Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin C. Atalay dosyasını dört ay bekletip, AYM’nin gündemine aldığı sırada kararını vermis olması, İstanbul 13. ACM, AYM kararının gereğini yapmak yerine dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermesi, Başsavcılık “Anayasa mütalaası”! eşliğinde Daire’nin “uymama-suç duyursu ve TBMM’ye ihtar” metni yazması, Cumhur İttifakı’na mensup siyasilerin ve bürokratların “Anayasa ihlal” iradesini destekleyen açıklamaları, üstelik bütün bunların Cumhuriyet’in ikinci 100. Yılına girişimizin ilk iki haftasında gerçekleşmiş olması, rastlantı olamaz.
Cumhur İttifakı’nın Türkiye yüzyılı ‘vizyonu’! bu. Bu ‘musibet’, hukuk devleti ve insan hakları savunucusu demokratik Cumhuriyetçiler için ‘uyanma’ vesilesi olmalı.
Sorun, Anayasa değil, ‘Anayasa ihlali’ olup, “anayasal düzene yönelik” açıklamalardır.
Aslında sorun, siyasal olup demokratik hukuk devletini yıkımın 3. Dalgasına ilişkindir.
ANAYASAL YETKİ
Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın yoruma muhtaç hükümlerini “nihai yorum” yetkisi ile yorumlayarak kararını verdi. Ama örneğin, “kanunla düzenlenir” açık kaydı karşısında, haklı olarak kendini yasa koyucu yerine geçirmekten kaçındı.
2010’da bireysel başvurunun tanınması sırasında değiştirilmeyen maddeler de insan hakları açısından AYM’yi öne geçirdi: “Kesin mahkeme kararı” (md.84/2) ve “Yargıtay, son inceleme merciidir” (md.154) kayıtları tipik örneklerdir.
Yargıtay, adli yargıca verilen ve hak ihlali yaratmayan kararları açısından “son inceleme mercii”dir; ancak, AYM’nin ihlal kararı, yeniden yargılama gibi dosya üzerinde başlatılan yeni süreç, “kesinleşme” kaydı açısından da durma anlamına gelir.
İHLALİN ÖTESİ
Anayasa madde 153/son EMİR; madde 6/son ise, YASAK hükümleridir.
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararının hak ihlali yarattığına karar verdi. Yargıtay 3. Ceza dairesinin “uymama” yönündeki kararı, açıkça Anayasa ihlali. İhlal kararı yönünde oy kullanan Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusu ise, kaynağının Anayasa’dan almayan bir yetkiyi kullanma girişimi.
Amaç, AYM kararını uygulatmamak, infaz hakimliği yolunu kesmek ve TBMM’ye vekilliği düşürtmek.
YÜRÜTME DESTEĞİ
Yürütme yetkisini tek başına elinde tutan Cumhurbaşkanı, 3. Ceza Dairesi kararını destekledi. Yargıtay Başkanlığı da gecikmeden açıklama yaptı.
‘Anayasa’yı ihlal suçu’na giden süreç, 2017 kurgusunun aktör ve antrenörünün öncülük ettiği, Anayasa yoluyla demokrasi ve hukuku ortadan kaldırma girişimidir.
Başsavcılık mütalaasında ve Daire kararında yanlış olarak kullanılan aktivizm, yerindelik denetimi ve öteki kavramlar, resmi bilgi kirliliği araçlarıdır.
Bu süreçte araçsallaştırılan Yargıtay, eğer adli yargı düzeninin asgari gerekleri doğrultusunda “hukuku dile getirme” yükümlülüğünü gözetse idi, sayıları 500 bini aşan yurttaş, Anayasa Mahkemesi’ne başvurmak zorunda kalmazdı.
YIKIMIN 3. DALGASI
İlk yıkım 2017’de oldu; direnme yetersiz kaldı.
İkinci yıkım, beş yıllık uygulama karşısındaki hatalar sonucu, 14 ve 28 Mayıs hezimeti ile oldu.
Üçüncü güncel dalganın hedefi üç aşamalı:
- Cumhuriyet’in niteliklerini (md.2) ortadan kaldırmaya yönelik işlem, eylem ve söylemler, “siyasal denge ve denetim düzeneklerinden arındırmış oldukları anayasal düzeni yargısal denetimden de arındırma tasarımı”dır.
- Hesapverebilir hükümetin olmadığı bir Anayasal kurguda amaç, demokratik toplum ve demokratik siyaset üzerine şal örterek iktidarın eldeğiştirme yollarını tıkamaktır.
- Asıl hedef, ‘ırk ve mezhep’ vizyonlu totalitarizm inşasıdır.
Tek teselli kaynağı, henüz işişten geçmemiş olması.
ÜÇ UYARI
Şimdilik dört çağrı:
- Yürütme’yi kollayıcı ve siyasal çizgide kararlara imza atan AYM üyelerini, hukuka.
- CHP başta, siyasi partiler ve vekilleri, TBMM’nin araçsallaştırılmasına karşı direnmeye,
- Baroları, sivil toplum örgütlerini ve medyayı, AYM kararını uygulatmaya,
- Yurttaşları, resmi dezenformasyona karşı uyanık olmaya.
3. Dalgayı hukuk ve demokrasi yoluyla püskürtmede bu kez de geç kalmayalım!