Düzenin kodları

~ 20.04.2014, İlhan CİHANER ~

Bazı kişilerin sözleri, konuşmaları aslında içerik ve bilgi bakımından kıymet-i harbiyeden yoksundur. Ama eğer o kişiler bir siyasi haraketin zihin dünyasını temsil ediyorsa ve siyasi temsiliyetleri varsa üzerinde durulmalıdır.

Hele bir de bu konuşma başka bir politikacı tarafından referans alınmışsa üzerinde durulmalıdır. İşte tam bu duruma uyan bir konuşma ve bu konuşmayı pek beğenip referans alan bir bilim adamı / politikacı vakası söz konusu: İçişleri Bakanı konuşmuş, bu konuşmayı pek beğenen, AKP MKYK
Üyesi Anayasa Profesörü köşesinde yazmış. Türkiye’deki savcılık kurumunu tartışmaya açmış.

Bakan MİT yasası üzerine konuşmuş: “Biz darbe mevzuatlarının ortaya koyduğu düzeni demokratikleştiriyoruz. Bunu anlamakta bazı eskiye kodlanmış zihinler zorluk çekiyor ama anlayacaklar. Biz sistemin merkezine parlamentoyu oturtmak zorundayız.”

Ne desin adam artık. Adeta devrimci demokratik bir manifesto! Yenilenme arzusu var, darbe eleştirisi var, demokrasi ve milli irade vurgusu var!

Şimdi demokrasi ve parlamento sever bakanımızın “sistem” ve “merkezine oturtmak istediği parlamentodan” ne anladığına bakalım: “Ya kardeşim biz yasa yapan yeriz. Gerekirse hangi yasa yapılıyorsa onu yapar, sizin yaptığınızı suç olmaktan çıkarırız. Savcıdan korkmayın siz. Koca yüzde 50 oy almış partinin iradesini söylüyorum ben. Gerisini s...et.”

Bu sözleri, bir web sitesini kapatmak için utangaçca Mahkeme kararı isteyen TİB başkanına yönelik sarfediyor. Konuşmayı kendi elleriyle cemaate teslim ettiklerini itiraf ettikleri polis/yargı -kendi iddialarına göre- kaydedip servis ediyor.

Konuşmadaki “s...et” kısmına sonra değinelim. Bakanın kendisini AKP’nin ve AKP’ye oy verenlerin yerine koymasını da AKP’li bilim adamları dert edinsin!

Ama bakanın sisteminin merkezine yerleştirmek istediği parlamentodan ne anladığı hepimizi ilgilendirir: Kendi lehine suç işlemeye azmettirdiği bürokratların eylemIerini suç olmaktan çıkaran yasamatik.

Bakanın MİT hakkındaki konuşmasından ilham alıp savcılık kurumunu sorgulayan Profesör ise, Savcılık kurumunun “darbe mevzuatlarının ortaya koyduğu düzen gerçeğinden bağımsız olmadığını ve Avrupai olmadığını” vurgulamış. Savcılığın da içindeki düzenin “kimin ihtiyacını karşılamak üzere böyle dizayn edilmiş?” diye sormuş.

Soru süper! Ama kime yönlendirildiği belli değil. Muhatabı ben belirleyeyim: Cemil Çiçek!

Adalet Bakanlığı’nın resmi web sitesinde “darbe mevzuatIarının ortaya koyduğu düzen”in bir kısmı anlatılmış Cemil Çiçek övülürken:

“1 Haziran 2005 tarihinden itibaren Türkiye’de ceza mevzuatı alanında yeni bir adalet sistemine geçildi. Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun bu yeni sistemin birer parçasıdır.”

Diğer mevzuat cabası, hepsini değiştiren AKP. Başta profesörün şikayet ettiği savcılık kurumunu düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanunu’nu büyük övgülerle kendileri değiştirdi.

Gene aynı yazıda Kıta Avrupası ve Anglo-Amerikan hukuk sistemlerinde, “savcılığın, yürütmenin bir parçası” olduğunu belirtilmiş. İyi de o sistemlerde, “Yürütme’nin ‘yürütmesi’ durumunda” işleyen sağlam ahlaki ve hukuki mekanizmalar var. Aynı ülkelerdeki yürütmenin, yolsuzluk iddialarına nasıl refleks verdiğini de örnekleseydi keşke!

Şimdi yürütmeye bağlı bir savcılık sistemi öneriyorlar. Daha nasıl bağlı olacaksa!

Bir soru daha sorulmuş malum yazıda: “Ciddi suçlara karşı sayısız belirti ortaya çıkmışken savcılık kurumu neden hala harekete geçmiyor?”

Bakın bunu üzerime alındım! Cumhuriyet Savcısı iken o belirtileri dikkate alıp bir soruşturma başlatmıştım... Demokrat Yargı Derneği’ni temsilen Erzurum Cezaevi çıkışında (yok canım cezaevindeki o değildi bendim!) aynı kişi bir açıklama yapmıştı: “Eskiye ait davranışları eski politik savaş kodlarını bir tarafa bırakmamız gerekiyor.” Böyle diye diye yargıyı, polisi, bürokrasiyi cemaate teslim ettiler, şimdi “niye savcılar harekete geçmiyor” diye mızmızlanıyorlar! Sahiden merak ediyorsanız gidin sorun eski ortaklarınıza. En iyi siz bilirsiniz. Olmadı Ombudsman’a sorun!

Şimdi aynı türküyü okumaya başladılar. Eski kodlarmış! Madem kodlara bu kadar meraklılar, bir kodu çözmelerini de ben rica edeyim: Bakanın konuşmasındaki “Yüzde 50 oy almış partinin iradesini söylüyorum ben, gerisini s... et” cümlesindeki “...” kodlamasını da çözün! Burhan Kuzu’dan yardım alabilirsiniz! Onun kodlaması doğru ise sorun yok. Ama değil de tahmin ettiğim gibiyse, geriye kalan yüzde 50 adına iade etmek isterim!

solhaber

İlhan CİHANER | Tüm Yazıları
Hits: 1249