K'anal İstanbul

~ 01.05.2011, Mine KIRIKKANAT ~
Çılgın ülkemden bir buçuk aylık ayrılığımı bitiren uçak gecenin içinden süzülüp İstanbul’a teker bastığında, geçen çarşambayı perşembeye bağlayan sabaha karşı ve AKP, seçim kampanyasının zirvesine oturttuğu çılgın projesini yeni açıklamıştı.
Eve varır varmaz neyin nesidir diye televizyona zıpladım, kanalları zapladım, bir baktım zaten tüm kanallarda bir kanaldır gidiyor... Kimi televizyon kanal erbabının meğer lağımcılığı da varmış, -yanlış anlaşılmasın, lağımcılıktahkimat siperi ve tüneli açmak mesleğidir- ciddi ciddi en, boy, derinlik ölçüyor, ellerinde bir kazmaları eksik, dilleriyle sanal bir kanal kazıp içinde gemi yüzdürüyorlar.
Önce ekrandakiler kafayı sıyırttı sandım. Sonra baktım, procesanal manal, ama ciddi ve AKP önderliğinde, millet kafayı yemiş: Genel seçimlere bir buçuk ay kala, İstanbul’u bölecek kanal tartışılıyor!
***
Türkiye, 12 Haziran’da TBMM’ye Edirne’den Ardahan’a siyasi coğrafyasını temsil edecek milletvekillerini seçmek için sandık başına gidiyor. İşsizlikten açlığa, ekonomideki gelir dengesizliğinden dış açığa, ÖSYM rezilliğinden gençlere yapılan haksızlığa, hapishanelerde yıllardır yargılanmayı bekleyen muhalif fikirtutuklularından kısıtlanan kişisel özgürlüklere; bitirilen tarımdan tüketilen hayvancılığa, binlerce sorunu ve tek bir çözümü var bu ülkenin: Demokrasi.
Demokrasiyi içerdiği tüm özgürlük ve haklardan budayıp, salt seçimlere indirgeyen AKP iktidarının, Türkiye’nin tamamını ilgilendiren milletvekili seçimleri propagandasını İstanbul’a odaklaması, nasıl bir mantıktır?
Aslında soru saçma ve ben saçmalıyorum, AKP değil. 21 Ekim 2010’da Erdoğanın boyunu, Kılıçdaroğlunun soyunu tartıştıktan ve havuzlu havuzsuz villaları çatıştırdıktan sonra, Güneydoğudan kadın getirin 4 evlilik yapınçılgın procesiyle şahlanıp taraf olmayan bertaraf oluruyarısıyla anayasa oylanan diyarda... Yerel belediye seçimlerinde, İstanbul seçmenlerine sunulması ancak düşünülebilir zihni sinir proce, elbette genel Türkiye seçimleri propagandasıdır.
Yerel belediye seçimlerini de Kıbrıs’ı Türkiye’den çözecek çılgın bir proce kazandırır, herhalde!
Seçmenin kime, neye, niçin ve hangi beklentilerle oy verdiğini böylesine iyi bildiği bir ülkeye ileri demokrasigelmez de ne gelir, sorarım size?
***
Türkiye ileri demokrasibekleyedursun, AKP İstanbul’u kanaldan götürmeye aday, sevgili okurlar. Bu kanal, belli ki anallere girmeyi hak edecek boyutlarda olacak. Sakın terbiyesizleştiğimi, BTK’nin internette yasakladığıanalkelimesini kullandığımı sanmayın!
Bu anal”, tıpkı kanalgibi Latince kökenli bir sözcük olup, önemli olayların kaydedildiği yıllıkdemektir. Yorum ve yorumcu anlamındaki analizile analistde anal sözcüğünün türevleridir. BTK’nin anüse bağlandığı için internette sansürlediği öteki analdan farkı, bizim anal’in Latince yıl kavramı annodan doğmuşluğudur. Anal’in, yazılı kültürü başlatmakta önemi öyle büyüktür ki, tarihteki ilk kronolojik eser, Tasitus’un Roma devlet kayıtları, Roma Analleri adını taşır.
Kanal’ın kökeni de oldukça ilginç: Eski Yunancada kanadan çıkıyor, Latince’ye kanalisolarak geçiyor, İtalyanca geniş boru demek olan kanoneye dönüşürken, diğer Latin kökenli dillere kanaldiye yayılıp çubuk, kaval, içi boş tüp, su borusu anlamını kazanıyor. Tahmin edebileceğiniz gibi kanalizasyonda kanalın türevi...
***
Gelmiş geçmiş en kunt uygarlıklardan biri olan Roma devleti, anal tutmayı da kanal açmayı da çok iyi bilirdi. Öyle ki, tuttukları analler bugün tarih eğitiminin temelini oluşturur ve su bentlerinden kanalizasyonlara, açtıkları kanallar hem hâlâ ayakta, hem de mimarlık mühendislik dersidir.
Eh, biliyorsunuz İstanbul da Roma İmparatorluğu’nun Doğu ve Batı diye bölünmeden önceki sonuncu başkenti. Büyük Konstantin’in emriyle ve sadece 5 yılda kuruldu, 11 Mayıs 330’da Nova Roma adıyla doğdu. Koca Roma ve Osmanlı parçalanıp göçtü, İstanbul mu ilelebet ayakta kalacaktı?
İstanbul’u nihayet parçalayacak kanal, tarih anallerine de Kanal İstanbul diye geçecektir elbet.
‘G’ NOKTASI
Kanal İstanbulun üstünü de kapatsınlar, geçecek gemiler yağmurda ıslanmasın. Hazır yarmışken toprağı, enini biraz daha geniş tutup k’analın iki yanına dönerci, köfteci dükkânları kurulsun, gelip geçen gemi personeli tabldottan bıkmıştır, epeyce tıkınır. İncik cıncık, hazır giyim, turistik eşya dükkânları da unutulmasın. Boğaz’dan geçerken durup alışveriş edemeyen gemiciler, böylece anayurttaki yakınlarına İstanbul hatırası da alır, k’analdan daha fazla döviz girişi sağlanır. Bittabi k’analın iç aydınlatılmasının şıkır şıkır olması gerekir. Her on metrede bir elinde lambayla dönen Mevlana heykelleri dikilmesini öneriyorum. K’analın tavanına elli metrede bir tesettür giyim, futbol takımları, GSM operatörleri vb’nin sponsor olacakları devasa fiyonklar atılması, kapalı bir mekândan geçildiğini unutturacak ve gemi çalışanlarında gerdeğe açılan bir düğün salonundan geçtikleri algısı yaratacaktır.
Sakal bilgeliğe
yetseydi, tekeler
Eflatun olurdu.”
YUNAN ATASÖZÜ

(Cumhuriyet 01.05.2011)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 3165