Okulda türbana dava: Bu hukuk değil mecelledir, şeriattır

~ 02.10.2014, Yeni Yaklaşımlar ~

AKP hükümetinin ortaokuldan itibaren türbanı serbest bırakan düzenleme değişikliğine karşı dava açan yargıç Ömer Faruk Eminağaoğlu, dava dilekçesinde düzenlemenin birçok boyutta hukuka aykırı olduğuna dikkat çekti.

(soL - Haber Merkezi) Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, ortaokuldan itibaren okullarda öğrencileirn türban takmasını serbest bırakan düzenlemenin yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay'a dava açtı.

Ortaokul öğrencisi olan oğlu adına davayı açan Eminağaoğlu, dava dilekçesinde konuyla ilgili önemli noktalara değindi. Konuyu soL'a değerlendiren Eminağaoğlu, özellikle üç boyutta itiraz ettiğini belirtti: “Birincisi, önceki yönetmelik diyor ki, sadece seçmeli kuran dersinde baş örtülür. Demek ki, bunun dinsel, dinle bağlantılı bir uygulama olduğu kabul ediliyor. Şimdi bu tüm okul zamanına yayılarak, eğitim dinsel bir atmosfer içine sokuluyor. Seçmeli din dersini seçmeyen, kız-erkek tüm öğrenciler de bu atmosferin içinde okuyacak. Bunun laik eğitimle bağdaşır tarafı yok.

“İkincisi, bizim hukukumuzda 18 yaşın altında cinsiyet ayrımı yoktur. Medeni kanunda 18 yaşın altındaki çocuklar için 'kızlar şöyle, erkekler böyle' denmez. Ama bu ayrım mecellede vardır. Artık bu bir inanç meselesi olmaktan çıktı, şeri kuralın uygulanmasıdır bu.”

Mecelle, 19'uncu asırda Osmanlı İmparatorluğu'nda uygulanan İslami medeni hukuk kurallarına verilen isim. Mecellede kızlarda buluğ çağının başlangıcının 9, erkeklerde ise 12 yaşı olduğu vurgulanarak, çocukların bu yaştan sonra hem dinsel yönden yükümlülüğe girdikleri hem de ergenliğe ulaştıkları savunuluyordu.

Eminağaoğlu'na göre üçüncü boyut, AKP'nin riyakarlığıyla bağlantılı. Anayasa Mahkemesi, AKP hakkında “bu partinin, laik ve demokratik Cumhuriyete aykırılığın odağı olduğu” saptamasından hareketle kapatma davası açtığında, hükümet adına partiyi savunan Bekir Bozdağ, “Bizim kamuya, ortaöğretime veya ilköğretime dönük [türbanla ilgili] bir çalışmamız yok… Ama bizim olmayan niyetimizi, olmayan çalışmamızı varmış gibi gösterenler kendi ahlak anlayışları içerisinde bunu yansıtabilirler” demişti. Eminağaoğlu, “O zaman iddia sahiplerinin ahlak anlayışlarını sorguluyorlar, iddiayı yalanlıyorlardı. Şimdi yalanladıkları iddiayı hayata geçiriyorlar.”

Davanın dilekçesinde, “Daha önce sadece seçmeli kuran derslerinde varlığı kabul edilen, böylece doğrudan dinsel boyut taşıdığı ortaya konulan ve bu şekilde uygulama alanı bulan durum, şimdi seçmeli kuran derslerinin dışında tüm derslerde, ders dışında, okulun her yerinde, her saatte söz konusu olabilecektir. Bu durum, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı, imam hatip lisesi ve imam hatip ortaokulları dışındaki tüm eğitim ve öğretim kurumlarında, dinsel kurallara uygulama alanı yaratmak, bu okulları da imam hatipleştirmek anlamına gelmektedir” denildi.

Önceki yönetmelikteki düzenlemenin bu şekilde değiştirilmesinin, hukuksal gerekçesinin ortaya konulamadığı belirtilen dilekçede “Daha önce, eğitimdeki sadece kuran dersine ait olarak varlığı kabul edilen bu görünümün, şimdi kuran dersi koşulundan çıkarılması demek, önceden ancak dinsel yönden geçerliliği kabul edilen bir konuda, şimdi dinin alanının, inanç sahası dışında tüm eğitim zamanına yayılması demektir. Bu da laik eğitimin ortadan kalkması anlamındadır” denildi.

Eminağaoğlu, düzenlemenin hem Türkiye hem uluslararası yasalara aykırı olduğunu da belirtti: “Bu düzenleme Anayasa’nın 24/son maddesindeki, “Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.” hükmüne, yine Anayasa’nın 42 nci maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu düzenleme, temel hak ve özgürlükler yönünden Anayasa’nın 90/son maddesini de gündeme taşımaktadır. Bu düzenleme Anayasa’nın 90/ son maddesi gözetildiğinde; BM Çocuk Hakları Sözleşmesine, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesine, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine, bu çerçevede verilmiş bulunan İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararları ile ayrıca bunlara göndermede bulunarak verilen Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına da çok açıkça aykırıdır.”

CHP adına Grup Başkan Vekili Akif Hamzaçebi, Salı günü yaptığı açıklamada, partilerinin konuyu mahkemeye taşımayacağını duyurmuştu. Hamzaçebi, "ktidar, 2015 seçimlerine başörtüsü tartışmasıyla girmek istiyor. Başörtüsü, dava konusu olmayacak" demişti.

 

solhaber

Hits: 905