'Özel Yetkili' Basın İlan Kurumu 'Mahkemesi'

~ 23.06.2015, Güray ÖZ ~

Yeni âdet bürokratları ve kamu kurumlarının kendilerini mahkeme yerine koymaları olarak yaygınlaşma eğilimi gösteriyor. İç Güvenlik Yasası ile yetkilerinin artırıldığının “bilinciyle” bu yetkileri “çok rahat” kullanma eğilimine giren valiler, soru soran gazetecileri gözaltına aldırmak gibi bir “yetkinin” de yetkileri içinde olduğuna hükmettiler. Aralarında Cumhuriyet’ten Pınar Öğünç’ün de bulunduğu gazeteciler, Urfa Valisi’nin “alın bunları” direktifiyle gözaltına alındılar. Arkadaşlarımızın gözaltı macerası yoğun itirazlar nedeniyle kısa sürdü ama kendilerini “hükümetten ya da daha yukarıdan” yetkili sayan bürokratların bu eğilimi sürecek gibi görünüyor.
Bir başka ve gazeteleri yakından ilgilendiren “gelişme” ise Basın İlan Kurumu’nun marifeti olarak ortaya çıktı. Basın İlan Kurumu bir olayı haberleştirme tarzlarını beğenmediği 35 gazeteyi tıpkı bir mahkeme, hem de özel yetkili bir mahkeme gibi cezalandırdı; gazeteleri belirli sürelerle resmi ilanlardan yoksun bırakacağını açıkladı. Böyle bir hakkı, yetkisi bulunmuyor. Basın İlan Kurumu resmi ilan alma hakkına kavuşmuş gazeteleri haberlerin içeriğini, sunuluşunu beğenmedim gerekçesiyle cezalandıramaz, ilanlarını kesemez.
Peki, keyfi uygulamaları, yasa ve Anayasa dışı uygulamaları alışkanlık haline getirmiş olan bir yönetimin seçim sonuçlarının açık uyarısına rağmen bu türden uygulamalar sürüp gidecek mi? Son zamanlardaki gazetecilere yönelik baskıdaki artışa, kitaplara açılan soruşturmalara, gözaltı ve tutuklama kararlarındaki keyfiliğe bakılırsa henüz değişen bir şey yok. Siyasi partilerin de seçim öncesi verdikleri sözleri unutma eğilimine girdikleri gözleniyor. Demek ki baskılarla karşı karşıya kalanlar haklarını korumak için yol aramak zorundalar. Hükümetlerle “iyi ilişkiler” geliştirme gayreti, alışkanlığı içinde olmayan medya da hakkını korumayı bilecektir herhalde.

Kusurlu haber örneği olarak Sinan Oğan haberi
Seçimlerden sonraki haftanın önemli olaylarından birisi MHP’deki parti içi tartışma oldu. Devlet Bahçeli’nin Meral Akşener ve önceki dönem milletvekili Sinan Oğan’la ilgili sözleri basında ilgi gördü. Daha sonra Dr. Sinan Oğan’ın ihraç istemiyle Merkez Disiplin Kurulu’na sevk edildiğini öğrendik. Doğal olarak bu gelişmeler medyada haber oldu. Cumhuriyet gazetesi de bu gelişmeleri haberleştirdi. Öteki gazetelerin konuya nasıl yaklaştığı değil, ama Cumhuriyet’in haberleştirme yöntemi ile ilgili itirazlarım var. Haberi hazırlayan muhabir ne yazık ki, Oğan’la ilgili iddialar konusunda Oğan’ın görüşlerine başvurmamış, ihraç istemiyle ilgili öteki gazetelerde çıkan açıklamaları ile yetinmişti. Oysa Cumhuriyet’in haberindeki iddialar konusunda da Oğan’ın görüşlerinin alınması gerekiyordu. Yazıişleri ise haberle ilgili olarak muhabirin önerdiği başlıklar yerine daha başka ve ne yazık ki yalnızca bir tarafın, üstelik henüz kanıtlanmamış ve kanıtlanması zor iddialarını başlığa çıkarmıştı. Taşra baskısı tabir edilen ilk baskıdaki bu başlık Ankara Bürosu’nun uyarısıyla değiştirildi. İyi de oldu. Ama bu değişiklik haberin ögeleri bakımından eksik, kusurlu bir haber olarak yayımlanmasını engellemedi. Dr. Sinan Oğan beni de ziyaret etti, habere itirazlarını açıkladı. Cumhuriyet gazetesi de bir “Düzeltme ve özür” yayımlayarak “Oğan AKP lehine çalıştı” başlıklı haberdeki ifadelerin “amacını aştığını” kabul etti.
Önümüzdeki günlerde MHP Merkez Disiplin Kurulu bir karar verecek ve gerekçesini açıklayacaktır. O zaman da gazeteler konuyla ilgilenecek, umarım yalnızca MHP Disiplin Kurulu’nun iddialarına değil, Oğan’ın savunmasına, yanıtlarına da yer vereceklerdir.
Arkadaşlarımızın haberlerini yazarken en temel ilkeleri gözden uzak tutmamalarını, Yazıişleri’nin ve sayfa editörlerinin de içerikle bağdaşmayan ama son zamanlarda medyaya musallat olan “seksi” başlık kullanma eğiliminden uzak durmalarını salık veriyorum.

