OY VE ÖTESİ

~ 02.04.2014, Özlem Şehirli ~

Her yazınızda içimden geçiriyorum, “hay kalemine sağlık be adam” diye.

Bu sefer dışıma vurmadan edemeyeceğim. 

Sandıkta görev aldım bu seçimde ben de…

İlk defa…

36 yaşındayım, bu zamana kadar 5-6 kere oy kullanmışımdır.

Ama hiç “oyuna sahip çıkmak” nedir, nasıl olur düşünmemiştim.

Her merak ettiğimi anında mübarek Google’a sormasını bilen ben, bunun yolunu araştırmamışım bile bu zaman kadar.

Bu sefer harekete geçebileceğimi öğrendim Oy ve Ötesi sayesinde.

Dudullu taraflarında bir yer seçtim kendime.

Erenköy’de evimin dibinde, “bildiğim”in içinde olmak istemedim.

“Yadırganan”ı, “korkulan”ı görmek istedim…

Konforumu bozup kendimi sınamak istedim: ne kadar sabırlıyım, ne kadar önyargılıyım, neyin farkındayım, neyin değilim…

Savaşa gider gibi gitmedim göreve… Sükunetle... Farkında bile olmadığım bir özveriyle...

Bağımsız aday müşahidi olarak girdim odaya ama iş görmeye başlayınca sandık kuruluna kaydım.

Bizim sandıkta kullanılan 300 oyun içinden 236 tane AKP oyu çıktı.

8 tane AKP taraftarının önünde açıp saydık oyları.

Bir değil, 8 kişilerdi. Sadece gençlik kollarından 3 kişi vardı.

Genç işte onlar, 20’li yaşlarda… Ne TV karşısındalardı, ne de ahkam kesilen sohbetlerde…

Bizzat bulundular görev başında.

Kavgaya dövüşe gelmemişlerdi, sadece… Sadece takip ettiler.

Benim o güne kadar yapmadığımı yapıyorlardı…

Onlar için farklı bir durum yoktu, çünkü hep orada bulunmuşlardı…

Ama artık “gün döndü”…

Çünkü ben de oradaydım… Bundan sonra da olacağım.

Ellerimle açtım ya o oyları, başkan okudukça tek tek işledim ya mazbataya...

Çok kalifiye olmaya gerek yok bu iş için, ama tüylerim diken dikendi her saniye, gururdan...

Sandıktan çıkandan bağımsız bir duygu bu… Yerimi bildim. Şu maili yazmayı hak ettiğimi bildim.

Öğ-ren-dim!!!

Nasıl sahiplendiklerini öğrendim.

Nasıl seçmenlerini sandık başına çağırdıklarını öğrendim.

Nasıl oylarını takip ettiklerini öğrendim…

Hile-hurda, yalan-dolan kısmının varlığı-yokluğu değil konu…

Artık bu sataşmanın da bir adım ötesine geçmeliyiz.

Çok biliyorsak madem kime nasıl ulaştıklarını, bir başka yol da biz yaratmalıyız.

İşte o dediğinizi yapmalıyız artık… DEV-RİM… İnsanımın dillendirmeye bile korktuğu kelime… Yüreğimi ferahlatıyor…

Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan 70 küsür milyonun demografik yapısı 5 yılda, 10 yılda 180 derece dönmedi ki, neyin şoku bu?

Çok bilmişlikle ördüğümüz kabuğumuzun içinde yaşarken, o ayırdıklarımıza göz ucuyla bile uzanmamışız.

İşte bu arada da herkes sahiplenmek istediği tarafı seçmiş sadece…

CHP’nin H’si, ben miyim sadece? Ben gibiler mi? Bu partinin isminde bir çelişki yok mu? :)

Bağımsız aday müşahidiyim dememe rağmen, “yaa git canım, CHP’lisin işte sen” dediler bana, görüntümden dolayı…

Benim yaptığım yüzeysel etiketlendirme, bana da yapılıyormuş meğersem…

Tarif etmeyeyim kendimi, canlanmıştır gözünüzde bir tipleme. Ama kendim etiketlere etiket katmayacağım artık.  

Jose Saramago’nun “Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş” isimli kitabında çok sevdiğim bir cümle vardır: Milletler hak ettikleri iktidarlarla yönetilirler.

Bu cümleyi okuduğum ilk gün ile bugünkü yorumum arasında dağlar kadar fark var.

Gözümde doğruluğu hala aynı...  Ama söylemim “Müstahak bize”lerin, “Cahil işte bu millet”lerin ötesine geçti. 

Gözüm açık, zihnim aydınlık, yüreğim barışık…

İşte bu yüzden… Bu seçimin galibi benim... 

Saygılar

 

Özlem Şehirli

 

Özlem Şehirli | Tüm Yazıları
Hits: 1001