"O yozdili koparırlar işte"

~ 18.08.2014, Fatih YAŞLI ~

Malumunuz, basınımızın fenomen isimlerinden Yılmaz Özdil beyefendi, pek sever bu yazının adındaki gibi kelime oyunlarını. O yüzden de mail adresini [email protected] diye almıştır zaten.

Cem Uzan’ın Star’ında, Galatasaray’ın Avrupa takımlarıyla yaptığı maçlardan sonra atılan “Dingiltere”den tutun da “two size”ye, “yendik mi lan”dan “two rekât cenaze namazı”na kadar birçok manşet ve başlığın gerisinde Özdil’in “yaratıcılığı” vardır.

Köşe yazarı olduktan sonra da sayısız yazıya yansımıştır bu yaratıcılık ama aralarından birini, insan olanın, azıcık akla ve vicdana sahip bir insan olanın unutması mümkün değildir.

Bu ülkenin savaş uçaklarının bu ülkenin 34 yurttaşını bombalarla paramparça etmesinin, yani Roboski katliamının ardından yazdığı “Sayın kaçakçı” adlı yazıda şöyle diyebilmiştir Özdil:

“Kaçakçılık katırdır… Yasak aşkın meyvesi… Kimin kimi hangisinin hangisini becerdiğinin bi önemi yoktur… Neticede, devletle kaçakçının çiftleşmesidir.”

“Azıcık akla ve vicdana sahip olan bir insanın unutması mümkün değildir” deyip ekleyeyim hemen; bu yazıyı “azıcık akla ve vicdana sahip bir insanın yazması mümkün değildir.”

Yayınlanalı iki yılı geçti ve ne bir pişmanlık ne bir özür açıklaması geldi bu yazıya dair; yazısının arkasında durdu yani Özdil.

Bugün ise Özdil’in yazısı sansürlenip yayınlanmadı ve iddiaya göre, “kovduk” dememek yerine icat edilen tabirle söylendiğinde gazete kendisiyle “yolları ayırdı.”

Peki şimdi ne yapmalı, ne demeli?

Akıl ve vicdan ne demeyi gerektirir böyle bir durumda?

“Düşüncelerinize katılmasam da onları dile getirmeniz için canımı vermeye hazırım” tarzı bir liberallik mi?

Uzak olsun bizden, ırkçılığa ve nefret söylemine “düşünce özgürlüğü” diyerek göğsümüzü siper edecek kadar aklımızı yitirmedik şükürler olsun ki.

Peki o zaman ne?

Kestirmeden, eğip bükmeden söyleyeyim: Özdil’in geçmişine ve bugününe bakarak olan bitene “oh olsun” demek, akıl kârı iş değildir.

Çünkü…

Akıldan yoksun vicdanın bir işe yaramadığının en net delili ülkede son yıllarda yaşananlardır.

Kıymeti kendinden menkul bir vicdan adına bu ülkede diktatoryaya giden yolun taşları döşenmiştir.

Diktatorya adına yapılan tasfiye operasyonları “derin devletle demokrasinin mücadelesi” adına desteklenmiş, 12 Eylül referandumunda “yetmez ama evet” diyerek koşa koşa sandığa gidilmiştir.

Aklı kullanarak “Yalçın Küçük’le Veli Küçük, Merdan Yanardağ ile Kemal Kerinçsiz nasıl aynı örgütün üyesi olabilir ki” diye sormak yerine “sonuna kadar gidilsin” akılsızlığı devreye girip bir de buna akıldan yoksun vicdan eklenince, gidişatın üzerine kapkalın bir örtü örtülmüştür.

Tam da bu nedenle, “o yozdili koparırlar işte” diyen “oh olsuncu” tavırdan uzak durmak gerekmektedir.

Çünkü akıldan yoksun vicdanın baktığı yerden “müstahak” diye görülen, akıl ve vicdan terazisinden bakıldığında 10 Ağustos sonrası “yeni Türkiye”de yaşanacaklara dair bir işaret niteliğindedir.

Artık fragman bitmiş, film başlamıştır ve mevzu Özdil değildir.

Nasıl ki askerlerin tutuklanması vesayeti bitirmemiş, el değiştirmesini sağlayarak parti-devletine giden yolu açmışsa, Özdillerin yazamadığı bir medya da bütünüyle parti-devletinin medyası olacaktır.

Aslında bir “nefret objesi” olarak iktidar için gayet işlevsel olan Özdil’e dahi tahammül edilemeyen bir medya düzeninde, diktatoryaya karşı hiçbir muhalif ses kalmayacaktır.

Tam da bu yüzden, Özdil’e ve onun gibilere rağmen, Roboski’de gerçekte ne olduğunu bilebilelim diye örneğin, akıldan yoksun vicdanın cazibesine, hem akılla hem vicdanla karşı koymak gerekmektedir.

Fatih YAŞLI | Tüm Yazıları
Hits: 1686