Uygunsuz elbise

~ 15.06.2024, Av. Selin Nakıpoğlu ~

Ülkede hukuk dışı uygulamalar almış başını gitmiş durumda. İki gün önce Gebze Alaattin Kurt Anadolu Lisesi’nin mezuniyet töreninde öğrencilerin, kıyafetleri gerekçe gösterilerek mezuniyete alınmadıklarını velilerin çektiği ve sosyal medyada paylaştığı videoyla öğrendik.

Protokolün katılacağı bahane edilerek -ki siyasal İslam’da bahane çoktur- özellikle kız öğrencilerin kıyafetlerinin günler öncesinden okul yönetimi tarafından görülmek istendiğini, uygunsuz elbise giymemiş olan öğrencilerin programa dahil edileceğinin söylendiğini, okul yönetimince elbiseleri uygun bulunmayan öğrencilerin programa alınmadığını ve okul kapısı önünde bekletildiklerini de yine velilerden öğrendik. Videoda bir veli “Öğrenciler açık olduğu için içeri alınmıyor” diye isyan ediyordu. Bir öğrenci ise giydiği kıyafeti göstererek “Bu elbisemden dolayı beni almadılar” diyordu şaşkınlıkla. 

Öncelikle ifade etmek isterim ki; bu karanlık zihniyet ürünü, hukuka aykırı, ayrımcı uygulamayı bizlere duyuran velilere teşekkürü bir borç bilirim. Maruz kaldıkları kötü muamele sonucu mezuniyet törenleri zehir edilen öğrencilerin de öfkelerini paylaşıyorum, o anlarda vermiş oldukları mücadeleden ötürü kendileri ile ne kadar gurur duysalar az. Görüntüleri izlerken ben de öfkelendim ve ülkemin getirildiği bu içler acısı duruma yine üzüldüm. Bu başta öğrencilere, ailelerine ve esasen hepimize yapılmış olan bir zorbalıktır. Zorbalar; Anayasa, hukuk tanımaz, ezmeye, göz korkutmaya çalışır. Ama Gebze Alaattin Kurt Anadolu Lisesi öğrencileri ve aileleri bu zorbalığa boyun eğmedi, mücadele etti. Ardından Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’den konuya dair açıklama geldi. "Basit bir olay, okul müdürümüz gayet mantıklı başlangıç yapmış" dedi. 

Mezuniyet kutlamasına katılmaya çalışan öğrencilerin kıyafetlerini kapıda jandarma kontrol etmiş, öğrenciler kutlama alanına almamış, yüzlerine kapı kapatılmış, AKP eğitiminin Bakanı ise olayı “basit” olarak nitelendirmiş. Neyin basitliği bu Sayın Tekin? Savaş mı var ülkede? Ya da süreklileşmiş bir OHAL’de miyiz? Bu muameleyi nasıl basit bir olay olarak tanımlayabildiniz? Açıklamasında kılık kıyafet yönetmeliğinden, “milli manevi” değerlere uygun olarak giyilecek kıyafet kriterlerinden bahsetti Bakan. Ancak farkında değil galiba ama o gün mezuniyet kutlamasının yapılacağı gündü, yani okula derslere katılmak için gitmedi çocuklar. 

Yeri gelmişken yazayım, bu zihniyetin tecahül-i ariflerinden de ziyadesiyle sıkıldık. 

HAFIZA 

Kıymetli Gazeteci Ünsal Ünlü’nün yayınlarında sıklıkla söylediği “Siyasal İslam’ın panzehiri hafızadır” sözü bu iklimi oldukça iyi özetlemekte. Hatırlayalım Mart 2024’te ne demişti Erdoğan: “Siyasi hayatımızın hiçbir safhasında kimsenin hayat tarzına karışmadık.” Dinlerken “Hangi ülkeden bahis ediyor acaba? Zira Türkiye olmadığı kesin” demiştim içimden. Biraz daha geriye, 16 Eylül 2016’ya gidelim. İstanbul Maslak’ta Abdullah Çakıroğlu isimli bir erkek, şort giydi diye 23 yaşındaki bir kadına tekme ile saldırmış, saldırırken de “Şort giyenler ölmeli” diye de bağırmıştı. Son Başbakan Binali Yıldırım da konuya dair verdiği bir demeçte saldırgana hitaben; “Hoşuna gitmiyorsa mırıldan geç” diyerek kadınların kılık kıyafetine karışmayı meşrulaştırmıştı. “Başbakan ‘Mırıldan geç’ deyince, sokaktaki de kendinde tekme hakkı bulur” dediğimiz tarihten kısa bir süre sonra bu kez başka bir kadın yine şort giydiği için sokakta saldırıya uğramıştı. Son 22 senede “Kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak” diyen bürokratlardan, “Hamile kadınların sokakta gezmesi doğru değil” ifadelerini TRT’de söyleyebilenlere kadar beher gün de uzayan bir liste var. İyi ki hafızamız var, yoksa insanın Erdoğan’a inanası geliyor! 

Yaşamlarımıza yapılan bu müdahaleler münferit değil, siyasal İslamcılarca senelerdir itinayla uygulanan sistemli politikalar. Filmlerde içki kelimesi sansürlenmeye başlandı, fotoğrafları çekilirken kadehlerini masa altına saklayan korkakların fotoğraflarını görür olduk gazetelerde. Cemaatler ‘Rahatsızız’ dedi, İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekildi. Ramazan ayında devlet kurumlarında yemekhanelerin hepsi nedense toplu olarak tadilata girer oldu, bir ay süresince kapanmaları sıradan bir durum haline geldi, üniversitelerde festivaller yasaklandı. Yani bir anda gelmedik bu günlere. İki gün önce de Gebze’de mezuniyet törenlerinde giydikleri kıyafet “uygunsuz” bulunduğu için okula alınmayan öğrencilerin haberini aldık. Ama hep aynı tonda tepkiler, sanki ilk kez maruz kalıyormuşuz gibi. Oysa sürekli limbik sisteme dönük hareket yapılmaz, frontal korteks de var. Mantıktan uzaklaşıp yol almamız mümkün olmadığına göre öncelikle bu zihniyetle müzakere olmayacağını, ancak mücadele olacağını bilerek hareket etmemiz gerekiyor. 

Bir anda gelmedik bu günlere evet, ama ya bu noktaya nasıl geldik? Susarak. Hukuku savunan insanların seslerinin gür çıkması gereken dönemlerken geçerken, derin bir sessizliğin içinde sürüklenerek meclisten sokağa kadar istikrarlı bir şekilde susarak! Ana muhalefet partisi de yumuşamaya odaklandığından mı susmakta acaba? Muktedire uyumlu olduğu için ve bu arada kitlesini de güzelce oyaladığı için mi susmakta? Partiler neyi nasıl yapacağını, kimden ne beklediğini, bundan sonra nasıl davranacağını anlatınca konuşuyor sayılmaz mı? Ana muhalefet partisi ve diğer muhalefet partilerinin mensupları da sadece sosyal medyada “çook sert!” kınama mesajları yayınlamaya alıştılar. İnsan merak ediyor, hakikaten niye ve neye vekilsiniz o zaman? Yoksa sosyal medya paylaşımlarınız kâfi mi sizin için? Susmaya ve pısırıklığa devam mı? 

Toplumsal muhalefetin örgütlenmesinde önemli görevler üstlenme zamanı geldi de geçmiyor mu? Yoksa bundan taşlama aşamasına geçmelerini mi bekleyeceksiniz? 


https://www.birgun.net/makale/uygunsuz-elbise-537976

Av. Selin Nakıpoğlu | Tüm Yazıları
Hits: 139730