İşte Anayasa Mahkemesi'nin Youtube gerekçesi

~ 06.06.2014, Yeni Yaklaşımlar ~

Anayasa Mahkemesi, video paylaşım sitesi Youtube'a erişiminin engellenmesine ilişkin hak ihlali kararının gerekçesinde, internetin sağladığı sosyal medya zemininin kişilerin bilgi ve düşüncelerini açıklama, karşılıklı paylaşma ve yaymaları için vazgeçilmez nitelikte olduğunu ifade etti.

Anayasa Mahkemesi'nin, video paylaşım sitesi Youtube'a erişimin açılmasıyla ilgili Genel Kurul Kararı, Resmi Gazete'de yayımlandı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın da katıldığı Genel Kurulu tarafından incelenen Youtube'a erişime kapatılma kararının hak ihlali olduğuna ilişkin karar oy çokluğu ile alındı. Başvurucuların iddialarının ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirildiğinin belirtildiği gerekçede, Anayasa'nın "temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı 13. madde ile "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" başlıklı 26. maddesine atıfta bulunuldu. Gerekçede, ifade özgürlüğünün, sadece 'düşünce ve kanaate sahip olma' özgürlüğünü değil aynı zamanda sahip olunan 'düşünce ve kanaati (görüşü) açıklama ve yayma' ve 'haber veya görüş alma ve verme' özgürlüklerini de kapsadığının belirtildi. Gerekçede, ifade özgürlüğünün bireylerin serbestçe haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması

ve bunları tek başına veya başkalarıyla çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına geldiği anlatıldı. Gerekçede, ifade özgürlüğünün, toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü "haber" ve "düşüncelerin" değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerektiği kaydedildi.

 

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ HERKES İÇİN GEÇERLİ VE YAŞAMSAL BİR ÖZGÜRLÜKTÜR

İfade özgürlüğünün, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olduğu, bu özgürlük olmaksızın "demokratik toplumdan" bahsedilemeyeceğinin vurgulandığı gerekçede, Anayasa'nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlarda "söz, yazı, resim veya başka yollar" olarak ifade edildiği ve "başka yollar" ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğunun gösterildiği belirtildi. İfade özgürlüğünün, Anayasa'da güvence altına alman diğer hak ve özgürlüklerin önemli bir kısmı ile doğrudan ilişkili olduğunun vurgulandığı gerekçede, görsel ve yazılı medya araçları yoluyla fikir, düşünce ve haberlerin yayılmasını güvence altına alan basın özgürlüğünün de düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanılma araçlarından biri olduğu anımsatıldı. Basın özgürlüğünün, AİHS'de ifade özgürlüğüne ilişkin 10. madde kapsamında koruma altına alındığı, Anayasa'nın 28 ve 32. maddelerinde özel olarak düzenlendiğinin altı çizilen gerekçede, "Demokratik bir sistemde, kamu gücünü elinde bulunduranların yetkilerini hukuki sınırlar içinde kullanmalarını sağlamak açısından basın ve kamuoyu denetimi en az idari ve yargısal denetim kadar etkili bir rol oynamakta ve önem taşımaktadır. Halk adına kamunun gözcülüğü işlevini gören basının işlevini yerine getirebilmesi özgür olmasına bağlı olduğundan basın özgürlüğü, herkes için geçerli ve yaşamsal bir özgürlüktür" denildi.

 

SOSYAL MEDYA UYGULAMALARDA DEVLET ÇOK HASSAS DAVRANMALI

İnternetin, modern demokrasilerde başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bakımından önemli bir değere sahip olduğunun kaydedildiği gerekçede, sosyal medyanın da medya içeriğini oluşturmak, yayınlamak ve yorumlamak şeklinde bireysel katılıma imkan veren şeffaf ve karşılıklı iletişim kurulan bir platform şeklindeki medya kanalı olduğunun altı çizildi. İnternetin sağladığı sosyal medya zemininin kişilerin bilgi ve düşüncelerini açıklama, karşılıklı paylaşma ve yaymaları için vazgeçilmez nitelikte olduğunun belirtildiği gerekçede, sadece düşünceyi açıklamanın değil, aynı zamanda bilginin elde edilmesi açısından günümüzde en etkili ve yaygın yöntemlerden biri haline gelen sosyal medya araçları konusunda yapılacak düzenleme ve uygulamalarda devletin ve idari makamların çok hassas davranmaları gerektiğinin altı çizildi.

İfade özgürlüğü konusunda devletin pozitif ve negatif yükümlülüklerinin bulunduğunun vurgulandığı gerekçede, "Kamu makamları negatif yükümlülük kapsamında Anayasa'nın 13. ve 26. maddeleri kapsamında zorunlu olmadıkça ifadenin açıklanmasını ve yayılmasını yasaklamamalı ve yaptırımlara tabi tutmamalı; pozitif yükümlülük kapsamında ise ifade özgürlüğünün gerçek ve etkili korunması için gereken tedbirleri almalıdır" denildi.

