Soykırımın 100. yılında vicdan ve sorumluluk

~ 17.03.2015, Nazım ALPMAN ~
NAZIM ALPMAN

İstanbul’da geçen Cumartesi (14 Mart 2015) günü Hrant Dink Vakfı tarafından uluslararası bir sempozyum yapıldı. Adı “lokanta” olan ama daha çok kültür merkezi olarak hizmet veren Cezayir Lokali’ndeki toplantıda birbirinden değerli tebliğler sunuldu.

Toplantının tam adı şöyleydi:
Ermeni Soykırımında Vicdan ve Sorumluluk: Kurtulanlara Dair Yeni Araştırmalar.

Toplantıya Hollanda’dan canlı bağlantı ile katılan Wendy Hamelink, Sason Ermenileri üzerine çalışıyordu. Ermenice olarak “Sasun” ve “Sanasunk” olarak bilinen Sason 19. Yüzyılda Ermeni Ulusal Hareketi’nin önemli merkeziydi. Türklere ve Kürtlere karşı uzun süre kendini koruyabilen Sason Ermenileri katliamlardan payını fazlasıyla alacaktı.

Sasonlu Ermeniler 1915’te önce Halep’e sonra da Beyrut’a gitmişlerdi. 1980’lerde bir bölümü İstanbul’a geliyorlar. Wendy Hamelink bu bölümü şöyle anlattı:
-Ermenice bilmiyorlardı. İstanbullu Ermeniler tarafından “köylü” olarak algılandılar, fazlaca ilgi görmediler. Bir bölümü Beyrut’a döndü, bir bölümü Paris’e gitti. Paris’te de onları benzer bir kader bekliyordu! Diaspora Ermenileri de Sasonluları “Türk” olarak kabul ediyorlar, ona göre davranıyorlar!

***


MÜSLÜMANLARIN VİCDANI
Toplantıya Toronto’dan katılan George Shirinian’ın (Şirinyan) sunum başlığı “Müslümanlarca Kurtarılan Ermeniler” idi. Söze buradan başladı:
-Katliamdan kurtulan bir anne-babanın çocuğuyum. Ailemi Hacı Halil adlı komşuları saklamış.

1915’te bu “saklamanın” ne anlama geldiğini Shirinian şöyle anlattı:
-Evinde Ermeni saklayanlar evlerinin önünde asılacaklar, evleri de yakılacaktır! Resmi görevliler, azledileceklerdir. Böyle talimatlar yayınlanmıştı. Buna rağmen Türkler komşusu olan bazı Ermenileri evlerinde sakladılar.

Şirinyan böylesi örnekler de verdi:
-Rakha kaymakamı Tehcir kararını uygulamayacağını belirtti, görevden alındı. İttihat ve Terakki yerel yöneticisi Ahmet Rıza ve Şeyhülislam Hayri Bey idam edildiler!

Devletin kurtarıcılara karşı uyguladığı şiddetin boyutlarına bakınca kurbanların uğradığı felaketin boyutları daha iyi anlaşılıyordu.

***


GARABET İLE HAFIZ OSMAN'IN TORUNLARI
Adana Kozanlı bir Ermeni Aile’nin üyesi olan İshkhan Chiftjian büyük dedesi Garabet  Farajian Chiftjian, onun kardeşi Ahbar ve ailesini evinde saklayan Kozan Müftüsü Hafız Osman’ı anlattı.
-Büyük dedem Kozan’dan ayrılma tarihini bir gün aksatmış. Herkes 1 Haziran günü gitmiş. Bizimkiler 2 Haziran günü bir bakmışlar ki, mahallede hiç Ermeni kalmamış.

Kozan Müftüsü Hafız Osman onları evine alıyor. Ama bu durum öğreniliyor. Silahlı 300 kişi “Gâvurları bize ver” diye kapıya dayanıyor. Hafız Osman öfkeli kitlenin karşısına çıkıyor ve diyor ki:
-Onların namusu benim namusumdur. Onların canı benim canımdır!.. Malımı istiyorsanız hepsini alın, sizin olsun. Ama komşularımı size vermem!

Chiftjian konuşmasının finalini birbirine sarılmış orta yaşlı iki kadın fotoğrafıyla yaptı:
-2010’da Garabet’in torunlarıyla Hafız Osman’ın torunları Kozan’da buluştular!

Türkiye’de böylesi toplantıların yapılmasını yıllardır engelleyenler şunu bir türlü anlayamadılar:
-Türkler ‘katillerden ibaret’ bir ulus değildir! 

Nazım ALPMAN | Tüm Yazıları
Hits: 1477