Kamu Yararı, Demokrasi ve Soma'da Ölüm

~ 19.05.2014, Erol MANİSALI ~

Demokrasinin çalışmadığı, kamusal yarar (ve güvenliğin) sağlanamadığı zaman ölümler de bu zaafın sonucu peş peşe gelir
Madenlerde, inşaatlarda, atölyelerde, trafikte tipik bir azgelişmişlik yaşanır.
Piyasa ekonomisi, şirket sahibinin iktisadi, siyasi ve sosyal olarak istediği gibi hareket etmesi değildir. Bunun adı istismardır.
- Firma çıkarı ile kamusal yarar (ve düzen) arasında denge sağlanmalıdır.
- İktisadi, sosyal ve güvenlik alanlarında çalışanın hakları uluslararası ölçütlere göre gerçekleştirilmelidir.
- Firmalar arasında haksız rekabete yol açan uygulamalar ortadan kaldırılmalıdır. Her şey daha fazla kazanç sağlamak için yapılırsa; kanun, kural, uluslararası ölçütler bir kenara itilirse; hele bir de siyasal yandaşlık öne çıkarılırsa işte o zaman Zonguldak’ta, Soma’da yaşanan kitlesel ölümler ortaya çıkar. Hele hele bütün bunların sonuçları, “üstü zamanla kapatılarak göz ardı ediliyorsa” o zaman ülke Sudan ya da Nijerya’ya döner.
L.S.E’de (The London School of Economics) ders aldığım 60’lı yıllarda İngiliz öğretim üyesi o zaman bana garip gelen bir örnekle derse başlamıştı: Bir İngiliz Afrika’daki bir kabileye sabah vakti uğramış, elinde Londra’dan getirdiği bir metrelik örtüyü göstererek “Çadırını bunun karşılığında bana verir misin” diye sorunca yerli hiç tereddüt etmeden Avrupalının elini sıkmış. Aynı İngiliz bu defa, akşam üstü yorgun argın avdan dönen başka bir yerliye, “Çadırını bana kaç metre kumaşa verirsin?” deyince adam, “Ne verirsen ver, çadırı sana vermem” demiş.
Ben o zaman, koskoca L.S.E’de koskoca profesörün bize anlattığına içimden gülmüştüm. Ama profesör ilkel insanın (ve toplumun) ileriye, yarına bakışını anlatıyordu; hem de çok basit bir örnekle.
Türkiye’de 50 yıl boyunca üniversitelerde ilk dersime, “Sevgili gençler, demokrasi insanların kaldırımda yürümesini öğrenmekle başlar” sözleriyle başladığım çok oldu.
- Başkalarının kaldırımda yürüme özgürlüğünü bozmadan,
- Kafanda nasıl yürümen gerektiğini özümsemiş olarak,
- Başkalarına saygıyı sokakta idrak ederek demokrasiye başlanabilirdi.

Geniş resim
Ordan gelirsiniz Soma’daki madenlere ve sormaya başlarsınız:
- Neden gerekli önlemler alınmamış?
- Denetimlerde öngörülenler neden firma tarafından uygulanmamış?
- Meclis’te Soma’yı soruşturma önergesi neden reddedilmiş?
Piyasa ekonomisi ve özelleştirme arasındaki ilişkiyi iyi anlamak gerekir; insan hayatı, emeği sosyal devletin güvencesi altına alınmak zorundadır.
Özel’in faaliyette oluşunu evdeki mobilyanın kullanımı ile karıştırmamak gerekir. İster devletin ister özelin elinde olsun uyulması gereken kurallar aynıdır; uygar ve demokratik ülkelerde hiç değişmez.

‘Özel’in anlamı
Çalışanın güvenliği yalnız firmanın değil en başta devletin sorumluluğu altındadır. Enerji bakanı Soma felaketinin ikinci günü televizyon ekranlarında şöyle konuşuyordu; olayın geçtiği yer özel şirkete aittir ve onun sorumluluğundadır. Şirketten bilgi gelmeden benim açıklama yapmam doğru olmaz. Mealen söylediği buydu.
Oysa tesis yalnız özel şirketin değil devletin de sorumluluğu altındadır. Bu kadar insan ölür ve yaralanırken devletin işi sahiplenmesi kaçınamayacağı bir yükümlülüktür.
Hükümet, ilgili ilgisiz her şeye müdahale ederken yüzlerce insanın öldüğü ve yaralandığı bu faciada en büyük sorumluluğa sahiptir. Yüzlerce işçiyi şirketin bürosundaki özel eşya (!) durumunda görmek hukukla ve insanlıkla bağdaşamaz.
Facianın gerisinde Türkiye’de demokrasinin yetersizliği yatıyor. Devlet (ve hükümet) gerekli önlemlerin yerine getirilmesini sağlayamadığı için madencilik başta olmak üzere pek çok sektörde çağdışılık yaşanmakta ve insanların hayatı kararmaktadır.
Özelleştirme, özel sektör ve piyasa düzeni ile devletin (ve hükümetin) sorumluluğu bir bütünün ayrılmaz parçalarıdır.
Nasıl bir yolcu uçağının havada uçabilmesi için yerine getirilmesi zorunlu olmazsa olmazlar” bulunuyorsa bir maden ocağı da uçaktan farksızdır. Yerine getirilmesi gereken 50 şey varsa hepsi yapılmalıdır, 49 olmaz.
Soma’da yetersizlikler sonucu uçak düşmüştür. Bu bir kader değildir, Allah’a havale ederek çözemezsiniz; gerekenleri “ya yapacaksınız ya yapacaksınız” başka yolu yok, kimse kendini kandırmasın.
Felakete uğrayan madenin çalışanları, geçen perşembe Uğur Dündar’ın programında madende yaşananları kendi ağızlarından bir bir ortaya koydular.
Bugüne kadar üstü örtülen pek çok gerçek yadsınamayacak bir biçimde kamuoyunun gözleri önüne serildi.
Soma olayı aslında, genel gidişatın bir aynası gibidir, toplumsal bir “suçüstü” söz konusu oldu.  

Erol MANİSALI | Tüm Yazıları
Hits: 1230