AB'den tutuklu gazetecilere mesaj

~ 10.05.2011, Sedat ERGİN ~

BRÜKSEL GEÇEN hafta üstlendiği inisiyatifle batı Balkan ülkeleri ve Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü alanındaki sorunların tartışıldığı “Sesini Yükselt” başlıklı bir konferans düzenlenmesini sağlayan AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle, konferans sırasında Hürriyet’i özel olarak kabul edip sorularımızı yanıtladı.

Füle’ye sorularımız ve kendisinin yanıtları şöyle:
AB Komisyonu olarak Türkiye’de basın özgürlüğü alanında yaşanan sorunlara nasıl bakıyorsunuz?
FÜLE: İfade ve basın özgürlüğü, Kopenhag siyasi kriterlerinin temel bir unsurudur. Son strateji raporumuzda genişleme bölgesinde bu alanda ilerleme eksikliğinden söz ederken, Türkiye’nin durumu fazlasıyla aklımızdaydı. Türkiye hakkındaki son ilerleme raporumuzda çok açık belirttiğimiz gibi, maalesef ifade ve medya özgürlüğüne ilişkin mevzuatınız Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı çerçevesinde yeterince güvence getirmiyor. Bu yöndeki beklentiler karşılıksız kalmış durumda. Türkiye’nin tam üyelik için müzakere yürüttüğümüz bir ülke olması, bu konuyu daha da önemli bir hale getiriyor. Bu arada Türkiye’de internete erişime filtre getirileceğine ilişkin bazı tartışmalardan yeni haberim oldu. Bu da kaygı verici bir gelişme.

KİTABA EL KONULMASI PEK RASTLANAN BİR ŞEY DEĞİL

Farklı ve karşıt görüşler demokrasinin önemli bir unsurudur. Türkiye bu yönde çok büyük gelişmeler sağlamıştı. Şimdi Türkiye’yi ileri değil geriye götüren adımlar olursa, bu talihsizlik olur.
Bu arada Türk gazetecilerine karşı açılmış çok sayıda dava (TCK 285 ve 288’i kast ediyor) var. Bu da talihsiz bir gelişme. Özellikle Ceza Yasası ve Terörle Mücadele Yasası’na atıf yapmak isterim. Buradaki yasal süreçleri sorgulamıyoruz ama açılan davaların sayıca yüksekliği kaygı verici.
Ayrıca, gazetecilerin hangi nedenlerle alıkonuldukları, tutuklandıkları konusunda yeterli şeffaflığın olmaması da bir sorun. Bir de yayımlanmak üzere olan bir kitaba el konulması olayı var. Bir kitabın müsadere edilmesinin çok nadir karşılaşılan bir durum olduğunu belirtmeliyim.
İşte bütün bu kaygı verici gelişmeler konusunda çok açık bir şekilde konuşuyoruz, ilgili makamlara buradaki sistematik sorunun geride bırakılması ve gazetecilere dönük yüksek sayıdaki davalarla ilgili sorunun çözümü için ellerinden gelen çabayı sarf etmeleri çağrısında bulunuyoruz.

CEZA VE TERÖR YASALARI DEĞİŞMELİ

Sonuçta AB Komisyonu olarak Türk hükümetinden bu sorunların çözümü için Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Yasası’nı değiştirmesini beklediğinizi söyleyebilir miyiz?
FÜLE: Çok açık beklentimiz, (suç tanımları açısından) geniş tefsirleri mümkün kılan bölümlerin yasal çerçeveden çıkarılmasıdır. Keza, yasalarda insanların gözaltına alınmalarının, hatta hapsedilmelerinin gerekçeleri konusunda yeterli şeffaflığın olmasını önleyen hükümler için de aynı beklentiyi taşıyoruz.

