Demokrasi için, 'gücü azaltılmış Erdoğan'

~ 23.05.2011, Kadri GÜRSEL ~

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 19 Mayıs’ta seçim kampanyası çerçevesinde gittiği Siirt’teki meydanda konuşurken “12 Haziran’dan sonra yeni bir anayasa yapacaklarını” söylemiş ve sonra şöyle devam etmiş:
“Bu nasıl olacak? 367’nin üzerinde bir güçle bizi parlamentoya göndereceksiniz.”
Bu sözlerden bir kez daha kesinlikle anlıyoruz ki Başbakan Erdoğan’ın yeni anayasanın geniş bir toplumsal uzlaşı temelinde, siyasi partiler, sınıf ve meslek örgütleri ve sivil toplumla müzakere edilerek hazırlanması gibi bir derdi yoktur. Çünkü bu şekilde ancak temeli sağlam bir demokratik mutabakat anayasası hazırlayabilirsiniz ki bunun için mecliste 367’nin üzerini bulmak gerekmez. 276’nın üzerinde bir sandalye sayısıyla tek başına iktidar olsanız da yaparsınız bunu.
Mevcut anayasa, meclisin 367 üyesine denk düşen üçte iki çoğunluğu tarafından kabul edilen anayasa değişikliklerinin halkoyuna sunulmadan yürürlüğe girmesine imkân veriyor. Tabii cumhurbaşkanı öyle takdir ederse...
Dolayısıyla, kim “Yeni bir anayasa yapmak istiyorum ama önce verin bana 367’yi” der?
Yeni bir anayasayı referandumda halka onaylatma zarureti bile kalmadan tek başına yapmak ve halka dayatmak isteyenler der bunu. AKP mecliste 367 ve üzerini bulur ve yeni anayasa Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda hazırlanırsa, bu sırada görev başında olacağını varsaydığımız Cumhurbaşkanı Gül bunu halkoyuna sunmadan yürürlüğe sokmak gibi bir anayasal hakka sahip olacaktır.
Diğer taraftan biliyorsunuz 330’un üzerinde destek alan değişiklikler anayasa gereği doğrudan halkoyuna gidiyor.
Dolayısıyla Başbakan Siirt’te 367 değil de “330’un (yani beşte üç çoğunluğun) üzerinde bir güçle bizi parlamentoya göndereceksiniz” demiş olsaydı, biz de “Demek ki Tayyip Bey anayasasını halkoyuna sunmaktan sakınmıyor” derdik. Ama öyle değil. İşi Cumhurbaşkanı ile teke tek pazarlıkla halletmek istiyor.
Başbakan Erdoğan neden böyle yanıp tutuşuyor yeni bir anayasayı tek başına yapıp referandumsuz yürürlüğe sokmak için?
Başkan olmak istiyor da ondan.
Partisinin üçüncü kez tek başına iktidarında başbakan olmak artık ona yetmiyor. Rejimi değiştirip, iktidarı kimseyle paylaşmadan, tamamını şahsının uhdesinde toplayarak Türkiye’nin tek ve güçlü adamı olmak istiyor.
Onu uzlaşmazlığa yönelten hesap bu...
Ama bu hesap “otoriter rejim” hesabıdır; ona göre. Çünkü parlamento, yargı ve medyanın kontrol ve dengeleme işlevini göremediği bir sistemde hele bir de iktidar yoğunlaşması yaşanıyorsa ve toplumda demokrasi kültürü henüz yeterince kökleşmemişse, bu hesap başka bir yere götürmez.
Başbakan Erdoğan yeni anayasa için 367’yi istedikten sonra Siirtlilere, “Bu benim anayasam olmayacak, bizim anayasamız olacak. 74 milyon insanın ‘Benim’ diyeceği bir anayasa yapacağız” demiş.
Erdoğan neden seçmenden 367’lik oy istiyor?
O oylarla oluşacak AKP meclis grubundan geçireceği anayasasını, aynı oyları verenlerden kaçırabilmek için... Ve sonra 74 milyon, lideri başkan yapacak anayasaya “Benim” diyecek, öyle mi?
Kaldı ki bir metni demokratik mutabakat anayasası, yani “74 milyonun anayasası” yapan, halk tarafından onaylanması değildir. Yöntem ve içerikte, parlamento içinde ve dışında en geniş biçimde halkı temsil eden siyasal ve toplumsal aktörlerin demokratik bir anayasanın yapılmasına talep ve görüşleriyle katkı sunmalarıdır.
Erdoğan güçlü ve uzlaşmaz bir lider. Şimdiki hedefi, hiç uzlaşmadan gücünü artırmak...
Bir röntgenci çetesinin MHP’ye karşı son derece sistemli ve örgütlü ama bir o kadar da rezilce bir siyaset mühendisliği faaliyeti yürütmesindeki maksat, bu partinin barajın altında kalmasını temin etmek ise, maksada nail olunması en çok kimin hesabına hizmet eder?
Başbakan Erdoğan’ın 367 hesabına. Yani başkanlık hedefine...
Meydanlarda her fırsatta Kılıçdaroğlu’nun Alevi kökeninden bahsederek en tehlikeli karşıtlığı kışkırtması, Kürt sorunu konusunda meylettiği şahin tutumlar... “İnsanlık Anıtı”nı yıktırmasını da ekleyin.
Bütün bunların sonucunda AKP’ye gelmesi beklenen MHP oyları, “367” için değil mi?
Erdoğan gibi güçlü ve fakat bir o kadar da uzlaşmaz lider tipinden hoşlanmayan AKP ve MHP seçmenleri varsa, bu seçimde oy verirken iki kere düşünsünler.
Çünkü “güç” kontrolden tamamen çıkmak üzere...

(Milliyet 23.05.2011)

Kadri GÜRSEL | Tüm Yazıları
Hits: 1581