BİR KİTAP OKUDUM?

~ 13.06.2022, Av. Abdurrahman BAYRAMOĞLU ~

 

 

Ben ve Mem adlı kitabın bazı bölümlerini yazım aşamalarında okumuştum. Biraz dağınıktı ve yazarını tanıyanların anlamlandırabilecekleri türden bazı anlatılar içeriyordu. Basımdan gelen halinde ise kurgu ile konu bütünleşmesi tamamlanmış.

 

Kitabın yazarı Süleyman Bayramoğlu benden 8 yaş büyük ağabeyimdir. Ama yazımda onunla akrabalığımdan değil kitabından öğrendiklerimden söz edeceğimden, adını kullanacağım.

 

Süleyman Bayramoğlu kitabında 70 yılı aşan yaşamından ve varoluş sürecinde binlerce kitap (5000 kadar) okuduğundan ve bu okumaların kendisine kattıklarından, kitap okumanın kendisi için soluk almak kadar yaşamsal olduğundan söz ediyor.

 

Bu sunumdan her okur farklı bir çıktı edinebilir. ‘Kitap okumak lazım’, ‘çok okuyan çok bilir’ veya ‘kitap okumak insanı kamil yapar’ vb. Bunlar doğrudur da. Ancak ben okuduklarımdan ve biraz da kendisini tanıdığımdan (belki de tanımadığımdan), bunun eksik kalacağını düşünüyorum. Kitap okumak, tek başına da insan için yararlı bir eylemdir. Ama Süleyman Bayramoğlu’nun kitap okumakla ulaştığı sonuç, tek başına kitap okumakla elde edilecek bir sonuç değil sanırım. Kitabı belirli bir amaçla, mutlak şüpheyle, eleştirerek ve yaşayarak okumak gerek bu sonucu elde etmek için. Diğer türlüsü canlı kütüphane olmaktır. Demem o ki, kitap okumak amaç değil araç olmalı, kitap okuyanın hayatı değişmelidir.

 

Ben ve Mem’in kapağını çevirince ilk sayfada gördüğüm; “Bu eser; inananlara değil, aklı sayesinde inanamayan ve mağdur edilen gençlere adanmıştır.” sözünden anladığımla, kitabı bitirdikten sonra anladığım oldukça farklıydı. Kitabı okuyup, koyu harflerle yazılan inanamayan sözcüğüne yüklenen özel anlamı fark ettiğimde, ilk olarak, Süleyman Bayramoğlu’nu tanımıyor olabileceğimi düşündüm.

 

İkinci olarak da, yazarın takılmadığı oltayı avcının sudan boş çıkarmadığını, sıradaki balık olarak oltaya takılanın ben olduğumu öğrendim. Başka bir yazının ya da bir öz yaşam öyküsünün konusu olabilecek bu parantezi burada kapatmalıyım. Çünkü tanıtmak istediğim kitapta inan(a)mayan sözcüğü dışında ben yokum.

 

Ancak bilmenizi isterim ki sıradaki balık kıyıya çekilip, avcının elleriyle solungaçları yırtılarak oltadan çıkarıldıktan sonra, öleyazarken mucizevi bir hamleyle kendini denize atmayı başardı. Oltanın izi henüz kapanmasa da kendi denizinde yaşıyor hala.

 

Kitaptan çıkardığım diğer bir sonuç; Mem’i parçalayabilen Ben’in evrensel bütünlük (tekillik) içinde doğal yerini alabileceği, maddenin (enerjinin) sakınımı yasasının tek yasa olarak yeterli olacağıdır.

 

Kitabı okuyanların kendilerine özgü çıkarımları olacaktır elbette. Ancak özellikle zaman bakımından, yazar ve onun düşünce önderleri veya rehberleri olan F. Nietzche, A. Toffler, Y. Harari ve R. Kurzweil kadar iddialı (umutlu) olmamakla birlikte, insanın ya iş işten geçmeden doğal yasalara göre yaşamını sürdürmeyi kotaracağını, ya da ileride topraktan Sapiens fosilleri fışkıracağını düşünüyorum.

 

Adlarını sıraladığım yazarlar ve adını anmadığım ama kitapta kendilerine yer ayrılan diğer yazar, filozof ve bilim insanlarının kimliklerinden de anlaşılacağı gibi Süleyman Bayramoğlu çok erken yaşlardan beri bilimsel gerçeklerle örtüşmeyen ve insanı sıkı sıkıya çevreleyerek adeta soluksuz bırakan yapay kültürlerle savaşmayı kendisine ilke edinmiş… Savaşı da sözde değil, kanlı canlı bir şekilde sürdürmüş…

 

Bu bağlamda bilişim çağının son moda ürünlerinin (metaverse ve kripto ürünler) de yeni tür Mem olarak insan için yakın tehlike olduğuna inanıyor ve bu tsunami insanı içine almadan, dalganın içine dalarak onu kontrol edecek TAMİNSAN’ı yetiştirmek gerektiğini söylüyor. Bunun için önerdiği özgün bir eğitim modeline ilişkin birkaç ipucu verdikten sonra, ikinci kitabının eğitim üzerine olacağını ve yazımına başladığını söylüyor.

 

Son olarak kitabın kapak resmi olarak da seçilen, çatışmasız yaşam grafiğinden söz etmeliyim. ‘Değere ulaşmada çatışmasızlık’ olarak tanımladığı ilkeye göre; ihtiyaçlara ulaşmak için başkalarıyla çatışmaya gerek yok. Gerekli enerji evren (güneş) tarafından sunuludur. Başkalarına gölge etmeden elini uzat ve gerektiği kadarını al. Aldığın kadar ver, verdiğin kadar al. Karşılıksız bir şey bekleme, bekleyenlere de elindekileri kaptırma. Böylece, artık değer yaratılmaz, vermeden almak isteyenler sömürücülerin düzeni de kendileriyle birlikte yok olur gider.

 

Süleyman Bayramoğlu’nun 73 yıllık yaşamının son 65 yılına tanıklık etmiş biri olarak, neden onu belki de tanımadığımı söylediğimi de açıklamam gerek. Ben onun benim gibi inanmayan biri olduğunu sanıyordum. Oysa kitabından anladım ki o inanmayı istediği halde inanamayan biriymiş. Bense solungaçlarımdaki kanca yarasından olsa gerek, bir daha arkama bakmamıştım. Yani aramızda bir a fark varmış. Gen kodunun 4 harften oluştuğu düşünüldüğünde bayağı önemli bir fark…

 

Ben ve Mem’in tam zamanında yazıldığını, dolayısıyla onu okumanın tam zamanı olduğunu düşünüyorum. Madde (enerji), kosmos, evrensel düzen, oluş, yaratılış vb. konularda safsatalardan arındırılmış ancak bilimsel terminolojiyle de zorlaştırılmamış bilgileri bir yaşam öyküsü eşliğinde okumak isterseniz okumanızı öneririm.  

 

 

 

 

Not:Kitabı yazarına ait, https://genmem.net/ sitesinden doğrudan veya bana ulaşarak edinebilirsiniz

 

Av. Abdurrahman BAYRAMOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 6975