Çevre ve Bilim

 Televizyonlarımızda yayıncılarımızın hemen her programlarında yineledikleri üzere "Türkiye'nin gündemi yine çok yoğun....".

 

Bu yoğunluk siyasi gelişmeler, toplumsal olaylar (aklıma nedense TOMA geldi), spor (o da yoğunlukla futbol), kazalar, bir dizi suç, doğal ve doğal olmayan afet ve magazin haberlerinden oluşuyor.

 

Bütün bu gündem yoğunluğu her nedense hiç seyrelmeden sürerken Türkiye'nin araştırmacıları usul usul çalışıyorlar.

 

Emeklerinin sonuçlarını uluslararası bilimsel dergilerde makale olarak yayınlıyorlar. Bu makaleler de bilimsel çevrelerde yarattığı ilgi ölçüsünde atıf alıyor (*).

 

Makaleleri ile üretken olan akademisyenlerimiz rütbe kazanıyor:

Yardımcı doçentler doçent, doçentler profesör oluyor.

Genç araştırmacılar da lisans üstü (yüksek lisans ve doktora) tez üretmiş oluyorlar.


TÜBİTAK 
başta olmak üzere bir dizi kuruluş da yayınlanan makalelerden ötürü araştırmacılarımıza teşvik ve ödüller veriyor.

 

Peki, bütün bu çalışmalar ve sonuçları ne kadar halkımızla buluşabiliyor?

 

Kaç siyasetçimiz, kamu görevlimiz, öğrencimiz, meslek odası başkanımız bunlardan haberdar olabiliyor?

 

Burada bir uzunca bir parantez açıp size kendi uzmanlık alanım olan çevre konusunda 2014 yılında yayınlanmış yaklaşık 300 makaleden sizlere de ilginç gelebileceğini düşündüklerimi çok kısa paylaşıyorum (**):

 

  • Toprak ve sularımızdaki radyasyon ne durumda?
    • Karaman: Agar v.d. (***),
    • Küçük Menderes: Akozcan
    • İzmir Körfezi ve Didim: Akozcan v.d.
    • Van içme suyu: Zorer ve Dag
  • Tarlalarımızdan ne kadar sera gazı atmosfere salınıyor?
    • Akbolat ve Kucukalbay
  • Buralarda taşkın olur mu? Bir gün suyun altında kalır mıyız?
    • Filyos Çayı: Akyuz v.d. 
  • Bina içlerindeki hava ne kadar temiz?
    • Radon gazı: Alkan ve Karadeniz
  • Yer altı ve yer üstü sularımızın kalitesi ve kirliliği: 
    • Erdek Körfezi: Alich v.d.,
    • Amik Ovası: Agca v.d.
    • Ergene Havzası: Arkoc,
    • Çarşamba Ovası: Arslan,
    • Marmara Denizi Kapıdağ Yarımadası: Balci v.d.,
    • Bandırma Körfezi: Balkis ve Toklu-Alich, 
    • Bafa Gölü: Yilmaz ve Koc,
    • Melen Havzası: Celebi v.d.
  • Yangın riski yüksek ormanlık bölgeleri uydular yardımı ile belirleyebilir miyiz?
    • Bartın: Atesoglu
  • Su kaynaklarımızın kanser yapıcı madde oluşturma potansiyelinin belirlenmesi:
    • İstanbul Ömerli ve Büyükçekmece Barajları: Avsar v.d.
  • Heyelan/toprak kayması araştırmaları:
    • Bayburt ve Trabzon: Aydin v.d.
  • Erozyon: Her yıl bir Kıbrıs büyüklüğünde toprağımızı....?
    • Karadeniz Karasu Sahil Şeridi: Aydin ve Uysal
  • Hava ve kirliliği:
    • Aliağa: Aydin v.d.
    • Doğu Karadeniz: Balcilar v.d.
    • Gebze: Ergenekon ve Ulutas
    • İstanbul: Ozdemir v.d.; Onat ve Sahin; Hanedar v.d.
  • Japonya'daki Fukushima nükleer santralındaki kaza ile atmosfere salınan radyoaktif maddeler İstanbul'da ölçülür mü? 
    • Gungor v.d.
  • Halk ve işçi sağlığı:
    • Asfalt işçileri: Bacaksiz v.d.
    • Düzce'de ağıllarda çalışan köylüler: Balbay v.d.
    • Mersin halkı: Battal v.d.
    • Ocakbaşı ustaları: Turtay v.d.
  • Şimdi bu midye dolmasını, balığı afiyetle yiyoruz. Ya içindeki kirleticiler, zararlı maddeler?
    • İstanbul ve Çanakkale boğazları: Balcioglu v.d.
    • Kayseri: Duran v.d.
    • Sinop: Ergonul ve Altindag
    • Nevşehir: Mert v.d.
    • Antalya: Yipel ve Yarsan
    • Erzurum: Yazici ve Sisman
  • Maden atık havuzlarındaki değişimlerin uydular ile izlenmesi:
    • Çanakkale: Yucel v.d.
  • Tükettiğimiz yumurtalarda sağlığa zararlı kirleticiler var mıdır ki?
    • Olanca v.d.
  • Dünyanın iklimi değişiyor. Ya bizim ülkeninki?
    • Onol ve Unal
  • İstanbul Boğazı'nda petrol yüklü tanker kaza yapıp petrol denize yayılırsa hangi balıklar ve kuşlar zarar görebilir?
    • Dikerler v.d.
  • İstanbul Atatürk Havaalanı ne kadar gürültülü?
    • Sari v.d. 
  • Vahşi depolanan çöpler sularımızı ne kadar kirletiyor?
    • Narman Erzurum: Sivri v.d. 
  • İklim değişince fındık bahçelerimizin durumu ne olacak?
    • Ustaoglu ve Karaca

