsız şartsız sağlanmalıdır.

 

Parti içi eğitim ciddiye alınmalıdır. Yerelde düşünce ve proje üretimi teşvik edilmelidir. Kendini geliştiren, parti içi eğitime, parti çalışmalarına katılan, halkın içinde olan, sevilen, sayılan, özveri sahibi üyeler desteklenmeli, yönetim kademelerinde liyakata dayalı yükselme esas alınmalıdır.

Siyasi rant sağlamak isteyenlere kapalı bir yapının oluşmasına özen gösterilmelidir.

Yığma ve yandaş üyeler üzerinden parti içi iktidar hesapları yerine, nitelikli üye tabanını genişleterek, geliştirerek Türkiye’yi daha iyi yönetme hedefine odaklanılmalıdır.

Kongre seçimlerinde yöneticiler, yerel ve genel seçimlerde adaylar seçim bölgelerindeki parti üyelerinin oylarıyla, ön seçimle belirlenmeli, delege sistemi sadece kurultay için geçerli olmalıdır.

Parti meclisi üyelerinin yüzde 90’ı il kongrelerinde, yani yerelde seçilmeli, başarısız görülen bir parti meclisi üyesi geri çağrılabilmelidir.

Genel başkan adaylarına sadece %10 oranında parti meclisi üyesi belirleme hakkı tanınmalıdır.

Kurultayda genel başkan adaylığı için % 20 oranındaki baraj uygulaması antidemokratiktir; kurultay iradesine ipotek koymak demektir. Kaldırılmalıdır!

Üç kademeli bir seçim sistemi ile kurultayda genel başkan seçmek, çok daha demokratiktir. İleri bir uygulama olarak tüm üyelerle illerde aynı gün yapılacak bir seçimle genel başkan belirlenebileceği de göz ardı edilmemelidir.

Değindiğimiz hususlar ve uygulamaya yönelik önerilerin önünde,

sanıldığı veya ileri sürüldüğü gibi, yürürlükte olan Siyasi Partiler Yasası engel teşkil etmemektedir.

Aksine, Yasanın 4. maddesinde “Siyasi partilerin, kuruluşu, organların seçimi, işleyişi, faaliyetleri, kararları Anayasada nitelikleri belirtilen demokrasi esaslarına aykırı olamaz.” denilmektedir.

Siyasi partilerin iç işleyişlerinin, aday belirleme esaslarının merkezileşmesinin önü,  Siyasi Partiler Yasası’nda 28.3.1986 tarihinde gerçekleştirilen değişiklikle açılmıştır.

Buna göre, aday belirleme esasları siyasi partilerin tüzüklerinde belirleyecekleri usul ve esaslardan herhangi biri veya birkaçı ile mümkün olabilmektedir.

Lider ve genel merkez odaklı siyasete en uygun düşenin, tercih edilenin ise merkez yoklaması olduğu tecrübeyle sabittir. Ön seçim çoktan rafa kalkmıştır. Dolayısıyla parti üyelerinin ve halkın temsil hakkı -ki demokraside önemli bir haktır-  ciddi anlamda sınırlandırılmıştır.

Diğer taraftan, yönetimde istikrar adına temsilde adaleti feda eden %10 seçim barajı yıllardır karşımızda durmaktadır.

Seçim yasasında gerçekleştirilecek değişiklik ile ülke seçim barajı uygulamasına son verilmeli;  %1 oy alan bir siyasi parti de Hazine yardımı alabilmelidir.

 

Evet, katılımcı demokrasinin önündeki engellerin kaldırılması ülke yararınadır!..

Nurhan IŞIKSEREN | Tüm Yazıları
Hits: 30709