Siyasette Ara Yüzeysiz Kutuplaşma

~ 02.05.2011, İlker BELEK ~
Çok değişik şirketlerin yaptığı araştırmalar AKP’nin 2007 yılındaki başarısını yakalayacağını, CHP’nin ise %25-30 bandında kalacağını gösteriyor.
Seçime daha zaman olsa da “olağan koşullarda” oranların buralarda dolaşacağı söylenebilir.
Bu verileri yalnızca bir siyasal olgunun göstergesi olarak kullanıyorum: Ne olursa olsun, Türkiye siyasetinde belirgin bir kutuplaşma vardır ve kutupların arasındaki geçirgenlik neredeyse sıfır noktasındadır.
Seçim anketlerinin yapılmaya başlandığı tarihten beri, araya, iki önemli gazetecinin tutuklanması, sınav skandalları, sağlık emekçilerinin önemli denilebilecek eylemleri, bir de YSK hukuksuzluğu girmiş olmasına rağmen durum böyledir.
İktidar yanlısı milyonlar ne Ergenekon davasının sergilediği hukuk dışı görüntüden ne milyonlarca genci sokaklara döken şifre olayından ne de YSK’nın koskaca bir partiyi seçim dışında bırakmaya yönelik tutumundan etkilenmektedir.
Şifreli sınavın birincisinin dediği bunun açık kanıtı gibidir: “Şifreyi aklıma bile getirmek istemiyorum, önce dua ettim, sonra işi Allah’a bıraktım.”
O halde AKP iktidarının hukuk tanımayan uygulamaları AKP seçmenine herhangi bir biçimde etki edememektedir ve gösterilen tepkiler AKP dışındaki toplamın konsolidasyonunun işareti olmaktadır.
Aksi taktirde son yaşananlar AKP’nin oy tabanını alt üst ederdi.
Bu “kilitlenme”nin nedeni, kitlelerin siyasallaşma mekanizmalarının içeriğinde aranmalıdır.
12 Eylül darbesi ve sosyalist sistemin yıkılışı sonrasında solun güçsüzleşmesiyle ilişkili olarak, halk sınıflarında siyasi bilinci oluşturan temel faktör daha arkaik toplumsal formasyonlara aittir.
Etnik ve dini bilinç yapıları sınıf bilincinin yerini almıştır ve AKP kendi iktidarı döneminde dini ve etnik faktörlerin etki alanını genişletecek sayısız girdide bulunmuştur.
Arkaik bilinç yapısı, muhafazakar toplum kesimleri üzerine kolayca çöreklenmekte ve bu bir kez gerçekleştiğinde de etkisini daha derinlere salmaktadır.
Dolayısıyla modern dönemlerin sorunsallarının dinci ve etnik bilinç yapılarını etkilemesi iyiden iyiye zorlaşmaktadır.
Örneğin AKP tabanının şifre skandalına bakışı ya “olmaz öyle şey” ya da “hak etmişlerdir” şeklindedir.
Lafı uzatmaya gerek yok. Ancak, Cumhuriyetçi kesimin siyasal temsiliyetini üstlenmiş CHP tabanı için de kendi içinde benzer bir bilişsel süreç geçerlidir. Burada söz konusu olabilen kendi siyasal aktörüne karşı daha eleştirel tutum, o siyasal öznenin güçsüzlüğüyle ilişkilidir.
Kutuplaşmanın ve kutuplaşmanın göstergesi olan duyarsızlıkların, olağan seyir içinde kısa ve orta vadede değişmeyeceğini bilmek gerekir.
Bir önemli nokta da şudur: Siyasal kutuplaşma ortamı, esasen öznel nitelikli bir faktör olsa da, sosyalistler açısından nesnel bir durumu ifade etmektedir.
Tarafların bu “taşlaşmış” yapılarının yumuşaması ve çevresel etkenlere karşı daha geçirgen bir karakter edinmesi, muhtemelen büyük maddi ve/veya siyasal şoklarla olanaklı olabilecektir.
Burada lafın gideceği yer de bellidir: Mali krizler ve savaş.
Böyle bir ortamın faşizmin mi sosyalizmin mi önünü açacağı sorusunu bir tarafa bırakıp, hızla örgütlenmek ve sınıfı mücadele alanına çekecek müdahalelerde bulunmak en akılcı iştir.

(SolHaber 02.05.2011)

İlker BELEK | Tüm Yazıları
Hits: 1694