ÇERNOBİL'İ UNUTMADIK

~ 25.04.2011, Yeni Yaklaşımlar ~
“Acayipleşti havalar
bir güneş, bir yağmur, bir kar.
Atom bombası denemelerinden diyorlar
Stronsiyum 90 yağıyormuş
aşa, süte, ete, umuda, hürriyete
kapısını çaldığımız büyük hasrete
Kendi kendimizle yarışmadayız gülüm
Ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı
Ya dünyamıza inecek ölüm”
 
Nazim Hikmet RAN
 
DAVET: 25. Yilinda Cernobil'e Lanet, Nukleere Hayir Yuruyusu!
 
26 Nisan 1986’da gerceklesen Cernobil nukleer felaketinin uzerinden tam 25 yil geçti. 25 yildir bizler, basta Karadenizliler olmak üzere ölüme mahkum edildik.
 
Çernobil faciasının dünyayı kasıp kavurduğu günlerde zamanın Cumhurbaşkanı darbeci Kenan Evren, “Biraz radyasyon kemiklere yararlıdır”, Başbakan Turgut Özal "Radyoaktif çay daha lezzetlidir" diyebiliyor; Sanayi Bakanı Cahit Aral ise halkın huzurunda radyasyonlu çay içebiliyordu.
 
Yıllar önce devlet tarafından işlenen bu suç, bütün ölümlere ve bilimsel verilere rağmen kabul edilmediği gibi üstü küstahça örtülmeye çalışıldı; bugün bu tavır aynı vurdumduymazlık ve pişkinlikle devam etmektedir.
 
Japonya’da yaşanan felaket sonrası Fukuşima’daki patlamalar ve radyoaktif sızıntının etkileri hala canlı ve dünyada nükleer karşıtlığı hız kazanırken, nükleer santrali evdeki tüpgaza indirgeyerek Sinop’a, Mersin’e ve Trakya’ya nükleer santral yapmayı planlayan bu dayatmacı zihniyete boyun eğecek değiliz.
 
Yaşam, doğa ve doğadan beslenen kültürler, iktidarların ve şirketlerin topyekün saldırısıyla karşı karşıya… Kapitalistlerin doymak bilmeyen kar hırsı için, Anadolu’ya can veren derelerimiz HES adı altında şirketlere satılıyor; termik santraller, maden aramaları ve sanayi atıklarıyla doğal yaşam zehirleniyor; ormanlar, meralar ve tarım alanları şirketlerce yağmalanıyor… Bugün Çernobil'in etkileri halen devam ederken, Fukuşima ile bir kez daha sarsılıyoruz…
 
Bizlerin nükleer karşıtı olmamız için, Fukuşima'da nükleer kaza olmasına gerek yoktu. Bizler 25 yıldır bu ülkede "Çernobil'in Çocukları" olarak hergün öldük. Sevdiklerimizi, dostlarımızı, yakınlarımızı toprağa koyduk. 25 yıldır her gün, her saat nükleere ve bunu başımıza bela eden sisteme lanet ettik.
 
Havamızı, suyumuzu, toprağımızı, tüm canlıları yüzyıllar boyunca radyasyonla zehirleyen Çernobil'in 25.yılında, bir kez daha “Çernobil'e Lanet, Nükleere Hayır!” diyeceğiz.
 
25 yıldır yaşadıklarımızla, hikayelerimizle, isyanımızla geliyoruz!
 
Çernobil’i yaşayan, tanık olan, yakınlarını kaybeden insanların katılımlari ve açıklamalarıyla;
 
Başta nükleer santraller olmak üzere, yaşamımızı yok eden sözde enerji projelerinin ardındaki talan, rant ve somuruye karşı doğayı ve yaşamı savunmak için isyandayız, sokaktayız.
 
Tarih: 26 Nisan 2011 Salı saat: 19.00
Yer: Taksim Tramvay Durağı (Taksim Meydani)
 
Her turlu katki ve desteginiz icin: [email protected]
 
Karadeniz İsyandadir Platformu
 
 
Destekleyen Kurumlar (imza ve destek listesi açıktır) :
 
