Büyük Resim'e Bakmak, Parçayı Anlamak İçin Ön Koşuldur.

~ 11.09.2015, Av. Mustafa İlker Gürkan ~

 

“Bütünü” kavramadan  parçayı anlayamazsın… “Bütün” ne demek? Önce “Mekan” bakımından… Örneğin; bir bölgesel çatışmayı anlamak için o bölgenin Dünyadaki yerini, anlamını v.d. ni… Anlayacaksın… Sonra; O çatışmada yer alan güçlere kimin? Ne ölçüde, Nasıl  yardımcı olduğunu yada olacağını saptarsın… İkincisi; -hatta birincisi de olabilir ama bunlar birbirinden ayrılmaz- “Zaman” bakımından… Hangi devirdeyiz? Ne çağındayız? Elbette ama burada kastedilen bu soruların cevabı değil… “Süreç” olarak… Nereden geliyor? Nereye gidiyor?...Üçüncüsü; Aktörler değil.. Onlar daha sonra.. “Rejisör” kim?. Herkes kendi inisiyatifiyle oynuyor gibi görünebilir…Eğer bütünü kavramazsan “orada” kalırsın… Marks’ın ünlü sorusu Hangi sınıflar? Yani kim? Kime karşı? Kiminle beraber?... Aktörler: “Uluslar” olarak “Etnik guruplar” olarak yada “Halklar” bir “Mezhep” v.s.  olarak görünebilirler… Daima aklınızda olsun ki her birisi Yeryüzündeki büyük güç mevzilenmesinde bir sınıfı yada sınıflar ittifakını temsil etmektedirler ve esas olarak onlar tarafından yönetilirler… İşte bu noktada yapacağın temel-başat iş… Yeryüzündeki 4 büyük çelişmede; kim, hangisinde ne taraftadır? Büyük resmi görmek işte budur!... Sonradır ki her parçada her aktörün oynadığı rolü, niteliğini eğilimlerini, zaafiyetini yada gücünü v.s söyleyebilirsin…

                Ayrık bir durumdur ama çağımızda çok sık görülür oldu; Büyük fotoğrafta aynı tarafta olanlar arasında bir “savaş” vardır… “Çatışıyorlar ama ikisinde de yönetmen aynı”… İşte Sevgili arkadaşlarım bu “film icabıdır”… “Aksiyon dozu” ne kadar artarsa filmin karı da okadar artar... Emperyalizm “kontrollü istikrarsızlık” teorisini bunun için a’dan z’ye uyguluyor.. Adeta bir “temel taktik” olarak benimsemiş…

                Daha baştan yapacağınızı yapıyorsunuz… “Türk-Kürt çatışması”mı var?...  (Siz; bu “Türkiye Cumhuriyetine karşı PKK nın açtığı savaş”mış… Öyle bakmayın (!) ) En koyu milliyetçi duygulara seslenin…. “Şurda” Türk düşmanlığı ile en hunharca cinayetleri işlemek meşrudur(!)…          “Bağımsızlık-Özgürlük Mücadelesi yapıyorsunuz ya… “Burda” Kürt düşmanlığı ile en pespaye sivil saldırılar örgütleyin… Kürtlere karşı ne yapsan hakkındır, meşrudur(!)..  Vatanın birliği için bölücülüğe karşı mücadele ediyorsun ya…

Haaa… Büyük resimde her ikinizde Amerikan emperyalizmi ile aynı taraftasınız… Olan bu ülkenin gencecik insanlarına, Ulusun tarihsel birliğine, Ülkenin ekonomisine sosyolojisine, kültürüne ve daha saymakla bitmez değerlerine  oluyormuş… Olsun Sizin “Kutsal Davalarınız” var…

Konu çok kapsamlı ve uzun… Bir terim tamda durumu anlatıyor.. Bir toplum toptan “akıl tutulması” yaşıyor.. Arada bizim gibi “1000 yıllık Kardeşlik”…”Emperyalizmin ve gerici, yarı-feodal  müttefiklerinin oyununa gelmeyelim” v.b diyenlerin… Sözleri, görüşleri, tamı tamına kaynıyor… “Yok”  gibi , “söylenmemiş”, “yazılmamış” gibi davranılıyor… En olmadık küfürleri ettiğimiz Selahattin Demirtaş kadar olamıyoruz… düşünün bir kere “Şehit Mehmetçiğin evine “taziyeye” giden” bir siyasetçiye, temsil yeteneği olan bir kimseye bile tahammül edemiyoruz… Bu tutumun akılla iza’anla açıklanabilir bir tarafı varmıdır?

Sevgili Ulus’um,  tüm yurttaşlarım Lütfen “Büyük resme” bakın… Kim? Kimin karşısında? ve de Kimin yanında?... Bu silahlı ayaklanmanın,bunda  ısrar etmenin kime ne yararı var?... Bu silahlı ayaklanmaya sanki mesele “kürt düşmanlığı yada yandaşlığıymış gibi”…  Mehmetçiği yada Türkiyenin insanlarını “Kürt” diye düşman görmek yada göstermek… En olmadık, şiddete varan  şövenist taşkınlıkları yapmak kime yarıyor?...  Silahlı ayaklanmayı yürütenlere “meşruiyet taşımak” sonucunumu veriyor?. Yoksa onları “çok mu korkutuyor” (!)…?

Ortalık “toz duman”, hava sisli-puslu olunca bize büyük ilkelerimiz yol gösterir… Hukukçu olmanın temel koşuludur bu ilkelere bağlılık..” Haklı olmak yetmez Haklı Kalmak gerekir”  Kural bu!.. Yani; Sayın Demirel’in veciz biçimde ifade ettiği gibi “Meşruiyet içinde çare tükenmez”.. Daima “meşru kalmak” bir hukukçunun.. Daha geniş olarak hiçbir siyasetçinin…. Yaptığı iş de “mücadele” olan bir kimsenin asla çiğneyemeyeceği… Eğer çiğnerse; burnunu sürte sürte hayatın öğreteceği bir ilkedir “meşruiyet”… Bir hukukçu için “kanuni” olan bile “meşru” olmak zorundadır.. “Anayasal”olmanın da..Anayasal olanın ‘Evrensel Hukuk Kurallarına uygun olmak’ zorunluluğunun da temeli budur.. “Meşruiyet”… Hukuk özünde, ruhunda “meşruiyet’tir”

Bir iç savaşta yada çatışmada özellikle “dövüşenlerin” en önemli motivasyon aracı “meşruiyet” düşünce ve duygusudur.. Meşruiyetimizin somut olayda , biricik temeli, dominant niteliği;  “İstiklal savaşı ile kurulan Türkiye Cumhuriyetinin varlığıdır”… Bu gerçeğe, Ulusal birliğimize aykırı –İster ayrılıkçılık olsun isterse farklı diye “Ulus”un bir bölümünü dışlamak olsun- hiçbir düşüncenin meşruiyeti yoktur ve olamaz… Olmayacaktır da…

                                                                              Av. Mustafa İlker GÜRKAN

 

Av. Mustafa İlker Gürkan | Tüm Yazıları
Hits: 1266