Suçlu psikolojisi.

~ 18.03.2014, Kemal OKUYAN ~

Yaşam biçimleriyle, kültürel alışkanlıklarıyla alay etmek, bu nedenle başkalarını küçümsemek aşağılık bir davranıştır. İnançlar da bu kapsama girer. Solculuğu filan bir kenara koyun, insan olan bunu yapmaz.

Öte yandan, değer yargılarının, farklı beğenilerin, yaşam tercihlerinin birbiriyle sürtündüğü, ideolojik karşı karşıya gelişleri tetiklediği bir toplumsallıkta yaşıyoruz.

Dün AKP’nin İzmir’de yaptığı mitingle ilgili yazmıştım. Beğenenler, “ilgiyle okuduk” diyenler sağolsun. Birkaç kişidense “acaba”lı değerlendirmeler aldım. Aslında eski öykü bu, referandumdan beri sürüyor, sol toplumun hangi tarafında odaklanmalı, nereye ağırlık vermeli sorusuna yanıt aranıyor.

“Muhafazakar kitleden kopulmamalı”dan, “bu ülkenin asıl ezilenleri onlar, öncelik oraya verilmeli”ye varıncaya kadar bir sürü şey söyleniyor.

Muhafazakarlık ya da dinsel nedenlerle AKP’ye, diğer gerici partilere bağlanan kitleleri, oradan ancak ve ancak açık bir sınıf konumlanışı ile ve bu konumlanış o kitlelerin yaşam pratiğinde ortaya çıkan kırılma anına denk geldiğinde koparabilirsiniz.

Muhafazakarlığa şirin gözükmek ise iyi bir yol olmadığı gibi, ahlaksızlıktır.

Yani, AKP’nin yüzde 50’sinin yüzünü devrim cephesine dönmesi, sınıf çelişkileri derinleştiği ve bu net bir biçimde hissedildiği ölçüde mümkünken, diğer yüzde 50 sınıf çelişkilerinin farkına ideolojik hesaplaşmalardan, örneğin ileri-geri kavgasından ulaşabilir. Aradaki fark önemlidir, ciddiye alınmalıdır
Türkiye solu, antikomünizmin, ilerleme düşmanlığının baskısıyla içine düştüğü suçlu psikolojisinden kurtulmalıdır.

Örneğin Ankara Pursaklar’da dillere destan “Gökçek mimarisi”ne “halkın tercihi” diyerek saygı duymak yerine, “çirkin”, “çok çirkin” demek elitizm filan değildir. Rahat olmalısınız.

Yine Ankara Metrosu’nun merkez Kızılay İstasyonu’ndaki pespayelikten rahatsız olmak, halktan kopuk olmak anlamına gelmez.

Kara çarşafla örtünmüş bir kadınla kot pantolon giymiş bir kadına eşit mesafede durmadığınız için kendinize işkence etmeniz de gerekmiyor.

Mesele şu: İyiyi, güzeli, gelişkin olanı arama isteğimiz adalet, özgürlük ve eşitlik için mücadele kararlılığımızın doğal uzantısıdır.

Cehalete anlayış gösterirseniz, cahil bırakılmış insanlara sahip çıkamazsınız.

Çirkini kanıksarsanız, sanatı, doğayı, kamusal alanları, tarihi koruyamazsınız.

Eskinin karşısında yeniyi yeterince savunamadığımız için liberalizmden AKP gericiliğine kadar her tür münasebetsizlik “yeni” diye yutturulmadı mı?

Utanmaya gerek yok.

Bilimsel düşünceden yana olmak, aydınlığı arzulamak, öğrenmek, iyiyi-güzeli yakalamaya çalışmak kötü bir davranış değil.

Kapitalizme, kapitalistlere duyulan nefret, geri olana saygıya dönüştüğü andan itibaren devrimcilik kalmaz. Tam tersi, insanlığın her tür kazanımının üzerine düşen sermaye gölgesini kaldırmanın biricik yoludur geri olanla hesaplaşmak.

solhaber

Kemal OKUYAN | Tüm Yazıları
Hits: 1240