YASALARINIZ AİHM İLE UYUMLU DEĞİL

Gazetecilerin serbest bırakılmasını da bekliyor musunuz?
FÜLE: Türk yargısına neyi yapıp neyi yapmamasını söyleyecek değiliz. Ama bu davalar Türk yargısına tarafsız ve bağımsız bir şekilde ve sanıkların adil yargılanma hakkı da dahil olmak üzere tüm haklarını gözeterek çalıştığını göstermesi için bir imkân yaratıyor. Bu davaları çok yakından izlemeye devam edeceğiz.
Bu sözlerinizde dolaylı bir şekilde de olsa yargının tümüyle tarafsız olmadığı yolunda bir ima yatmıyor mu?
FÜLE: Herhangi bir şey ima ediyor değilim. Ben ortadaki olguları söylüyorum. AB’nin beklentisi söz konusu mahkeme kararlarının dayandığı mevzuatın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM kararlarıyla uyumlu olmasıdır. Mevzuat bu sözleşme ve kararlarla uyumlu mu? Hayır değil. Bu görüşümüzü birçok kez belirttik. Hükümet ve parlamento, bu beklentimizi karşılayıncaya kadar belirtmeye de devam edeceğiz.

BASINLA DAHA YAKIN DİYALOĞA GİRECEĞİZ

Yaşanan sorunlar Türkiye’nin tam üyelik adaylığının basın özgürlüğü alanında yeterli güvenceleri sağlamadığını gösteriyor. AB’nin bu alanda yeni stratejiler, yeni yöntemler geliştirmesi gerektiği yolunda bir mutabakat da şekilleniyor. Düzenlediğiniz konferans da bunun bir önemli bir ilk adımıydı. AB, bu alanda başka ne yapabilir?
FÜLE: Türkiye’de profesyonel gazetecilik açısından gerekli standartların güvence altına alınması için gazetecilerle ve ilgili makamlarla çalışıyoruz. Koşullarınız Avrupa standartlarını tutturuncaya kadar bu konuda çalışmaya devam edeceğim. Bu konuda hiçbir şüphe olmamalıdır.
Peki yaptıklarımız yeterli mi? Biz de kendimize bu soruyu yöneltiyoruz. Zaten bu konferansı düzenlememiz, sizlerle ve diğer paydaşlarla istişare etmemiz, hükümetleri ve uluslararası kuruluşları buraya davet edip “Burada bir sorunla karşı karşıyayız, ne yapmalıyız” diye sormamız hep bu arayışın birer ifadesi. Evet bütün batı Balkanlar ve Türkiye’de ifade ve medya özgürlüğü alanında sorunlar var, uygulamada bir duraklama söz konusu, ileri gitmiyor... Bu özgürlükler, Kopenhag siyasi kriterlerinin ve güçlü bir demokrasinin önemli birer unsurudur. O zaman gazetecileri ve profesyonel kuruluşları desteklemek anlamında ne yapabiliriz diye topluca konuşalım diyoruz.
Ayrıca, şunu da söylemeliyim ki, bundan sonra aday ülkelerdeki basın temsilcileriyle aramızda yapılandırılmış bir diyalog da yürütülecektir.
Bir de, bütün bu konular raporlarımıza da yansıyacaktır. Her ilerleme raporunu, ifade ve basın özgürlüğünü spesifik olarak değerlendiren ve neler yapılması gerektiği konusunda sonuçlar da çıkaracak şekilde kaleme alacağız. Sadece “Bu alanda sorun var” dememiz yeterli olmamalı. Ne yapılması gerektiği konusunda da net olmalıyız. Sonuçta düzenlediğimiz konferansı işbirliğimizi daha yüksek bir düzeye çıkardığımız bir adım olarak düşünün.

DESTEĞİMİZ ONLARIN YANINDA

Tutuklu gazetecilere bir mesajınız var mı?
FÜLE: Düşüncelerimiz onlarla birlikte... Aslında yalnızca onlarla da değil, otoritelerle kendi tecrübelerini yaşayan daha pek çoklarıyla da birlikte... Gazetecilerin vatandaşlarının çıkarları için zaman zaman acı olan gerçekleri ortaya çıkarmak için sergiledikleri cesareti takdirle karşılıyoruz. Genel anlamda söylemek istiyorum ki, otoritelerin tasarruflarının kurbanı olan, gözaltına alınan hatta hapse konan gazeteciler bilmelidirler ki, desteğimiz onların yanındadır.

(Hürriyet 10.05.2011)

Sedat ERGİN | Tüm Yazıları
Hits: 1719