SEÇİMLER VE GÜVENLİK

~ 01.06.2015, Av. Dr. Başar YALTI ~

Gelişmiş demokrasilerin temel özelliği, çoğulcu ve katılımcı bir özellik taşımasıdır.  Demokrasilerde çoğulculuğun gerçekleşmesi ve karar süreçlerine halkın katılmasını sağlamanın temel aracı seçimlerdir.

İster doğrudan demokraside olsun, isterse temsili demokrasilerde olsun seçimlerin amacı, toplumsal irade ve tercihin belirlenerek, ortaya çıkan bu irade ve tercihe göre ülke yönetiminin sürdürülmesidir. Dolayısıyla seçimlerin, dürüst, güvenilir, adil bir şekilde yapılması, seçmen iradesinin saptırılmadan tam ve doğru bir şekilde belirlenmesi son derecede önem taşımaktadır. Bu çerçevede demokratik rejim, gelişmiş toplumsal bir yapıda, yönlendirilmelere karşı uyanık, tercihlerini bilinçli şekilde yapacak derecede eğitimli yurttaşların bulunduğu toplumlarda gerçek anlamını bulur.

Elbette ki seçimler demokrasinin tek unsuru değildir. Demokratik sistemin sağlıklı bir biçimde yürümesi için, karar süreçlerine katılımının sağlanması, bütün kamusal iş ve işlemlerin saydam şekilde yürütülmesi ve her kademedeki seçilenlerin hesap verme alışkanlığına sahip olmaları gerekmektedir. Bütün bunların temelinde ise evrensel kurallara uygun şekilde işleyen, sağlam bir hukuk düzeninin bulunması gerekiyor.

Anayasamızda (m.67/2), seçimler ve halk oylamasının serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılacağı belirtilmektedir.

Yine Anayasamızda, çıkartılacak seçim yasalarının, temsilde adalet, yönetimde istikrar, ilkesine uygun olması gerektiği benimsenmiştir. (m. 67/6)

2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunun 2. Maddesine göre,  Türkiye’de uygulanan seçim sistemi, tek dereceli olup, seçim, nispi temsil sistemine göre genel, eşit ve gizli oyla bütün yurtta aynı günde, yargı yönetimi ve denetimi altında yapılmaktadır.

Aynı yasanın 33. Maddesi gereğince; genel seçimlerde ülke genelinde, ara seçimlerde seçim yapılan çevrelerin tümünde geçerli oyların  %10 nu geçemeyen partiler milletvekili çıkartamamaktadır. 

Seçimlerin nasıl yürütüleceği ise, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda ayrıntılı şekilde belirtilmiştir.

Sonucu bakımından son derecede önemli ve etkili olacak 7 Haziran Milletvekili Seçiminin ana hukuksal dayanakları bu şekildedir.

Ancak, Türkiye’nin içinde bulunduğu bugünkü siyasal tablo ve seçim sürecinde yaşanan tartışmalar, yapılacak milletvekili seçim sonucunun, Cumhuriyet değerlerini, parlamenter demokratik sistemi altüst edecek bir etki yaratacağı endişesini uyandırıyor. Dolayısıyla, yapılacak seçimin güvenliği konusunda ciddi kuşkular kamuoyuna yansımış durumda.

Bu seçim sürecinde, bugüne kadar yapılmış seçimlerden farklı olarak, dört olgu öne çıkmış bulunuyor.

a)    Yüzde on seçim barajı uygulaması,

b)   Cumhurbaşkanının meydanlarda bir parti lideri gibi propaganda yapıyor olması,

c)    Anayasa ve yasalara göre, seçimin denetimini yapacak yargı organının tarafsızlığı ve bağımsızlığıyla ilgili kuşkuların yoğunlaştığı bir ortamda seçime gidiliyor olması,

d)   Bir süre önce yürürlüğe giren ve iç güvenlik paketi olarak anılan yasal düzenlemelerle vali, kaymakam ve polis amirlerine verilen yetkilerin kullanılmaya başlanması,

Bu dört olgudan %10 barajı, seçim sonucunun belirlenmesinde en önemli etken olarak öne çıkıyor. Denilebilir ki, 12 Eylülün mirası olan %10 barajı yaklaşık 30 yıldan beri uygulanıyor. Ama %10 barajı, hiçbir seçimde,  bu denli önem kazanmamıştı. Önümüzdeki seçim, çok küçük oy oranlarıyla parlamento aritmetiğinde büyük değişikliğin yaşanacağı bir seçim olarak gözüküyor. Bu seçimde, antidemokratik olduğu yönünde kuşku bulunmayan % 10 barajının varlığı, parlamentonun oluşumunu doğrudan etkileyen en önemli etken olarak karşımızda durmaktadır.

