Anayasa hukukçusu alenen ikaz etti

~ 01.01.2015, Yeni Yaklaşımlar ~

Anayasa hukuk çusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu , hür basını hedef alan 14 Aralık perasyonunda savcının emniyette ifade almasını yargı skandalı olarak nitelendirdi. Gazeteci ve senaristlerin hukuk dışı gözaltına alındığını ifade eden Kaboğlu, Cumhurbaşkanı’nın başkalarının da gözaltına alınabileceği şeklindeki söylemlerini anayasal suç olarak yorumladı.

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Cihan Haber Ajansı’na (Cihan) 14 Aralık operasyonu, savcıların görevden uzaklaştırılması ve dahil emniyet paketi ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. 14 Aralık operasyonu ile ilgili Türkiye’de benzer operasyonların geçmişte de yapıldığını ifade eden Kaboğlu, “Son 5 yıldır bu tür dalgalanmalar oldu. Bu dalgalanmalar karşısında değişik kesimler kendi konumlarına göre tavır aldılar. Yapılabilirliği olabilir mi olamaz mı? Hangi siyasal kesimdendir? Ne yaptı? diye bu çerçevede hep şu tür argümanlar kullanıldı: 'Siz gazeteye baskın yapıyorsunuz, gazeteciyi gözaltına alıyorsunuz, fakat o gazeteci mi değil mi onu bilmiyorsunuz. Bu sebepten ötürü yazısından dolayı gözaltına alınmamıştır.' Bu biçimde siyasal çevrelerin savunmaları oldu. Burada iki çok fazla önemli nokta var. Bir şahıs gazeteci olmasa da bir şahıs amele olabilir, işsiz olabilir, onu resmi işleme tabi tutmanın bir hukuk devletinde bir takım biçimsel gerekleri var. Usule ait gerekleri var. Anayasa ve ilgili yasalar var. İlgili makamların ona göre işlem yapması lazım geliyor .” ifadelerini kullandı.

MASUMİYET KARİNESİ

Masumiyet karinesi ilkesine tüm dikkatleri üzerinde toplayan Kaboğlu, “Siz herhangi birinin evine iş yerine baskın yaparak bir hukuk devletinde apar topar götüremezsiniz. Hukuk devletinde suçsuzluk karinesi söz konusudur. Bunlar gazeteci olmasa da hukuka uygun davranmak lazım gelir . ‘Avukattır fakat avukatlık faaliyeti için tutuklanmadı, gazetecidir fakat gazetecilik faaliyeti için tutuklanmadı’ sözlerini biz Türkiye’nin nihayet 5 senesinde duyar olduk. Fakat sonradan gördük ki bunlar gazetecidir, bunlar avukattır, bunlar hekimdir, bunlar öğretim üyesidir. Bunları hep yaşadık.” diye açıkladı .

14 Aralık operasyonundaki yanlışlara da tüm dikkatleri üzerinde toplayan Kaboğlu, “14 Aralık operasyonu öncekilerden farkı olmayan demek oluyor ki hukuk sistemimizde yeri olmayan bir gazete muhabirinin senaristin anayasa ve hukuk dışı yollarla yakalanması ve gözaltına alınmasına tanık olduğumuzu söyleyebiliriz.” diye belirtti .

'SAVCININ EMNİYETTE İFADE ALMASI, YARGI SKANDALIDIR'

Savcı nın emniyette ifade almasının yanlış olduğuna vurgu yapan Kaboğlu, “Olması lazım gelen fakat bozulmak istenen husus şudur: Kolluk savcıya tabidir. Kolluk yargı organlarına tabidir. O nedenle bütün Avrupa devletlerinde adli kolluk vardır. Türkiye’de adli kolluğun bağımsız bir birim olarak kurulması yönünde on senelerdir çalışmalar yapıyoruz. 17-25 Aralık süreçlerinden akabinde olağan olan adli kolluğun bile görev alanları daraltıldı. Bunun anlamı nedir? İdari kolluk içişlerine bağlıdır, adli kolluk yargı organlarına bağlıdır. O bakımdan esas olan güven birimlerinin adliyeye gelmesidir. Savcının gitmesi diye tatbikat hukuk devletine tümünün yabancıdır.” olacak şekilde açıkladı .

