Doğu Perinçek'in 'vatan' anlayışı...

~ 04.10.2015, Nihat BEHRAM ~

Sanatçılar Girişimi’nin, Diktatörün kanlı karanlık saldırı ve hesaplarına karşı “Baş sorumlu sorumsuz Cumhurbaşkanıdır” başlığıyla yayınladığı ve  “insan olma onuru ve sorumluluğu taşıyan herkesi, bütün kişi ve kurumları suskun kalmamaya çağıran” bildirisi nedeniyle Doğu Perinçek, gazetesindeki köşesinde “esip gürlemiş”! “Şiirin de toprağı vardır” başlıklı yazısında bildiride imzası olan şair ve sanatçılara “vatan savunması, toprak, halk, devrimcilik” ve de “şairlik” konularında “kılavuzluğa” soyunmuş! Bildiride imzam var. Eh, haddini bilmezin hak ettiği cevap dili budur:

Doğu Perinçek’in “vatan” anlayışı olsa olsa dinci faşizme kürekçilik, ırkçılığa çanakçılık, emperyalizme yalakalıktır. Devrime ve zalimleri devirmeye dönük bir halk ayaklanması olsa, bu alçak “vatan savunması” maskesi altında acaba neler yapacak?. “Acaba” sözü de bu cümlede yanlış oldu, çünkü neler yapacağı gayet açık! “Acaba” yerine “belli ki” demeliydim...

A be alçak, bebekler öldürülüyor, dağ taş bombalanıyor, halk “sokağa çıkma yasağı”yla evine, köyüne, kasabasına kapatılıp katlediliyor; ırkçılık körükleniyor; diktatör koltuğundan düşmemek için her türlü kanlı karanlık hesaplar içinde; bir iktidar ki, sadece Anadolu’da değil Libya’dan Irak’a, Sudan’dan Malezya’ya kadar dinci, cani, katil, halk ve insanlık düşmanı güçlerle ilişkili, bu güçleri besliyor, bu güçlerle emperyalist yağmacılar arasında köprü; nice kanlı karanlık provakasyon ve katliamların kuluçkası...... “Hiç mi vicdanın sızlamıyor” demiyorum, çünkü bu konuda da “belli ki” sende vicdanın kırıntısı yok... Yani, kürekçiliğini yaptığın diktatörle yarışsan açık ara öndesin!

Hele ki, orada burada karşılaştığımızda mahalle eniği gibi kuyruk sallayarak fırdönen şu 2. sınıf manzumeci, ‘siyasi şefin emirerliği bastonu’yla ‘diklenen’ Hüseyin Haydar’a bak! Ömrü billah şair olmak için çabalamasının yüzü suyu hürmetine, o bildiriyi imzalayan şairlere hırlarken bari biraz haddini bilseydi! Ama ne çare, tasması ve doyumluk kemiği, kapısında hırladığı “kasap”a ayarlı!

Şimdi bu Doğu, Suriye konusunda Esad’ı savunuyor! Yani görüntü ve sözde öyle! Esad’ın ‘emperyalist saldırılara karşı vatan savunması yaptığını’ söylüyor. Tamam, Esad emperyalist yağmacılara karşı vatan savunması yapıyor. Peki: ABD güdümlü IŞID ve emperyalizmin savaş oyuncağı örgütleri silahla, parayla besleyen ABD’nin kapı kulu yönetimlere, (diyelim ki AKP ve diktatörüne) karşı Esad da haklı olarak  savaş ilan etse, bu Doğu topacı sarındığı ‘vatan savunması ipi’nden yere indiğinde acaba ne yana dönecek! Hani “soldan sağa da dönse, sağdan sola da dönse topaç topaçtır, ipini sarıp yere vuran onun dönme yönü ve hızını belirler” deseniz de, insan yine de merak ediyor!