 

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ SINIRLAMALARINDA DENGE GÖZETİLMELİ

İfade özgürlüğü konusunda denge kurulurken kanunen öngörülen sınırlı sebeplerle ve meşru amaçlarla, demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilerek, sınırlama amacı ile aracı arasında ölçülü bir dengenin gözetilmesi ve hakkın özüne dokunulmaması gerekliğine dikkat çekilen gerekçede, Anayasa Mahkemesi'nin müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını, hakkın özüne dokunulup dokunulmadığını, ölçülü davranılıp davranılmadığını her olayın kendine has özelliklerine göre takdir edeceği bilgisine yer verildi.

Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün mutlak ve sınırsız olmadığının kaydedildiği gerekçede, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü kullanılırken bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal edecek tutum ve davranışlardan kaçınılması gerektiği vurgulandı. Anayasa'nın 13. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamalar ancak kanunla yapılabileceği ve demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağının, hak ve özgürlüklerin özlerine de dokunamayacağının kaydedildiği gerekçede, şöyle denildi:

"Hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması ölçütü anayasa hukukunda önemli bir yere sahiptir. Hak ya da özgürlüğe bir müdahale söz konusu olduğunda öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün, yani müdahalenin hukuki bir temelinin mevcut olup olmadığıdır. Dolayısıyla, Anayasa'nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin kanunilik ilkesinin gerektirdiği nitelikleri taşıyan bir kanunla öngörülmesi gerekmektedir. Kanunilik unsuruna sahip olmayan bir müdahalenin, öze dokunmama, demokratik toplum düzeninde gereklilik ve ölçülülük gibi diğer güvencelere uygun olup olmadığı incelenmeden, bir anayasal hakkı veya özgürlüğü ihlal ettiği sonucuna ulaşılacaktır. Anayasal haklara yönelik müdahalenin bir kanuna dayanması yeterli olmayıp, bu kanunun belirlilik ve öngörülebilirlik gibi belli niteliklere sahip olması gerekir. Kanun, ilgili kişinin davranışlarını belirlemesi amacıyla, kolayca ulaşabileceği, gerektiğinde profesyonel yardım almak suretiyle de olsa anlayabileceği, açık, net ve yeterince belirgin nitelikte olmalıdır."

 

İDAREYE VERİLEN YETKİLERDE SINIRLAMA ÖNGÜRÜLEMİYOR

Bir internet sitesine erişimin engellenmesine karar verildiği hallerde hukuk devletinin önkoşullarından olan hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkelerinin göz önünde bulundurulmasının zorunlu olduğunun vurgulandığı gerekçede, kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesinin, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığı ifade edildi.

Belirlilik ilkesinin ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade ettiğinin kaydedildiği gerekçede, youtube.com gibi çok sayıda kullanıcısı olan internet sitelerinin büyük miktardaki verileri saklama ve yayınlama kapasitesi ile bunların erişilebilirliği sayesinde toplumun gündem oluşturmasına, gündemin takibini ve bilgi alışverişini kolaylaştırmaya büyük ölçüde katkı sağladığı belirtildi.

Gerekçede, idari işlemle engellemenin URL bazlı değil de tüm siteye erişimin engellenmesi şeklinde yapılabileceğine ilişkin bir düzenlemeye Kanun'un herhangi bir hükmünde yer verilmediği, ayrıca idarece bu konudaki yetkinin hangi sınırlama araçları kullanılarak erişimin engelleneceğinin tam bir açıklıkla ortaya konulmadığı, dolayısıyla idareye verilen yetkinin kapsam ve sınırlarının öngörülemez olduğu kaydedildi. 

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İHLAL EDİLMİŞTİR

Hâkime kademeli olarak erişimin engellenmesi konusunda verilen yetkiye benzer tarzda bir yetkinin kamu idaresi açısından da geçerli olup olmadığının da belirgin olmadığının vurgulandığı gerekçede, "TİB'e erişimin engellenmesine yönelik olarak verilen yetkinin kanuni dayanağının kanunilik ilkesinin asgari şartı olan kanunun anlaşılır, açık ve net olması zorunluluğunu karşılamaması nedeniyle kapsam ve sınırlarının belirsiz olduğu görülmektedir.

Youtube.com sitesine erişimin tümüyle engellenmesine yönelik müdahalenin, yeterince açık ve belirgin bir kanuni dayanağa sahip olmadığı ve bu yönüyle başvurucular açısından öngörülebilir nitelikte bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, siteden yararlanan tüm kullanıcıların ifade özgürlüğüne ağır müdahale niteliğinde olan söz konusu idari işlemin, başvurucuların Anayasa'nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüklerini ihlal ettiğine karar verilmesi gerekir" denildi.

 

cumhuriyet

Hits: 972