Yargının 'Gezisi'...

~ 09.03.2014, İlhan CİHANER ~

Hattın iki ucunda bulunanların açık ya da örtülü kabulleriyle, servis edilen telefon kayıtları artık başka bir aşamaya taşındı. Kastım yolsuzluk iddialarına ilişkin konuşmalar değil. Daha önemli gördüğüm Yargıtay ve Danıştay’a ilişkin konuşmalar.

Yargıya ilişkin tartışmalar ve eleştiriler olduğu zaman, her konumdaki hakim savcıdan benzer açıklamalar gelir genellikle. Bu açıklamalarda Anayasaya, kanunlara, yönetmeliklere referanslar verilir. Bolca hukukun üstünlüğü, hukukun evrensel ilkeleri, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı vurgulanır. Medyanın olayları saptırdığı ve yargısız infazda bulunduğuna değinilir, cahilce yorumlar yapıldığı söylenir/yazılır. En çok da siyasiler eleştirilir. Çoğu zaman haklılık payı olan yorumlardır bunlar.

Ancak, “adalete bakan” önceki Bakanla, dava ve ihale takipçisi “amiri” arasındaki konuşmalara dair yargı mensuplarından -Yargıçlar Sendikası dışında- pek ses çıkmadı. “Eğer doğru ise” şartı ile başlayan cılız yakınmalar oldu tek tük. Oysa konuşma, tüm kurum ve aktörleriyle yargının tamamının varlık nedenini ortadan kaldıracak iddialar içermekteydi. Bunun dışında tüm yargı mensuplarının onur ve saygınlıklarına ağır saldırı içermekteydi. Seçimlerin aslında göstermelik olduğunu ve Danıştay Başkanının “tek seçici” tarafından belirlendiğini ortaya koyuyordu. Hatta tamda “devletten yurttaşların hak ve özgürlüklerine yönelecek saldırılara karşı oluşturulmuş idari yargının” yüksek mahkemesinin, devleti -ne devleti hükümeti- kollasın diye dizayn edildiği tartışmasız bir biçimde ortaya çıkmıştı.

Gene adalet beklediğimiz Yargıtay Ceza Genel Kurulunda “işlerin hükümet tarafından halledildiğini”, hakim ve savcıların inançsal aidiyetlerine göre fişlendiklerini ve 2000 “avukat arkadaşın sisteme transfer” edildiğini öğrendik. Öğrendik dediysem daha görünür hale geldi.Yeri gelmişken bu kayıtları yapıp arşivleyip servis edenlerin yaptıklarının, en az konuşmaları yapanlar kadar tehlikeli olduklarını tekraren belirteyim.

Yargıçlar Sendikası haklı olarak, TBMM yi Meclis Soruşturması için göreve, sisteme transfer edilen yargıç ve savcıları da istifaya davet etti. Başkaca tepki görmedik.

Konuşmalarda geçen “Hüseyin Albay” davasına müdahale, hükümete yakın medya tarafından “işte gördünüz mü başbakanın müdahale edemediği yargı neler yapmış, başbakan olmasaydı haksız yere mahkum olacaktı” denilerek, fatura “paralellere” çıkarıldı. HSYK yasası dahil hükümetin tasarruflarının haklılaştırılmasında kullanıldı.

Paraleller ise “gördünüz mü yargının imamı kimmiş?” diyerek üzerine titredikleri(!) yargı bağımsızlığına vurgu yaptılar. Ama “Hüseyin Albay’ın” mahkumiyetindeki garabetten hiç bahsetmediler.

Yani şunu demek istiyorlar “paralel yargı imamının mahkum ettirdiği” bir kişiyi -ki başka hiçbir şey yargılama sürecindeki hukuksuzlukları açıklayamaz- , hükümetin başı kurtarmış! Bunu hükümet lehine haklılaştırmak isteyen yazar ve politikacı taifesi, artık yargıtayda davası olan herkese bu olanağı tanırlar umarım! Hele Doğan Medya’nın davasıyla ilgili konuşmaları “bakın becerememişler işte, hakim bildiğini okumuş” haklılaştıranlar var ki, üzerine yorum yapmaya değmez.

Ama en vahimi kuşkusuz hakimlerin inançsal aidiyetlerine dair konuşmalar. Sadece Bu konuşmayı makul göstermeye çalışan zata şu soruyu yöneltelim, hani diyor ya “ne var bunda, gün içinde hep kullanırım”, mesela size şöyle hitap edilse “gün içinde”: “menzil kontejanından sünni bakan Sadullah”! ne dersiniz?

Defalarca belirttiğim gibi tüm bu olan biteni görmek için yasa dışı servislere ihtiyacımız yoktu. Ama iktidar bloğundaki yarılma ile birlikte her iki tarafın gerçek yüzü daha görünür hale geldi.

Burada vahim olan “yargının” durumu. Yargıyı iktidar ilişkilerinden tamamen bağımsız ele alan saflardan değilim. Ama yargı mensuplarının aynı zamanda, meslekleri ve haysiyetlerine ağır saldırı içeren, bu derin krize tepkisizlikleri anlaşılamaz. Sürekli bağımsızlık, tarafsızlık vurgusu yapıp, “memur” olmadıklarını vurgulayan her kademedeki hakim savcı nasıl devam edebilir görevlerine?

Bu mudur hakimlerin üzerinde oturduğu “peygamber postu”?
İstifa çağrılarının yankı bulmayacağı anlaşılıyor. Eğer o kayıtların yayınlandığını ertesi günü istifalar gelmediyse artık mümkün değildir.

Yargının bir “haysiyet ayaklanmasına” ihtiyacı var.
Hatta iktidar ilişkilerini de sorgulayacak kendi “gezisini” yaratmaya ihtiyacı var.

İlhan CİHANER | Tüm Yazıları
Hits: 1202