AKA-DER (Anadolu Kültür ve Araştırma Derneği)
Allianoi Girişim Grubu
Arkeologlar Derneği
Artvin Çevre Platformu – Ankara
Artvin Kültür ve Yardımlaşma Derneği – Ankara
Bartın Çevre Gönüllüleri
Bartın Çevre Meclisi
Bartın Genç Dayanışma
Bartın Genç-Sen
BEKS - Bellek ve Kültür Sosyolojisi Çalışmaları Derneği
Bursa Su Platformu
Çanakkale Çevre Platformu
Demokratik Anayasa Hareketi Girişimi
Devrimci Anarşist Faaliyet
Dikmen Deresi Kentsel Dönüşüm Mağdurları Dayanışma Derneği
DİSK Emekli-Sen İstanbul Aksaray 3 Nolu Şube
Doğu-Güneydoğu Dernekleri (DGD) Platformu
DOKÇEP - Doğu Karadeniz Çevre Platformu
Dünya Yalnız Bizim Değil Platformu (DYBD)
EGEÇEP - Ege Çevre ve Kültür Platformu
Ege Su Platformu
Ergene İnisiyatifi
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP)
Fethiye Saklıkent Koruma Platformu
Gökbük Köyü Halkı
Hasankeyfi Yaşatma Girişimi
Haydarpaşa Dayanışması
Hayvanlarin Yasam Haklarini Koruma Dernegi
Hemşin İsyanda Platformu
İMECE Toplumun Şehircilik Hareketi
Karadeniz Cevrecileri (Trabzon)
Karadeniz Kültür, Sanat ve Çevre İnsanları
Karakök Otonomu
Kibele Kooperatifi
Küre Dağlarını Koruma Platformu
Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği
Loç Vadisi Koruma Platformu
Maltepe Nazım Hikmet Kültür Merkezi
Mardin Kızıltepe Çevre Gönülleri Derneği
ÖDP Genel Başkanı Alper TAŞ
Peri Suyu Koruma Platformu
Rana Arıbaş - Türkiye Tabiatı Koruma Derneği Aksaray Temsilcisi
Rize Çamhilkan Derneği
Sami Yılmaztürk - Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Sekreteri
Senoz Vadisi Koruma Platformu
Sinop Gençlik
Solaklı Vadisi ve Ekolojik Yaşamı Koruma Derneği
Sürekli Aydınlık İçin One Mınute Karanlık Girişimi
KESK Tarım Orkam-Sen İstanbul Şubesi
KESK Tarım Orkam-Sen Mersin Şubesi – Yılmaz Kilim
Toplumcu Mühendis Mimar ve Şehir Plancıları Meclisi
Trabzon Öğrenci Dayanışması
Tüm Köy Sen
Türkiye Komünist Partisi
Yeryüzü Derneği
Yeryüzüne Özgürlük Derneği
Yeşil Gerze Çevre Platformu (YEGEP)
...
 
Destekleyen Sanatçılar:
 
Abdullah Nefes
Ali Ziya Camur
Aydoğan Topal
Ayla Yılmaz
Ayşenur Kolivar
Bayar Şahin
Bayram Balcı
Behçet Gülas
Erdal Bayrakoğlu
Grup Mjora
Grup Seritana
Hikmet Akçiçek
HOMUR Mizah ve Karikatür Gurubu
Laz Marks (Haldun Açıksözlü)
Marsis
Moğollar
Nevin Koçoğlu
Ozan Telli
Redfotoğraf Grubu
Sadık Şahin 
Serap Yağız ve Suların Uğultusu
Tahsin Ocaklı
 
Destekleyen Akademisyenler - Gazeteciler:
 
08 Artvin Dergisi
53 Rize Dergisi
Bahar N. Ersözlü
BirYaşam Dergisi
Cihan Aktaş
Devrim Büyükacaroğlu
Doç. Dr. Aykut Çoban
Doç. Dr. Melih Baş
Dr. Gaye Yılmaz
Dr. Musa Kılıç
Evrim Kepenek
Git Dergisi
Gözde Bedeloğlu
Gülgün Başarır
Halkın Takımı Dergisi
Hilmi Yarayıcı
İsmail Cem Özkan 
Mehmet Lütfü Özdemir
Mustafa Kara
Onur Gülbudak
Özcan Yaman
Prof. Dr. Beyza Üstün
Prof. Dr. Fuat Ercan
Prof. Dr. Kadir Erdin
Red Dergisi
Sait Temur
Selim Yılmaz
Selma Koçiva
Sema Barbaros
Sevda Karaca
Solaklı Vadisi ve Ekolojik Yaşamı Koruma Derneği
Şeyhmus Diken
Tiroj Dergisi
Yaba Edebiyat
Yalçın Ergündoğan
Yrd. Doç. Dr. Aydın Kıvanç

 

