1) Savaş, Hep Yargı Üzerinden

~ 12.10.2014, Orhan BURSALI ~

Bugün Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimi var. HSYK yargının tepe noktası, kumanda yeridir. Daha doğrusu “yargı kontrolüm altında olsun” anlayışı içindeki siyasi iktidarların, yargıyı getirdikleri yer “kumanda yeri” noktasıdır. HSYK şüphesiz yargının atamalarını yapması, terfi, özlük hakları, denetim vb. gibi adalet mekanizmasının doğru, düzgün, rahat, yasalara uygun işlemesini gerçekleştirecek çok önemli ve gerekli bir kuruldur.
Aylardır, bu mekanizmanın nasıl daha mükemmel işlemesi, sistemin nasıl daha adaletli ve hakkaniyetli iş yapması gerektiğini tartışmıyoruz. Tartışılan, HSYK’ye kimlerin adamlarının yerleştirileceğidir. Salt bu olgu bile yargının nasıl raydan çıkarıldığının göstergesi. Oraya adamını seçtirmek, yargıyı kontrolde pay/hak sahibi olmak demektir.
Neden böyle oldu? Çünkü yargı, üzerinden en önemli iktidar savaşlarının sürdüğü siyasal bir kurum niteliğine kavuştu, özellikle 12 yıldır, AKP iktidarından beri bu böyle.

***

İktidar olma, iktidarda kalma, muhaliflerini alt etme, iktidar savaşında karşılıklı birbirlerinin defterlerini dürme, kendini aklama, düşmanını pataklama gibi iktidara ait tüm pisliklerin ana aracı olarak hep yargı kullanılıyor. Bu nedenle ele geçirme” birinci derecede önemli!
Örneğin, Gülen-Erdoğan iktidar çatışmasında, savaşın ana silahı yargı.
7 Şubat 1212 MİT üzerinden iktidara karşı hamle yargı üzerinden.
Şike Yasası ve operasyonları yargı üzerinden.
Ergenekon ve Balyoz, Odatv gibi siyasi davalar… Cemaat- hükümet görüş farklılıkları ve aralarındaki dalaşmada, örneğin İlker Başbuğ’un tutuklanması yine siyasal yargı…
Zaten 2010 Anayasa Referandumu da tamamen yargının yeniden biçimlenmesi ve ele geçirilmesi savaşıydı. Balyoz, Ergenekon ile defter dürme operasyonları da yargı eliyle sürdürüldü.
Mesela Deniz Feneri davasını, iktidara biat eden mahkeme ve yargıç atamaları oyunlarıyla tamamen aklamaya varan girişimler, yargı ile İlhan Cihaner olayı, Silivri davalarında dönen yargısal ve hukuksal düzenbazlıklar, yüzlerce suçsuz subayın ve sivilin içeri atılması, ordunun derdest edilmesi; bütün bunlar da hep yargı üzerinden.
R.T. Erdoğan’ın taa İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde hakkında açılan yolsuzluk davalarının yargıçlar ve mahkemeler üzerinden bir bir temizlenmesi ve bu temizleme harekâtında başrol oynayan yargıçların yükselerek tepelere tırmandırılması...
17 ve 25 Aralık 2013 Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonları, Cemaat-RTE iktidarı mücadelesi, iki taraftan da yargı üzerinden.
Bütün bunlar yargının iktidar olma, iktidarda kalma, muhaliflerini alt etme, birbirlerinin defterlerini dürme, kendini aklama, düşmanını pataklama gibi iktidara ait tüm pisliklerin ana aracı olarak kullanıldığının kanıtlarıdır. Aslında bütün bunlar aynı zamanda ülkemizde adaletin, yargı güvenilirliğinin, tarafsız ve bağımsız yargının olmayışının da büyük kanıtlarıdır.
Darbeler, operasyonlar, toplumsal dönüşümler hepsi yargı ve adalet mekanizması üzerinden gerçekleştiriliyor. Büyük kirli iktidar savaşlarının her zaman iki yolu oldu: Birincisi askeri darbeler, ikincisi ise yargıyı ele geçirme ve yargılama yoluyla. Bu ikinci yolu ülkemizde yaşıyoruz. Buna sivil darbe de diyebilirsiniz. Sanki parlamenter düzen ve normal yargı içinde her şey hallediliyormuş, sistem düzgün ve tıkır tıkır işliyormuş süsü verilerek her şeyi kitabına, hesabına uydurarak veya uyduramayarak, yargıyı kendi yararınıza işleterek.. (*)
Yargı, totaliter düşünceli bütün yönetimlerin ele geçirmeleri gereken 1 No’lu kurumdur, alettir...
İktidar şimdi, bu kuruma sahip olma mücadelesi veriyor. Diğerleri de etkilerini yitirmeme mücadelesi… İktidar HSYK’de tam denetimi sağlamaya çalışıyor çünkü alabildiğine kirli dosyalar önünde yığılmış durumda. Bunları bir şekilde temizletmesi gerek..
Bu seçimlerde başaramazsa, HSYK yasasını referanduma götürmeyi bile göze alacak kadar önemli AKP’li bir HSYK.

2) PKK-HDP Provası Yaşadık
Fotoğrafın bir yüzünde şu var: HDP’liler, Demirtaş ve bazıları sokağa çıkın çağrısı yaptı, PKK ve diğerleri buna uydu, giderek 40’a yaklaşan ölüm veya cinayet, birkaç katı yaralı, 2500 kadar yakılan taşıt ve bina.. İçişleri Bakanı 120 bin kişinin eylemlere, olaylara karıştığını söyüyor.
Demirtaş “biz şiddete çağrı yapmadık” desin. Evet cumhurbaşkanı adayı ve pek çok CHP’linin oy verdiği kişinin “yakıp yıkın” demediği bir gerçek! “Sokağa çıkın” çağrısı aslında demediğine de bir davettir. Adam gibi miting, gösteri yapın diyebilirdi mesela. Diyor ki “provokatörler” yaptı, “karanlık güçler, eller..” Komik! Olayın adının bu kadar net olduğu bir “karanlık güç-olay” da yaşanmamıştı bugüne kadar.
Kürt silahlı ve sivil-siyaset hareketi, genel bir prova yaptı. HÜDA-PAR ile çatışma ayrıntı… Tam ne zaman? Yazdığımız gibi Kobani’yi İslami Devlet saldırısına karşı koyan Kürt silahlı hareketinin, PKK dahil dünya kamuoyunda yıldızının yükselmesi ve sempati toplamasının hemen ardından…
Fotoğrafın diğer yüzünde de RTE-Davutoğu iktidarının, neredeyse, İD Kobani’ye halletsin acımasızlığı.. Düştü düşecek müjdeli konuşmaları..
İktidar dersini aldı… Çözüm Süreci peki?! Ayrıntılar yarına..
(*) Yargı üzerine bu yazının büyük kısmını, nihayet bitirebildiğim iktidar-cemaat savaşını konu alan kitabımdan aldım...  

Orhan BURSALI | Tüm Yazıları
Hits: 1214