Kaldı ki, kendine özgü bir başkanlık sisteminin gerçekleşmesi için her şeyi yapabilecek izlenimi veren bir Cumhurbaşkanı var. Öyle ki, seçildiği 10 Ağustos 2014 tarihinden itibaren parlamenter sistemin askıya alındığını ifade etmekten dahi çekinmiyor.  Elinde Kuran, meydan meydan dolaşıyor. Oyunu, daha çok kimlikler ve kutuplaşmalar üzerinden kullanmaya alışkın, kolayca manipüle edilebilen duygusal seçmen kitlesi bu durumdan ister istemez etkileniyor.

Buna karşın, Yüksek Seçim Kurulu, Cumhurbaşkanının, Anayasa ve seçim yasaklarına ilişkin yasalara açıkça aykırı tutumu karşısında adeta seyirci kalıyor.

İç güvenlik yasası ile getirilen düzenlemelerin, yargıyı devreden çıkaran bir sonuç yarattığı o dönemde çok konuşuldu. Seçim sürecinde Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda yapılan değişikliğin nasıl sonuç vereceği henüz bilinmiyor.

Bütün bunların yanında kamuoyunda, seçim güvenliği kavramını, sandık güvenliğine indirgeyen bir anlayış var. Oysa seçim güvenliği, seçmen kütüklerinin yazımından başlayan, seçimin yürütülmesinin bilgisayar ortamındaki yazılımını içine alan ve iyi işleyen bir denetim mekanizmasıyla var olan çok geniş bir alanı kapsıyor.

Bir seçim, temsilde adaleti gerçekleştirebiliyorsa adil ve demokratiktir.

Seçimlerin adaletli bir sonuç verebilmesi için; seçmenler bakımından, seçilecekler bakımından ve seçimin gerçekleştirilme ortamı bakımından belli ölçütlere uyulması gerekiyor.

Bu ölçütlerden önemli bulduklarımızı, aşağıda başlıklar halinde sıralıyoruz:

·         Seçmen kütükleri sağlıklı şekilde tutuluyor mu?

·         Uygulanan seçim sistemi, seçmen iradesinin seçim sonuçlarına eşit / dengeli şekilde yansımasını sağlıyor mu?

·         Seçmen tercihi siyasal iktidar / cumhurbaşkanı tarafından manipüle ediliyor mu?

·         Aday belirleme yöntemleri demokratik mi?

·         Seçimin finansmanı nasıl sağlanıyor, kurallara bağlanmış mı, adaylar arasında fırsat eşitliğini ortadan kaldıran bir sonuç yaratıyor mu?

·         Propaganda dönemi koşulları adil mi, seçime katılan tüm partiler / adaylar bakımından eşit koşullar var mı?

·         Seçim (sandık) güvenliği sağlanmış mı?

·         Yurttaşların oy kullanmalarının önünde bir engel var mı?

·         Oy sayımı sağlıklı şekilde yapılıyor mu?

·         Sandık sonuçlarının birleştirilmesi güvenli bir şekilde yapılıyor mu?

·         Seçimin uygulanması ve sonuçlarının alınması ile ilgili bilgisayar yazılımları güvenli mi?

·         Yapılan itirazlar adil bir şekilde sonuçlandırılıyor mu?

·         Seçimin denetimini sağlayan yargı, bağımsız ve tarafsız davranıyor mu?

·         Haksızlık ve hukuksuzluk iddialarına karşı etkili bir itiraz olanağı var mı?

7 Haziranda yapılacak Milletvekili Seçiminde, yukarıdaki sorulara olumlu yanıtlar verilebiliyorsa yapılacak seçim; temiz, adil ve güvenlidir diyebiliriz. Bu sorulardan bir kısmı konusunda kuşku duyuluyor ise, özellikle seçimde yapılan hile ve hukuksuzluklara karşı etkili, tarafsız ve güvenilir bir denetim mekanizması yoksa o seçimin sonucu demokratik bir meşruiyet sağlamaktan uzak olacaktır. Kaldı ki, %10 baraj uygulamasının gölgesinde bir seçimin demokratikliği hep tartışılacaktır.

 

Av. Başar YALTI

 

 

Av. Dr. Başar YALTI | Tüm Yazıları
Hits: 2010