Sanatçılar Girişimi olarak yayınladığımız  “Ülkenin kanlı karanlık bir uçuruma yuvarlanmasının baş sorumlusu sorumsuz Cumhurbaşkanıdır” başlıklı bildiri ve altında imzası olan sanatçılar hakkında Doğu Perinçek’in hükmüne bak: “Geçende bir grup yazarımız ABD güdümlü bölücü terör örgütüne karşı yürütülen vatan savaşına karşı bildiri yayınladı....Bu yazarlarımız bugün Mehmetçiğin verdiği vatan mücadelesini ‘kanlı karanlık çatışma ortamının bir kez daha hortlatılması’ olarak görüyorlar. Vah vah ve yazıklar olsun! Bu yazarlarımız bölücü teröre karşı ‘sınır ötesi harekat tezkeresi’nin meclis’ten geçmesine karşı çıkıyorlar.  ABD ve AB emperyalistleri ile birlikte o tezkereyi protesto ediyorlar. Bir kez daha yazıklar olsun!” Topaç, bu kadarla da kalmıyor, dinci faşit, ırkçı  diktatörün kanlı karanlık eliyle sardığı kaytanından aldığı hızla dönmeyi sürdürüyor: “Bu savaşta bilgisini birikimini güzellik ustalığını Türk Ordusu’nun cephesine sürmeyen yazar yarın bu milletin içinde alnı açık dolaşabilecek mi?” Hani MHP veya Alperenler’le falan yarışsa, ırkçılık ve  kan susamışlıkta yine açık ara önde gider. Onların hiç olmazsa  yüzleri açık, yani ırkçılık ve katliam çığırtkanlığının ‘sol maskeli’si değil! Bu utanmazın pervasızlığında sınır da yok! Sanatçılar Girişimi’nin bildirisinden kasıtla “Vatan savaşına karşı mevzilenerek Namık Kemal, Tevfik Fikret, Nazım Hikmet olunmaz...İstiklal Savaşına karşı İstanbul’da konumlanmış Cenap Şehabettin olunur” türü ‘şaire klavuzluk’ işine de soyunmuş! Öyle gaklıyor!  

“Vatan savunması”ymış! Partisinin adını “Vatan” koyduğundan olacak, vatanı da partisi sanıyor! Ülkenin en yiğit, en yurtsever, bütün zorlukların karşısnda dimdik durmuş, her biri ayrı ayrı bedel ödemiş  Edip Akbayram’dan Tarık Akan’a, Genco Erkal’dan Ataol’a, Orhan Aydın’dan Mehmet Güleryüz’e kadar en seçkin sanatçılara “vatan” konusu ve “sanat” konusunda “fetva” veriyor! Edepsizliğin, haddini bilmezliğin boyutu boyundan büyük! Sanatçılara çemkirme konusunda diktatörle yarışsa yine açık ara önde gider!

Ülkeyi ve halkını tarihinin en kanlı, en karanlık uçurumun eşiğine getirmiş, hırsızlıkta doymak bilmez, yalanda, sahtekarlıkta sınır tanımaz, halkın değerlerine saldırıda pervasız, hukuku, demokrasiyi, çağdaş eğitimi, insani değerleri dinci faşizmin ziftiyle kat kat  karartmış, doğasından emekçinin terine dek ülkenin bütün değerlerine sülükler gibi yapışmış ve ‘dövize endeksli pazarlayan’ ve  bütün bunları ABD ve Batı yağmacılığının güdümünde ve taşeronu olarak yapan bir iktidarın “vatan savunması” nasıl bir şeyse artık! Bu da işte o “vatan savunması”nın ramazan davulcusu; emperyalizmin kuluçkasında can bulan dinci faşist ırkçı padişah bozuntusunun tellalı! Gel de, düşmesine yakın günlerde “vatan savunması” söylemiyle  “milleti” Hitler’in arkasında saf tutmaya çağıran “nasyonalist”leri anımsama!

Hayat, vatanı, halkların düşmanı, kanlı karanlık savaş çığırtkanı diktatörlerden ve onların tellallarından, davulcularından korusun!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

solhaber

Nihat BEHRAM | Tüm Yazıları
Hits: 1726