ÇERNOBİL’İN 25. YILINDA, NÜKLEERE KARŞI 25 NEDEN
1.       Kazalardan kaçınılamaz. Tasarım kusurları, yıpranma, mekanik ve insani hatalar nedeniyle kaza olasılığı yapısaldır. “Yeni” diye pazarlanmaya çalışılan modeller için başka bir deneme olanağı olmadığı için toplum “kobay” olarak kullanılır. Kaza ve sızıntılar, yüksek toplumsal maliyete yol açar ve sınır tanımaz.
2.       Yüzbinlerce yıl radyoaktif kalan atıkların zararsız hale getirilmesi mümkün değildir. Atıkların yeraltı sularına, nehirler ve ırmaklara sızma riski yüksektir. Radyoaktif atıkların çevreden yalıtılma masrafları hem bu atıkların kirlettiği alanların, yeraltı suları ve nehirlerin temizlenme çalışması masrafları ve seçilen depolama alanlarına nakliye masrafları hayli yüksektir.
3.       Soğutma suyunun geri verilmesi sırasında nehirlerin, göllerin ve denizin ısıl kirlenmesine neden olur ve sudaki canlı yaşama zarar verir. 2-6 C’lik bir sıcaklık artışı deniz ekosistemindeki dengeyi bozar. Denizdeki canlıların neslinin tükenmesine ve denize yayılan radyasyonun balık yoluyla insanlara geçmesine neden olmaktadır. Öte yandan, küresel ısınmaya bağlı olarak suların aşırı ısındığı dönemlerde soğutma işlemi de tehlikeye girer.
4.       Normal işleyişi sırasında fark edilmeyen / örtbas edilen sızıntılar nedeniyle, çevresinde radyoaktif kirlilik yaratır. Nükleer santral civarında belirli oranda radyasyon artışı yaşandığı, hava, su, toprak kirliliğine neden olarak canlı yaşamı üzerinde olumsuz etkiler yarattığı bilinen bir gerçektir. Çeşitli şekillerde yarattığı radyoaktif kirlilik hastalıklara, hayvan ve bitkilerde mutasyonlara yol açar. Nükleer santraller bölgedeki tarım, hayvancılık, turizm ve balıkçılık faaliyetlerini bitirir.
5.       “Yüksek güvenlik standartları”na rağmen nükleer santraller halen çok riskli bir teknolojidir. Japonya'da olduğu gibi kazalar halen olabilmektedir. %100 güvenli bir nükleer santral bulunmamaktadır. Riski çok büyük olduğu için sigortalanamaz ve finansal riski kamuya yüklenir. Nükleer santrallerin ömrü tamamlansa bile risk devam eder. Nükleer santral kapatılsa dahi, ortalama gücünün %10’u kadar enerji üretmeye devam eder. Bu nedenle bozunum ısısı önemsiz düzeylere düşünceye kadar, reaktörü soğutmaya devam etmek gerekir.
6.       Nükleer pazarlayıcıları tarafından toplumsal / çevresel “dışsal maliyetleri” göz ardı edilerek düşük gösterilen nükleer enerji üretim maliyetleri bir yalandan başka bir şey değildir. Güvenlik, bakım-onarım harcamaları yüksektir. Pahalı yakıt kullanılmasının yanında, yakıt zenginleştirme ve atık depolama gibi ekstra masrafları vardır. İlk yatırım ve işletim maliyetleri yüksektir.
7.       Deprem, sel ve tayfun gibi afetlerde kaza riski yükselir. Fay hatları yakınına reaktör kurulması ekstra risk yaratır.
8.       Teknolojisi, yapım, inşaat ve güvenlik maliyetleri ve süresi çok yüksektir. Yapım süresinin ve maliyetin birkaç katına çıktığına sıklıkla rastlanmaktadır, büyük gecikmeler yaşanır ve zamanında bitmez. Geri ödeme süresi çok uzundur. Kapanan santraller uzun süren söküm aşamasında nükleer atık haline gelir ve söküm maliyetleri çok yüksektir. Kullanılmış yakıt çubukları ve atıklar yerin altında çelik tanklara gömülür. Ancak bu tanklar da 10-15 yıl içerisinde yüksek düzeyli, asidik ve sürekli radyoaktif ışıma sonucunda çatlar ve sızıntı meydana gelir. Tam olarak bir yalıtım ve bertaraf teknolojisi henüz bulunamamıştır.
9.       Enerji üretimi verimsizdir (soğutma sırasında büyük miktarda enerji kaybı olduğu için üretilen net enerji miktarı düşüktür). Arızalarda üretim çok uzun süre durur, santral atıl hale gelir.
10.   Nükleer enerji denildiği gibi iklim değişikliğine çözüm değildir. Nükleer enerji kullanımından kaynaklanan uranyum madenciliği ve santral inşaatı yüzünden önemli ölçüde sera gazı salımı söz konusu olmaktadır. Sera gazı salınımı iklim değişikliğini ve küresel ısınmayı tetiklemektedir.