İfadenin silahların gölgesinde alındığına yönelik değerlendirmelerin sorulması üzerine Kaboğlu şu cevabı verdi: “Silahların gölgesi bir yana sanığın susma hakkı var. Susma hakkının kullanıldığı en önemli birim de emniyettir. Adil yargılamanın temeli olan savunma hakkı şu üçlü çerçevesinde ortaya çıkar: Avukat, savcı ve yargıç . Bu tür süreçlerin emniyette en sınırlı eşikte tutulması lazım geliyor . Gözaltı süresinin sınırlı tutulmasının da anayasal güvence altında olmasının da sebebi budur. Kötüye kullanmanın önüne geçebilecek süredir bu. Burada görüldüğü gibi ek süreler talep edilerek, savcı gerçekten emniyete gitmişse bu sadece hukuk devleti ilkesini zedelemez, Türkiye’nin kazanımlarından çok fazla geriye gidişi ifade etmenin yanında bir yargı skandalıdır."

Yargı bağımsızlığı ile ilgili TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in de kullandığı ifadelere atıfta mevcut bulunan Kaboğlu, “TBMM Başkanı Cemil Çiçek tarafından gercekleşen ‘138. madde çökmüştür, ya da yargı bağımsızlığı ölmüştür’ itirafı bizim raporumuzda da yer almaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın, ‘Gözaltına alınacaklar olacaktır’ şeklindeki beyanı esasen bir sene sonrasından Meclis Başkanı’nın yapmış olduğu bu saptamanın teyidinden başka bir şey değildir, vahimdir. Anayasanın belirlediği yasama, yürütme, yargı şeklindeki erkler ayrılığı ve 138. maddenin ön gördüğü, yasama ve yürütmenin yargının işleyişine kategorik müdahale yasağına muhaliftir . Bu tür söylemler anayasa dışıdır. Anayasanın ihlalidir. Hatta anayasa suçudur.” diye açıkladı .

Yolsuzluğu soruşturan savcıların görevden uzaklaştırılmasını da değerlendiren Kaboğlu şu ifadeleri kullandı: “Bu anayasamızın 36. maddesinin güvence altına almış olduğu adil yargılanma hakkının biranda sıfırlanmasıdır. Bu anayasanın ilgili hükümlerine demek oluyor ki 138 ve devamı maddelere de tümünün muhaliftir . Hukuk dili ile izahı güç olan bir durumdur. Bu süreci biz anayasa dışına çıkılması nihayet bir yıldır tanık olduğumuz anayasa dışı uygulamalarla ve o tür tabirlerle ifade ediyoruz. Hukuk devletinde bunların yeri yoktur diyoruz.”

'KIDEMLİ BİR HUKUKÇU OLARAK O SÖZLERDEN UTANÇ DUYUYORUM'

Sulh müeyyide hakimliklerinin verdiği kararların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM ’den döneceğini ifade eden Kaboğlu, “Bir kıdemli hukukçu olarak söylüyorum, bir yargıcın yöneticilere yönelik olarak hayranlık ifadesinden utanç duyuyorum. Sulh müeyyide hakimlikleriyle ilgili kurulan mahkemeler özel yetkili adli makamların yerine ikame edilen mahkemelerdir. Türkiye’de yargı bağımsızlığı tam olarak sağlanmadı. Ama onun kalıntıları kaldıysa ona bile güvensizliğin ifadesidir. ‘Benim yargıcım’ diyebileceğimiz bir uygulamanın somutlaşmasıdır. Anayasaya muhaliftir , bu adli makamların vermiş olduğu kararlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden dönecektir.” diye açıkladı .

'İÇ GÜVENLİK PAKETİ TAMAMEN ANAYASAYA AYKIRIDIR'

İç emniyet paketine yönelik eleştirilerini de sıralayan Kaboğlu sözlerini şu şekilde tamamladı: “İç emniyet paketi bütünüyle anayasaya muhaliftir . Zira dahil emniyet paketi ile gün içerisinde sahip olduğumuz özgürlüklerden daha geriye düşülmesi söz konusudur. Bu paketin bazı maddeleri ile 12 Eylül döneminde yürürlüğe konulan yasaların da gerisine düşebiliriz. Özgürlükler üzerine çok fazla ciddi bir tehdit sürecini başlatabilir.”

CİHAN

 

 

http://www.arcaajans.com/haber/guncel/anayasa-hukukcusu-alenen-ikaz-etti/607566/

Hits: 1346