Alevi'yse ne var bunda?

~ 19.06.2011, Kadri GÜRSEL ~

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Alevi’yim ne var bunda?” dedi...  Geçen cuma günkü manşetiydi Habertürk gazetesinin. CHP lideri, seçimden sonra verdiği ilk söyleşide, Habertürk’ün ifadesiyle “inancı hakkında” ilk kez konuşuyordu.
Söyleşiyi yapan Amberin Zaman, Kılıçdaroğlu’na Başbakan’ın kendisini Alevi kimliği üzerinden hedef almasını hatırlattıktan sonra “Geçmişe sünger çekip Başbakan’ı affetmeye hazır mısınız?” diye sormuş...
Kılıçdaroğlu’nun cevabı şu olmuş:
“Özür dilemedikçe cevabım hayır. Evet Alevi’yim. Bu ne zamandan beri suç sayılıyor bu ülkede? ‘Hakkınızı helal edin’ diyen biri başkasının inancını sorgulamaz.”
Seçim meydanlarında ne diyordu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan?
“Biliyorsunuz Kılıçdaroğlu Alevi...”
Ve kalabalıktan “Yuh” sesleri yükseliyordu...
O “yuh”lar karşısında tepkisiz kalarak, kendisini, bir insanın inancı ya da kökeni nedeniyle yuhalanmasını onaylar durumuna sokan bir Başbakan vardı seçim öncesinde.
Ne trajik bir çelişki değil mi? Ana muhalefet partisi liderinin mezhebini tartışan bir Türkiye var ve biz bu Türkiye’den insan haklarına saygılı, çoğulcu, sivil ve demokratik bir “yeni Anayasa” yapmasını bekliyoruz.
Bakın, şimdiki anayasanın din ve vicdan hürriyetinin korunmasıyla ilgili 24’üncü maddesinde ne yazıyor:
“Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.”
Dolayısıyla, Kılıçdaroğlu’nu mezhebinden dolayı kınayanlar ve bunu azmettirenler bilmelidirler ki “nefret suçu”nun yanı sıra anayasal suç da işlemişlerdir.
Şimdi kendime soruyorum; “CHP’nin seçimde umulanı elde edememesinden sonra, ‘Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği yüzünden CHP’nin oy alamadığını’ söyleyerek sözde parti içi muhalefet yapmaya başlayanlar, CHP liderinin inancıyla ilgili suskunluğunu bozmasında rol oynamış olabilir mi?” diye...
Bu sorunun cevabını bilemem.
Ama “Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği” ile CHP’nin seçimlerdeki performansı arasında kurulan rabıtayla ilgili olarak en azından şu savları ileri sürebilirim:
Kılıçdaroğlu’na karşı onun Aleviliğini kullanan “eski CHP”liler, erdemsiz olmaları bir yana, desteksiz atıyorlar.
Bu seçimde iktidarın aldığı 21 milyon oy içinde, İslami muhafazakâr kimlikli seçmen, AKP’nin kemikleşmiş tabanını oluşturuyor. Bu tabanda Alevilere karşı yerleşmiş olumsuz kalıp yargıların, yani stereotiplerin değişik seviyelerde mevcut bulunduğu varsayılabilir.
Ancak, bir de muhalefetin nüfuz edebileceği bir AKP seçmeni var... Bu kesimdekiler ise öncelikle iktidarın, ekonomi yönetimi, yoksul kesimlere kaynak aktarımı, belediyecilik, eğitim, sağlık gibi alanlarda sunduğu hizmete ve genel olarak istikrara oy vermeyi sürdürdüler. Ve bu büyük seçmen grubunun iktidardan memnuniyeti karşısında hal-i hazırdaki CHP, ülkeyi AKP’den daha iyi yönetebileceği hususunda güven vermekten uzak kaldı.
Dolayısıyla, hizmeti ödüllendirenlerin, CHP’ye Kılıçdaroğlu Alevi diye oy vermediğini öne sürmek mesnetsizdir. Kemik AKP seçmeni ise CHP’ye lideri Sünni olsa da asla oy vermeyecektir.
Ayrıca, Alevi-Sünni gerilimi yaşandığı varsayılan illerde CHP ve AKP’nin oy artışı oranları diğer illerdekiyle aşağı yukarı aynıdır. Yani oy dağılımı, “Alevi Kılıçdaroğlu” vehmini desteklemiyor.
Netice: CHP’de Kılıçdaroğlu ile başlayan değişim olumludur.
Öyle olmasaydı, “Sünni Baykal” CHP’sinin 2007’deki yüzde 20,8’lik oyununun, “Alevi Kılıçdaroğlu” CHP’si tarafından yüzde 26’ya çıkarılmasını nasıl açıklayabilirdik?
CHP, Deniz Baykal-Önder Sav oligarşisinin yerleştirdiği köhnemiş hüviyetinden uzaklaşarak dönüşmeyi sürdürmek zorundadır. CHP, Örgütü ve programıyla modern bir sosyal demokrat parti olarak güven telkin etmeyi “Alevi Kılıçdaroğlu” liderliğinde başarırsa Türkiye bundan daha kazançlı çıkar.

(Milliyet 19.06.2011)

Kadri GÜRSEL | Tüm Yazıları
Hits: 1788