KISA... KISA
Orijinal adlarını da veremez misiniz?
Cumhuriyet, TV’de sinema tanıtımını tartışmasız en iyi yapan gazetedir. Acaba filmlerin orijinal adlarını da vermek mümkün müdür? Zira bu, ileri araştırma yapmak isteyenler için büyük kolaylık olacaktır. Saygılarımla... Mümtaz F. üceer

Tuğçe Kazaz’dan bıktık
Gazetemde her gün ayrı bir Tuğçe Kazaz haberi görüyorum. Siz mi prim veriyorsunuz, reklamını mı yapmaya çalışıyorsunuz anlamadım. Bırakın başka yerde haber olsun olcaksa, Cumhuriyet okurları bu kadının ne yaptığı ve ne dediği ile ilgilenmiyor. Saygılarımla. Çiğdem Akduman
Okur Temsilcisinin notu: Tuğçe Kazaz haberleri Türkiye’de belli bir “sanatçı” kesiminin politik tutumu, duruşu konusunda önem taşıyor. Haber değeri vardır.

Prosedürel de ne?
16 Haziran, son sayfa, “Türk Şeker Kralı öldü” başlıklı haber... Bir tümce: “Çiftin boşanması da prosedüreldi, Türk yasaları askerlerin yabancılarla evliliği yasaklamasından kaynaklanıyordu.” Birincisi, Türkçede prosedürel diye bir sözcük yok. “Prosedür gereği” denebilirdi. İkincisi, “yasaları” değil, “yasalarının” olacak.
Bir başka tümce: “Madden ve manen çöken İpar, .....” Türkçede “manen” vardır ama “madden” diye bir sözcük yoktur. Doğru sözcük “maddeten”dir. Başka hatalar da var, ancak uzatmıyorum. Haber iyi bir araştırmanın ürünü. Ancak diline özen göstermeden yazılmış ve hemen her zamanki gibi düzeltme bacağı da zayıf kaldığından sonuçta habere gölge düşmüş, yazık olmuş. Emre Yazman

En genç başbakan Demirel değil İnönü’dür
Cumhuriyet’in 18 Haziran 2015 tarihli sayısının 1. sayfasında manşetin hemen altında Demirel’le ilgili olarak “27 Ekim 1965’te ilk hükümetini kurduğunda 41 yaşında en genç başbakan oldu” haberine yer verilmiş bulunuyor. Oysa 1884 doğumlu İsmet İnönü, 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin hem ilk ve hem de 39 yaşında en genç başbakanıdır. Yıllardır İnönü’ye en küçük bir övgüde bulunmak kadirbilirliğini göstermemelerine karşılık, vefatı üzerine hemen her konuda Demirel’e övgüler düzenlerin kervanına Cumhuriyet’in de katılmış olduğunu düşünemesem de, böyle bir hatayı Cumhuriyet’e yakıştıramadığımı da belirtmeden geçemem. Saygılarımla... Kızıltan Ulukavak

İki yıl değil dört ay
Onca “ciddi” sorun varken Kraliçe Elizabeth’le ilgili haber mi sorun oldu, diye düşünmezsiniz umarım. Haberi Cumhuriyet gibi bir gazete yapıyorsa, evet, sorun olur. 14.6.2015 tarihli sayınızın arka sayfasında “Victoria’nın rekorunu kırmaya iki yıl kaldı” başlıklı haberde verilen bilgi yanlış: Kraliçe Victoria, 24 Mayıs 1837 ile 22 Ocak 1901 arasında hüküm sürdü: 63 yıl 8 ay... Kraliçe II. Elizabeth 6 Şubat 1952’de tahta çıktı. Bugün itibariyle 63 yıl 4 aydır “Britanya hükümdarı”... Özetle, Victoria’nın süresine ulaşmasına yalnızca 4 ayı kaldı. Aktardığınız haberi doğrulamanız gerekir, konusu ne olursa olsun. Sayfa editörlerinin ana sorumluluğu bu olsa gerek. Eskiden haberlerin nereden alındığı bilgisi verilirdi. Yine verilmesi iyi olur. Çalışmalarınızda kolaylıklar dileyerek... Ülkün Tansel

Önlenebilir hatalar
16 Haziran Cumhuriyet 14. Sayfa’da “3 bin 500 adet dinamit fitilleri çalındı” başlığında Türkçenin temel kurallarından biri çiğnenmiş. Sayılardan sonra gelen isimler çoğul olmaz. Yani 3.500 ateşleme fitilleri denmez. Ayrıca başlıktaki “fitiller” haberde kapsüle dönüşmüş. Aynı sayfada “Baba kızı IŞİD’e kaçmasına dayanamayıp intihar etti” başlığı iki satıra sığdırma kaygısı gazetemize yakışmayacak bir sonuc vermiş. Her sayfanın ayrı bir editörü olmasına rağmen bu tip hataların olması düşündürücü... Serdar Güray

Dilde daha dikkatli olamaz mıyız?
19 Haziran 2015 tarihli “kan donduran iddia” başlıklı haber yazının içeriğini gazetemin genel haber diline göre oldukça özensiz buldum ve habere konu kişileri kullanılan bu dilin yaralayacağını düşündüm. Özellikle böyle hassas haberlerde kullanılacak ifadelerde biraz daha özen lütfen... Saygılarımla... Tuncay Yılmaz

Güray ÖZ | Tüm Yazıları
Hits: 1242