Savaş Besiciliğinde Fanatizm

~ 20.04.2011, Mine KIRIKKANAT ~
Avignon, Türkiye’de yurtdışına açılmak isteyen tiyatro yazarları ve oyuncularının gayet iyi bildiği, tiyatroseverlerin de adını duyduğu bir Fransa kentidir. Çünkü her yıl uluslararası önemde bir tiyatro festivaline ev sahipliği yapar. Bu festival sırasında kentte salt tiyatro değil, her alanda sanat etkinlikleri düzenlenir, resim ve heykel sergileri açılır, sokak gösteriler yapılır. Her yıl on binlerce insan, dünyanın dört bir yanından festivali izlemeye gelir. Dolayısıyla Avignon, her şeyden önce sınırsız düşünce ve ifade özgürlüğü demek olan sanatın dünyaya açıldığı bir kenttir.
Ne var ki Avignon, tarihe de Vatikan öncesi Papalık payitahtı olarak geçmiş, Katolikler için kutsallığı yüksek bir diyardır.
İşte bu diyara kurulan Caumont Modern Sanat Müzesi, geçen pazar köktendinci Katoliklerin saldırısına uğradı.
Tıpkı dünyanın çeşitli ülkelerinde cuma namazından çıkıp Hz. Muhammed’in karikatürünü içeren Danimarka dergisinden alıntı yapan, Salman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri’ni yayımlamaya cüret eden yayınevi, dergi, gazete ya da herhangi bir müstehcen sergiyi basan, Afganistan’da bin yıllık Buda heykellerini haramdır diye kıran köktendinci İslamcılar gibi... Avignon’daki bağnaz Katolikler de pazar ayininden çıkıp modern sanat müzesini bastılar. Amerikalı sanatçı Andres Serrano’nun Hz. İsa ve dua eden bir papazı konu alan iki tablosuna saldırdılar. Müzenin korumalarını bağlayarak içeri daldılar, müze memurlarını da etkisiz hale getirdikten sonra tabloları parçalamaya çalıştılar.
Günlerdir süren sokak gösterileri ve müzeye yöneltilen tehditler sonucu, Mucizelere İnanıyorum adı verilen sergideki tablolar pleksiglas ardında sağlama alındığından, tornavida ve çekiçle, sınırlı bir tahribat yaptılar. Ama girişim gayet örgütlü olup, Katolik ruhbanın parmak izlerini taşıyan bir galeyana getirmeoperasyonuydu.
Aslında kafayı tek bir tabloya takmışlardı: Hz. İsa’nın üzerine gerildiği çarmıhı, idrar dolu bir bardağa batırılmış gösteren Piss Christ adlı kromaj fotoğraf... Ama dua eden papaz ellerinden başka imge içermeyen bir başka tablo da galeyandan nasibini aldı.
Diyeceksiniz ki, Hz. İsa’yı çişe daldırmak da müminlerin hassasiyetini rencide eden epeyce provokatif bir sanat eseri. Müzeyi hedef gösteren Katolik cemaat de saldırıyı böyle savunuyor zaten. Avignon Başpapazı Cattenoz, Fransada idrara daldırılmış bir Kuran tablosu sanat eseri sayılsaydı, Müslüman müminlerden önce devlet ayağa kalkardıderken, doğru söylüyor. Katolik dernekleri, Niçin aynı duyarlık ve kutsala saygı, bize de gösterilmiyor diye soruyorlar. Haklılar.
Ne var ki bugün Avignon’da Katolikleri galeyana getiren Piss Christ tablosu, Fransa’da pek çok kent müzesinde 1987’den beri sergileniyor. Zaten Avignon Müzesi tabloyu 2006 yılında da sergilemiş, hiçbir tepkiyle karşılaşılmamış... Tablo, aynı tablo. İnsan ister istemez, aynı Katolik müminlerde 1987’den 2006’ya görülmeyen hassasiyetin, 2006’dan 2011’e geçen 5 yılda nasıl ve hangi nedenle rencide olabilir keskinliğe ulaştığını merak ediyor.
Ben hariç.
Yurtiçinde ve yurtdışında, yazılarımda ve konuşmalarımda, yıllardan beri, herhangi bir dine gösterilen duyarlığın, öteki dinlerin de duyarlığını tetiklediğini ve genelinde tüm dinlerin, özelinde de İslamcılığın Hıristiyancılıkla basamak basamak, adeta birbirlerine altın beşik yaparak tırmandığını anlatmaya çalışıyorum. Etki tepki dengesidir bu: Laik ya da seküler Avrupa ülkelerinde azımsanamayacak bir nüfus oluşturan Müslümanlar arasında giderek artan İslamcı fanatizme, salt yakarlar, öldürürler, aman hassasiyetleri rencide olmasın diye gösterilen anlayış ve verilen tavizler, elbette ki Hıristiyan fanatizmini canlandırıyor. Ve kutsala hassasiyetle birlikte, 20. yüzyılın başında zar zor, hatta çok kanlı hesaplaşmalar sonucunda iştihası bastırılan ruhban sınıfının devlet ve toplum üzerindeki etkinliğini arttırıyor.
Bu gidiş, hiç hayra alamet değil. Ve 21. yüzyılda, dincilikle birlikte ırkçılığı körükleyen fanatik ayrımcılığın, Avrupa’da başlayıp dünyaya yayılacak bir din savaşını tetiklemesi, hem de yirmi yıl içinde gerçekleşebilir bir olasılık.
‘G’ NOKTASI
Sanatçı ve yazar Bedri Baykam’ı yaralayan bıçaklı saldırganın, aslında cinayete teşebbüs olan suçu, hangi gerekçe ya da düzenlemeyle işlediğini kestirmek hem zor, hem kolay.
Zor, çünkü zanlı Mehmet Ç. ruh hastası bile olsa, Bedri Baykam’ı Mehmet Aksoy’un heykelini savunuyor diye kurban seçmesi, üstelik Baykam’la birlikte Tuba Kurtulmuş’a da saldırması pek olası değil.
Kolay, çünkü bir sanat eserinin, sanattan hiç nasibini almamış devlet otoritesi tarafından ucube diye yıktırma kararının alındığı bir ülkede, sanatçının vurularak, bıçaklanarak yıkılması normaldir.
Bedri Baykam ve Tuba Kurtulmuş’a acil şifalar diliyor, kafayı yiyenlerin sardığı Türkiye’ye geçmiş olsun diyorum.
Fanatizmden
barbarlığa tek
adımda geçilir.
DIDEROT

(Cumhuriyet 20.04.2011)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2001