11.   Uranyum madenciliği ve yakıt üretimi/zenginleştirme aşamalarında sürdürülebilir olmayan kaynak bağımlılığı yaratır. Nükleer yakıt kaynakları sınırlıdır ve birkaç ülkenin kontrolündedir. Nükleer enerjinin kaynağı olan uranyum az bulunan bir kaynaktır. Tahminlere göre dünyadaki uranyum kaynakları talebe de bağlı olarak 30 - 60 yıl içerisinde tükenecektir.
12.   Nükleer santraller, endüstriyalizmin ve yüksek teknolojiye tapınmanın en uç noktalarından birini temsil eder. Teknolojiyi elinde tutan, denetleyen ve dağıtan devletlerin gücünü ve bu ülkelere olan bağımlılığı arttırır.
13.   Uluslararası güç dengelerinde barışçıl olmayan bir silah olarak kullanılır. Nükleer silahlanmayla, savaşlarla, militarizmle bire bir ilişkisi vardır, askeri ya da sivil reaktörlerin bazı tipleri nükleer silah hammaddesi üretir.
14.   Radyoaktif atıkların konvansiyonel silahlar için mermi yapımı, tanklar için zırh plakası yapımı ve nükleer silah yapımında kullanılması riski mevcuttur.
15.   Sabotajlara, saldırılara karşı korunma adına asker ve polis denetimini meşrulaştırır.
16.   Şeffaf değildir, yatırım kararından silah yapımına, kazalardan atıklara kadar her aşamada gizlilik esastır, radyoaktif sızıntı ve kazalar örtbas edilir. Toplumu ikna etmek için beyin yıkama / rıza yaratma kampanyalarını kullanır.
17.   Yapımına antidemokratik süreçlerle, merkezi olarak ve kamuoyunda özgürce tartışılmasına izin verilmeden karar verilir; aynı şekilde yapılır ve işletilir. Özellikle yatırım aşamasında büyük rüşvetler ve “fon”lar döner.
18.   Merkezi denetimi zorunlu kıldığı için enerji üretiminde ve dağıtımında merkezileşmeye ve enerji kayıplarına neden olur. Teknokrasinin ve uzmanlar bürokrasisinin egemenliğindeki, halkın aleyhine toplumsal ve ekonomik düzeni pekiştirir.
19.   Yüksek düzeyde uzman iş gücü kullanır, yerel ve ulusal düzeyde anlamlı istihdam yaratmaz (kaza sonrası temizlik işleri hariç). Nükleer enerji, ticari teknolojiler arasında en düşük istihdam yoğunluğuna sahip ve üretilen enerji miktarına göre en az iş olanağı sağlamaktadır. Bu istihdam da büyük oranda uzmanlaşmış ve dışarıdan transfer edilecek işgücüne dayanmaktadır.
20.   Nükleer santral potansiyel bir atom bombası fabrikasıdır. Nükleer teknoloji şarttır diyen zihniyetin ardında askeri amaçlarla silah ve atom bombası üretme arzusu yatmaktadır. 1945’te Hiroşima’da, Nagazaki’de kullanılan atom bombalarına, geçtiğimiz 10 yılda Lübnan’da, Irak’ta, Afganistan’da halkın üzerine atılan seyreltilmiş nükleer bombalara sahip olma niyeti savaş endüstrisinin ve egemenlerin bitmez tükenmez kar ve iktidar hırslarının sonucudur; insanların ve doğanın katledilmesine yol açmaktadır.
21.   Aşırı enerji tüketimine ve masif (büyük miktarlarda) enerji akışına olan bağımlılığı arttırır, enerji yoğunluğunun düşürülmesi girişimlerini baltalar. Tüketim toplumunu, enerji israfını ve kullan at mantığını alternatifsiz hale getirir.
22.   Türkiye nükleer santrallere mecbur değildir. Türkiye’deki enerji arz/talep senaryoları 2-3 kat abartılı bir şekilde açıklanmakta, sanal ihtiyaçlar yaratılıp tüketim pompalanıp enerji krizi bahane edilerek sermaye yeni pazarlar açılması hedeflenmektedir. Enerji oburluğu politikalarıyla enerjiye ihtiyacımız varmış gibi gösterilmektedir.
23.   Rusya’nın yapmayı planladığı VVER-1200 modeli üniteler, Rusya tarafından yeni geliştirilmiştir. Daha henüz dünyada VVER-1200 model bir reaktör işletme halinde bulunmamaktadır. 3. nesil olarak dile getirilen bu santrallerin güvenilirliği belirsizdir. Akkuyu’da kurulması planlanan 4800 megavatlık nükleer santralin soğutulması için günde kullanılacak yaklaşık 10 milyar litrelik su bölge atmosferinde ve tarım alanlarında, asit yağmuru, ağır metal kirliliğinin yanı sıra buharlaşmadan kaynaklanan atık tuz ve minerallerin çevrede neden olacağı zararlar kaçınılmaz olacaktır.
24.   Nükleer santral bahanesiyle Türkiye bir nükleer atık çöplüğü haline getirilmeye, başka santrallerin atıklarda Türkiye topraklarına gömülmeye çalışılmaktadır.
 
25.   Çernobil’i unutamadan, Japonya – Fukuşima felaketini yaşadık…
Hits: 2006