Okumaktan yorulmaya başlamış olabilirsiniz. Parantezi burada kapayayım.

 

Ve şu soruyu sorayım:

 

Yukarıdaki makalelerin herhangi birinden haberiniz oldu mu?

 

Birçoğunuzun hayır dediğini duyar gibiyim.

 

Çok doğal çünkü bu çalışmaların tümü İngilizce dergilerde ve teknik (jargon yoğun) bir dil kullanılarak yayınlandı. Ayrıca bu bilimsel dergilerin birçoğunun içeriğine ancak aboneliğiniz varsa ulaşabileceğinizi ekleyeyim.

 

Hem İngilizce, hem jargon, hem abonelik.....Bu koşullar altında yukarıda saydığım makaleler sadece ve sadece işin uzmanlarına yarar, belki bazı raporlara girer...Zaten öyle de oluyor.

 

Ama toplum geniş kesimleri bunlarında farkında olmaz. 

 

Tıpkı yabancı bir dildeki filmin televizyonlarımızda gösterilebilmesi için Türkçe dublaj, hiç olmazsa altyazı gerekiyorsa bu çalışmaların da halka ulaştırılması için de bilim iletişimcileri tarafından halkın ilgisini çekecek biçimde Türkçeleştirilmesi ve çeşitli biçimlerde kitlelere sunulması gerekiyor. 

 

Söylemesi kolay, yapması zor.

 

İyi eğitilmiş, zıpkın gibi, fişek gibi iletişimcilere her türlü destek ve olanağın devlet eliyle sunulmasını gerektiriyor. Çünkü şu anki durumda ne araştırmacılarımız ne de medya çalışanlarımız bu işin altından kalkabilecek durumda değiller.

 

Devlet eli denince iş yine bakın siyasete geldi ve bu da aklıma şu hınzır soruyu getirdi:

 

Cehaletten nemalananlar, cehaleti örgütleyen siyasetçiler Türkiye'de bilimin gündem maddesi durumuna getirmek için "devletin eli"ni kullan(dır)ırlar mı?

 

Dipnotlar:

 

*: Makalelerin atıf alması Facebook'ta "like" alma, Twitter'da retweet'lenmeye benzetilebilir.

 

**: Makale taramasını Web of Science adlı saygın bilimsel veritabanını kullanarak gerçekleştirdim. Taramayı doğal çevreye yönelik saha çalışmalarıyla sınırlı tuttum. Örneğin, laboratuvarlarda gerçekleştirilmiş çevre teknolojisi ile ilişkili makaleler verdiğim 300 sayısının dışındadır. 

 

 

***: Makalelerin atıfları yatık yazılmıştır. Atıf yaparken ikiden fazla yazarı olan makalelerin sadece ilk yazarının soyadı verilir ve makalenin en az üç yazarı olduğunu belirtmek için de "ve diğerleri" yada kısaca "v.d." ibaresi kullanılır. Araştırdığım veritabanında Türkçe'ye özgü harflerin yerine İngilizce denkleri kullanıldığı için ilk yazar soyadları asıllarından farklı olabilir. Atıf yaptığım makalelerin künyelerine buradan ulaşabilirsiniz.

 

Yard. Doç. Dr. Kerem GÜNGÖR | Tüm Yazıları
Hits: 1195